11 Şubat 2004 23:00

Alman fotoğrafında SAVAŞ

Alman Kültür Merkezi'nin Alman Dış İlişkiler Enstitüsü (İFA) ile işbirliği yaparak ülkemize getirdiği "Öznel Fotoğrafçılık (1948- 1963 Dönemi)" adlı gezici sergi, sadece Alman fotoğrafı değil 20.yüzyıl fotoğraf sanatı açısından da kayda değer öneme sahip bir akımı gözler önüne seriyor; Almanca'da "Subjektive Fotografie" adıyla literatüre geçen "Öznel Fotoğrafçılık". Akım orta ve Kuzey Avrupa ülkelerinde ortaya çıktı ve Almanya bu akımın en önemli ülkelerinden biri oldu. Öznel fotoğrafçılar, doğadaki gerçekliğin fotoğraf vasıtasıyla nesnel bir biçimde yansıtılmasından çok fotoğraf aracılığıyla yorumlanmasının önemli olduğunu savunuyorlar. Akımının kökenlerini iki savaş arası dönemde Almanya'da çok etkili olan "Bauhaus Ekolü"nde aramak lazım. Sanat ve tasarımın her alanında olduğu gibi fotoğraftada "yeni" ve "deneysel" olanı savunan Bauhaus'un uygulamaları, 1933'de iktidara gelen Nazi'lerce yasaklandı.

Nazi fotoğrafına karşı Fotoğraf eğitimlerini bu dönemde alan ve büyük savaşı atlatabilen usta fotoğrafçılar özellikle, Adolf Lazi ve Otto Steiner gibi öncü isimler, savaşın Alman toplumunda yarattığı büyük toplumsal travmanın da etkisiyle, çevrelerinde toplanan bir grup meraklı öğrenciyle birlikte deneysel fotoğrafçılıkla ilgili arayışlara girdiler. Bunda Nazi döneminde fotoğrafçılığın ideolojik bir araç olarak kötüye kullanılmasının etkisi de vardı. Bir kısmı vatan, aile, ve "ırkı" yücelten aşırı duygu yüklü, bir kısmı savaş ve çalışma azmini destansı bir havada sunan ve bir kısmı da çiçekli natürmortlarla ve doğa yaşantısını marazi derecede naif, hassas bir romantizm içinde veren fotoğraflarla etkisini sürdüren sahte ideallere karşı, öznel fotoğrafçılar, kendi tarzlarını oluşturan sert çizgileri, yabancılaştırma efektlerini, deneysel çalışmaları, varoluşa ve teknolojiye karşı yönelttikleri soru ve şüpheleri, gerçeküstücü efektleri, harekette hız faktörünü ve çeşitli soyutlamaları ön plana çıkarttılar. Öznel Fotoğrafçılık, Otto Steiner'in 1951, 1954-55 ve 1958 yıllarında düzenlediği üç sergiyi tanımladığı bir program, bir simge olma özelliğini taşıyor. Ama Galeri Dürer'deki sergi, akımın başlangıç tarihiyle sönmeye yüz tutuğu tarih(1948- 1963) arasındaki sergilerin temalarını bir mozaik gibi biraraya getirerek Alman fotoğrafçılığının tarihi bir kesitini sunuyor. Alman fotoğrafçıların bu cesur çabaları, 2. Dünya Savaşı sonrası Almanya'nın uğradığı yıkımın travmasını aşma çabası ve/yahut savaş sonrası yeni dünya düzenine uyum sağlamaya çalışan Alman toplumunun çıkış arayışı olarak önem kazanıyor. Özellikle savaş sonrası ilk sergilerde, kaderleriyle başbaşa kalmış insanların Alman fotoğrafçıların ilgisini daha çok çekmiş olması bunun en bariz göstergesi. 1950'li yıllarda altın devrini yaşayan "öznel fotoğrafçılık" akımı düzenlenen toplu sergilerle uluslararası bir niteliğe sahip oldu. Almanya dışında ABD, Japonya, Fransa, İtalya, İsviçre, İsveç ve Hollanda gibi ülkeler olmak üzere pek çok yeni ismi fotoğraf sanatına kazandırdı. Ancak öznel fotoğrafçılıktaki kriz 1958'den itibaren bariz bir şekilde kendini hissettirmeye başladı. Yalnızca Amerikalılar değil, "Magnum" gurubu ile Avrupa'daki(Almanya'da dahil) dergilerin fotoğraf redaksiyonlarınca da temsil edilen "Life" dergisi tarzı fotoğrafçılık baskın derecede ön plana geçerek krizi tırmandırdı. Bunun yanısıra Öznel Fotoğrafçılığın "şekilcilik içinde boğulduğu", "fazlasıyla elit olduğu" yönünde eleştiriler giderek yükseliyordu. 1960'lı yılların başlarında "Öznel Fotoğrafçılık" etkisini tümüyle yitirdi ve fotoğraf tarihindeki yerini aldı. 165 siyah-beyaz fotoğrafın yer aldığı geniş kapsamlı sergi, 13 Şubat'a dek Tünel'de bulunan Galeri Dürer'de. Mart ayı boyunca İzmir'deki K2 Sanat Galerisi'nde, nisan ayında Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde ve mayıs ayında da Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde sergilenecek.

Evrensel'i Takip Et