23 Mart 2004 22:00

Nasıl yaşadıysa...

Hasan Dinç, kısa bir süre önce, 83 yaşında öldü. Yatalak hastaydı. Onun şimdiye kadar hiç sosyal güvencesi olmamıştı; oğlunun, torunlarının ve gelinlerinin de yok... O artık yaşamıyor. Diğerleri ise sağlık sorunlarını ağrı kesiciyle çözmeye calışıyor.

Paylaş
Giriş katında duvarları kireçle boyalı iki oda bir salon ev. Ev, her anlamda ikiye bölünmüş. Bir tarafı sıcak, çocuk ve hayata bağlı; bir tarafı soğuk, yaşlı ve ölüme koşan. Ama çocuğundan, yaşlısına sorun aynı: Sosyal güvence olmaması. Karşı karşıya kaldıkları tüm sağlık sorunları ağrı kesiciyle dindirilmeye çalışılıyor. Taa ki hayata gözlerini yumana kadar. Hasan Dinç 83 yaşındaydı. Soğuk odasında ölümü bekliyordu. Bir iki hafta öncesine kadar konuşmaları anlaşılıyordu. Ölümünden bir kaç gün önce ise söylediği kelimeler artık bir şey ifade etmez hale gelmişti. Yemek de yiyemediği için bir deri bir kemikti.

1.5 yıl önce gelmişti Tokat'ta çiftçilik ve hayvancılık yapan Dinç, İstanbul'a, Kıraç'ın Kuruçeşme Mahallesi'ne 1.5 yıl önce gelmişti. Hiçbir sosyal güvencesi olmayan Hasan Dinç'in tek geliri üç aydan üç aya aldığı 150 milyon liralık yaşlılık aylığıydı. Yatağa düşmeden önce bu parayla özel hastanenin yolunu tutup, sorunlarını çözmeye çalışıyordu. Yatağa düştükten sonraysa bir daha doktor yüzü görmedi.

Yardım görmediler Hasan Dinç'e gelini Sati Er ve onun gelini bakıyordu. Soyadının farklı olmasının nedeni kuma olarak gelmesi. Kocası 1992 yılında ölmüş. "Benim de her tarafım ağrıyor. Öleceğim sanıyorum. Yardım için kaymakama gittim bir şey çıkmadı bir daha gitmedim. Belediyeden ise seçim nedeniyle bir kaç torba kömür geldi sadece" diyen Sati Er şunları söyledi: - Amcaya ne ilaç veriliyordu? - Ağrı kesici. - Sana? - Ağrı kesici? - 3 torunun var. Ya onlar hastalanınca? - Ağrı kesici ve çocuk aspirini.

Ölüm nedenini bilmiyorlar Eve Sati Er'in iki çocuğu bakıyormuş. Büyük olanı inşaatçı. Hiç sigortalı olmamış. Bir süre önce çalışmaya Rusya'ya gitmiş. Oradan para gönderebilmesi için belli bir sürenin geçmesi gerekiyormuş. Evin tüm yükü tekstil işçisi olan küçük oğlu Eren Dinç'in üzerinde. Eren 22 yaşında, 7 yıllık işçi. Sadece 1 yıllık sigorta pirimi ödenmiş. Şu an sigortası yok. "Ama yapılacak" diyen Eren, günde 12 saat çalıştıktan sonra geldiği evde yine sorunlarla uğraştığını söylüyor. "Yardım eden yok. Bütün gece ağrılarından dolayı inliyordu. 12 saat çalıştıktan sonra hiç uyumadan yeniden işe gidiyordum" diyen Eren; aylık 350 milyon lira aldığını, bunun 120 milyon lirasını kira olarak ödediğini ifade ediyor. Eren 1996 yılında ölen babasının da hiç sosyal güvencesi olmadığını dile getirerek onun ölümünü şöyle anlattı, "Köydeydik. Dudağının üzerinde sivilce çıktı. Burnu ve alnında ağrı çekiyordu. 'Soğuk aldı her halde, geçer' dedik. Üç gün sonra hastaneye götürürken yolda vefat etti. Hâlâ ölüm nedenini bilmiyoruz."

ÖNCEKİ HABER

Fabrika önündeler

SONRAKİ HABER

İşgal topraklarında yeni üsler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...