19 Şubat 2004 23:00

Muhsin Bey'den Firuze'ye...

"Muhsin Bey" ve Ali Nazik'in düş kırıklıklarıyla dolu öyküsü sinemalarda gösterilirken 'televole' belası henüz musallat olmamıştı başımıza. TRT'den naklen yayınlanan Eurovision Türkiye seçmeleri ve finali dışında yarışmalar da yoktu. Popstar, Türkstar bir hayalden ibaretti. Seksenli yılların sonuna doğru bir Türkiye hali anlatan Yavuz Turgul imzalı "Muhsin Bey", bütün hayatını Türk müziğine adamış, ama değişen değerler karşısında tutunamamış bir müzik yapımcısının traji-komik hikâyesini anlatıyordu. Muhsin Bey, ailenin, sosyal hayatın ve ticaretin büyük değişimler yaşadığı Türkiye'nin "çağ atladığı" bu dönemde; taşradan çıkıp gelen Ali Nazik isimli bir gence umut bağlıyor ve ona kaset çıkartmak için bütün olanaklarını heba ediyordu. Dönemin popüler müziği arabeske karşı olan Muhsin Bey'in Ali Nazik'e doldurduğu türkü kaseti tutmayınca batıyor, Ali Nazik de daha güçlü bir patronun elinde kalın altın kolyesi, ipek gömleği ve Muhsin Bey'in eski sevgilisiyle mutlu mesut yaşıyordu. Tarih 80'lerin sonuydu. Şimdi aradan onbeş yıl geçtikten sonra yeni Muhsin Bey'ler değişime ayak uydurmuş ve bir an önce 'patlatıp' zirveye çıkartacakları genç yetenekler arıyorlar. Muhsin Bey'in ilkelerinden taviz vermeyen tutumu, şimdilerin bir an önce şöhret ve daha fazla para için her şeyi yapmaya hazır müzik simsarları için hoş sada bile değil.

Şöhret aranıyor Bugün gösterime giren "Neredesin Firuze"nin Muhsin Bey'i Hayri'nin tek amacı ise, bir an önce şöhret olacak ve kendisine büyük paralar kazandıracak bir star bulmak. Starın hangi müziği yaptığı, nasıl söylediği önemli değil. Önemli olan, onu bir kez televizyona çıkartmak ve şöhret etmektir. Star adayı Ferhat'ın da Ali Nazik'in ilk dönemlerindeki gibi 'tutuk' bir yanı bulunmamaktadır. Hayri ve yardımcısı Orhan piyasaya sürdükleri başarısız kasetler sonucu borç batağında olan iki müzik yapımcısıdır. Ele aldıkları işlerin hiçbiri sonuç vermemiştir. Vadesi gelen çek ve senetler kaşısında bunalan ikili, Sansar isimli menajerin "genç yetenek" diye lanse ettiği, o sıralar Almanya'da yaşayan Ferhat ile irtibata geçerler. Telefonda şarkı söylettikleri Ferhat'ın sesini çok beğenirler ve acil bir eylem planı oluştururlar: Ferhat gelecek, kasetten gelen paralarla borçlar ödenecek ve düze çıkılacaktır. Şarkıcı olmak düşüncesine saplantılı bir şekilde bağlı olan Ferhat, Hayri'nin kaset teklifini düşünmeden kabul eder, eşyalarını toplar ve soluğu İstanbul'da alır. Ferhat'ın getirdiği Euro'lar borç karşılığında gasp edilince, kaset çıkmaz. Ama birazda şans eseri televizyona çıkma fırsatı bulan Ferhat, Firuze isimli zengin bir kadının dikkatini çeker. Umut Müzik'in kapısını çalan Firuze, onlara istedikleri parayı vereceğini söyler. Ama işler istedikleri gibi gitmez.

En alttakiler "Neredesin Firuze", Popstar, Türkstar vs. ile 'çalkalanan' popüler kültür ortamına 'ilaç gibi' gelecek bir yapım. Komuoyu önünde cerayan eden, aşkların, skandalların, kaçamakların; kağıttan bebeklerin, sahte starların, günlük hazların, magazin masallarının altında kimler yatar? Televolenin, Sabah Sabah Seda Sayan'ların ve diğerlerinin 'çekici dünyası' kimlerin yüzü suyu hürmetine ayakta durur. Film tam da popüler kültür atmosferinin en altında kalan, görülmeyen tortularının ve atıklarının hikâyesini olarak başlıyor. Bir gecede şöhretler yaratıp, aynı hızla eskitenlerin gerektiğinde dönüp baktıkları ve oradan yeni starlar çıkardığı çöplük Neredesin Firuze'nin ilk başlarda anlattığı. Şöhret olmak, tanınmak, hayranlara sahip olmak ve en önemlisi 'yırtmak' için sıra bekleyenlerin, "yırtan"ların sırtından hayatlarına sınıf atlatanların traji-komik hikâyesi. Hayri ve adamlarının kaseti çıtartmak için binbir zahmete katlanmaları, Ferhat'ın şöhret hayalleri, mafya, mankenler ve diğer yanda da sefalet. "Neredesin Firuze" bütün bunları 'Türkiye'ye özgü bir komiklik' anlayışı ile aktarıyor. Hayri rolünde Haluk Bilginer'in filmin en büyük kozu olduğunu, Orhan'ı canlandıran Cem Özer'in ise yıllar sonra sinemaya hayatının performansıyla döndügünü belirtmekte yarar var. Filmin adı her ne kadar "Neredesin Firuze" olsa da Firuze karakteri baskın değil. Daha çok bütün bu yaşananların bir 'şizofreni' olduğunu anlatmak için duruyor filmde sanki. Bu da Demet Akbağ gibi güçlü bir oyuncunun 'ortalama'nın üzerine çıkmasının önüne geçiyor. Filmin gereğinden fazla uzun tutulduğunu, ya da en azından birkaç kez 'İşte şimdi bitiyor' duygusu yaşatmasına rağmen bitmek bilmediğini de eklemek gerekiyor.

'Kült film' Ama "Neredesin Firuze"nin asıl sorunu, gerçekten en alttakileri anlattığı bir hikâyeyi giderek bir sit-com havasına büründürmesi ve kahramanlarını 'yırttık abicim' kıvamına getirmesinde yatıyor. Popüler kültürü, popüler kültürün içinden eleştirmek ona dahil olmak mıdır, değil midir tartışmaları devam ederken 'içeriden de' olsa bu fırsat elden kaçıyor. Hayallerinizi yitirmeyin 'Azmederseniz olur' tavsiyeleri, filmin en parlak buluşu olan Türk pop müzik tarihinden tanıdık parçalarının bir o okadar tanıdık isimler tarafından seslendirildiği sahneye çağırıyor herkesi. Özcan Deniz, "Türkiye ilk kült filmine kavuştu" sözleriyle açıklıyor film hakkındaki düşüncelerini. Ama "Neredesin Firuze", en başta girdiği çizgiyi değiştiriyor, poplaşıyor, uyum sağlıyor, ayak uyduruyor, popülerin parçası oluyor ve Amerikan şov dünyasının o meşhur sözüyle veda ediyor adeta: Show must go on! (Şov devam etmeli!)

Evrensel'i Takip Et