25 Şubat 2004 23:00
Varlıktan yokluğa...
Raziye Epik ile ekmek yapmaktan dönerken karşılaşıyoruz. Kapıyı açan torununun ardından geçerek zorlukla omuzundaki tepsiyi yere bırakıyor. Ne kadar da yorulmuş. Sırtından ayırmadığı elleriyle bir sağa bir sola dönerek rahatlamaya çalışıyor. Sonra, "gelin çayımızı için" diyerek bize geçmişine giden kapıları aralıyor.
Raziye Epik'in Elazığ'dan İstanbul'a oradan da Malatya'ya uzanan bir yaşam öyküsü var. Bölgede yaşayan bir çok kadın gibi O da okuyamamış. Malatya'nın Baskil İlçesi'ne bağlı Adafı Köyü'nden Epik ailesi. Köyleri baraj suları altında kalınca İstanbul'a göç etmişler. 17 Ağustos Marmara depreminin ardından da Malatya'ya...
Raziye Epik, 8 çocuk annesi. Epik,"Bağı-bahçeyi işleyecek adam yoktu. Çocukları doğurduk, yetişir de yükümüz hafifler diye. Emme yanlış etmişiz. Sekiz fidanı iş güç içerisinde yetiştirmek kolay mı?" diyor.
Epik ailesi, İstanbul'a göç ederken köylerindeki arsalarını satmışlar ve İstanbul'da 3 kat almışlar. Bir de dükkan açmışlar. Durumları da oldukça iyi sayılırmış. Milyarder olacak kadar çok para kazınmışlar ama deprem hayatlarını alt üst etmiş. Depremin ardından Malatya'ya taşınmışlar.
Ellerindeki para zamanla suyunu çekmiş. Malatya'nın en yoksul mahallelerinden birine, Hidayet Mahallesi'ne taşınmışlar. Kerpiçten evlerine 70 milyon lira kira veriyorlar. Evde iki kanepe bir küçük televizyon var.
Köyde yaşarken ağa geliniymiş Raziye Epik. Bağları bahçeleri varmış. Yokluk nedir bilmemiş taa ki bu duruma düşene kadar. Epik ailesi artık yoksul ailelerden ama Raziye Epik, yoksul ailelere dağıtılan yardımlardan almak istemiyor. 'Yardım için peşlerine koşmayı gururuma yediremiyorum" diyor.
Geçmişe özlem duyuyor Raziye Epik şimdi başkasının tarlasında çalışıyor. 'Yarıcılık' yapıyor. Emeğinin karşılığının bir kısmını tarla sahibine veriyor. Raziye Epik, geçen 68 yılın ardından kendisine kalanları buğulu gözlerle hatırlıyor. Yaşamak için güç aldığı anılarından birini anlatıyor Epik; "Yağmurlu bir gündü. Kapı çaldı. Esans satan bir adam yağmurdan sucuk gibim olmuştu. Hiç düşünmeden içeri buyur ettim. Kocam evde değildi. Adama üst baş verdik. Geyindi, gurulandı, sıcak yemek ile içini ısıttı. Temiz yatak serip yatırdım. Sabah gocam geldi, 'eyi etmişsin' dedi. Bir gün Malatya'da işimiz vardı. Çarşıda idik. Baktım biri omuzuma elini vuruyor. Döndüm baktım, tanır gibi oldum. Meğer o adammış. Bizi evine götürmek istedi." Epik, anlattığı anısının ardından ise sözlerini şöyle bitiriyor; "Ya şindi! Kim kime güvenir de gapı açar. Eskiden kurt kuzuyla yayılır idi. Şimdi kolundaki 'tel' için canından ediyorlar. İnsanlar yokluktan, pahalılıktan bu duruma düştü."
Geçmişe özlem duyuyor Raziye Epik şimdi başkasının tarlasında çalışıyor. 'Yarıcılık' yapıyor. Emeğinin karşılığının bir kısmını tarla sahibine veriyor. Raziye Epik, geçen 68 yılın ardından kendisine kalanları buğulu gözlerle hatırlıyor. Yaşamak için güç aldığı anılarından birini anlatıyor Epik; "Yağmurlu bir gündü. Kapı çaldı. Esans satan bir adam yağmurdan sucuk gibim olmuştu. Hiç düşünmeden içeri buyur ettim. Kocam evde değildi. Adama üst baş verdik. Geyindi, gurulandı, sıcak yemek ile içini ısıttı. Temiz yatak serip yatırdım. Sabah gocam geldi, 'eyi etmişsin' dedi. Bir gün Malatya'da işimiz vardı. Çarşıda idik. Baktım biri omuzuma elini vuruyor. Döndüm baktım, tanır gibi oldum. Meğer o adammış. Bizi evine götürmek istedi." Epik, anlattığı anısının ardından ise sözlerini şöyle bitiriyor; "Ya şindi! Kim kime güvenir de gapı açar. Eskiden kurt kuzuyla yayılır idi. Şimdi kolundaki 'tel' için canından ediyorlar. İnsanlar yokluktan, pahalılıktan bu duruma düştü."
Evrensel'i Takip Et