10 Mart 2004 23:00

Babalar ve kızlar

"Fatih'te oturduğumuz iki yıl boyunca bizim evin devamlı konuğu Ahmet Hamdi Tanpınar'dı. Hemen hemen haftanın üç dört günü akşam yemeklerine bize gelir, annemin yaptığı yemekleri över, 'Leman Hanım kardeşim, bunlar birer sanat eseri' derdi. Tanpınar çok sevimli, çok sevecendi. Hatırladığım kadarıyla yeşille ela arası gözleri, uçları altın sarısı kirpikleri vardı. Tanpınar babamın kardeşi benimde öz amcam gibiydi. Galiba o da Ahmet Haşim Bey gibi bize yakın bir yerde oturuyordu." Bu satırların yazarı Meral Ataç, ünlü edebiyat eleştirmeni Nurullah Ataç'ın kızı. Daha önce Babam Nurullah Ataç adlı kitabı 1998'de yayımlanan Meral Ataç, "Küçükhanım Meralika" adlı bu çalışmasını ve amacını şöyle özetliyor: "Ben ne edebiyatçı , ne de yazarım. Güzel cümleler yazmasını bilemem. Bu kitapta doğduğum yeri, büyüdüğüm çevreyi, tüm ailemi, yakınlarımı ve gönül kırgınlıklarımı yalın bir dille anlatmaya çalıştım." Meral Ataç, kuşkusuz alçak gönüllülük ediyor "ne edebiyatçı ne yazarım" cümlesiyle. Başka dallarındaki ünlerine dayanarak yazan, yayınlayan ve epey kalabalık eden kişiler arasında, yaşadığı ev, evin konukları, tartışılanlar ve 15 yıl çalıştığı Türk Dil Kurumu kısacası yaşadığı yerlerin havası bile onu yazdıklarına, anlatımına dikkat etmeye, yazarlığın ilkelerine uymaya zorlamaya yeterlidir.

Bir aile tarihi Yazdıklarının bir aile tarihi oluştururken dönem belgeseli niteliği taşıyışı, ünlü edebiyatçılarla ilgili tanıklıkları bence kitabın artıları arasında yer alıyor. Örneğin Tanpınar'ın "kırtipil" diye anılışıyla anlattıkları: "Babam Tanpınar'ın şiirlerini çok beğenir, onları çok da güzel okurdu. Yıllar sonra bu iki can dostun benim bilemediğim nedenlerden arası açıldı. Daha doğrusu babam Hamdi amcama küstü, 'ölesiye dek Hamdi'yle konuşmayacağım' dedi. Tanpınar çok hoşgörülüydü. Babam ona Kırtıpil Hamdi derdi. O, babamın ona kırtıpil dediğini bildiği halde babama gönül koymaz, gene de babamı sever, gene de babamla konuşurdu. Her halde aralarının açılmasının nedeni ya bir yazı, ya da düşüncelerin görüşlerin ters düşmesiydi. Ben, ne kadar birbirleriyle dargın olurlarsa olsunlar babamın onu , onun da babamı çok sevdiğini bilirdim. Babam Hamdi amcadan önce öldü. Hamdi amcam babamın ölümünden sonra bana gelmiş, boynuma sarılıp oda babam gibi , çocuklar gibi ağlamıştı. " Ataç'ın duygusallığı kadar kendinden genç yazarlara bile "siz" diye seslenişi, onun Yaşar Kemal, eşi Tilda'yla yakınlığı, Nâzım'la son kez karşılaşışı bir dönemin efsane eleştirmeni için ilginç notlar. Kitabın bütünüyse belgeselliğin sürükleyiciliğinde.

Evrensel'i Takip Et