9 Şubat 2004 23:00

İşçiler kumpanyada!

"Baba bak bekçi Murtaza" diyor biri. Diğeri berikine susmasını tembihliyor; "Sus bak Bekçi Murtaza geldi"… Küçük çocuklardan biri iki perde arasında cevap veriyor soruya: - Sen hiç tiyatroya gelmiş miydin? - Yok. İlk kez görüyorum. - Çocuk oyununa? Yukarı kaldırıyor kaşlarını. - Sevdin mi peki? - Evet çok güzel. - Televizyon mu güzel, bu mu güzel? - Bu çok daha güzel. İlkokul dördüncü sınıfa giden bu genç dostumuz tıpkı diğer çocuklar gibi sevinçli. Aslında bir çocuk oyununda değiller. Anne ve babaları ile Semaver Kumpanya'nın "Murtaza" adlı oyununa gelmişler. Onlar Telekom işçilerinin çocukları, Haber-İş İstanbul 1 Nolu Şube'ye üye işçilerin... Kendilerine bütün o iş koşularının yanısıra; kim, kiminle nasılların ve "star" oylamalarının dayatıldığı, sanatı kendine reva gören sınıfların burun büktüğü işçiler, tiyatrodalar! Ve kendi hayatlarını çağrıştıran bir oyunu izlemekteler. Hem de tiyatral anlamla, bütün zenginliklerle, başarılı oyunculukla, etkileyici kurguyla tasarlanmış bir oyunu. Orhan Kemal'in eserinden uyarlanan "Murtaza"yı. Semaver Kumpanya'yı...

Hem biçim hem içerik Sistemin kendi doğrularını kendi doğruları gibi kabul eden önceleri bir bekçi sonradan da fabrika kontrolörü olan kraldan çok kralcı Murtaza'nın traji-komik öyküsü izlenenen. Oyunun sunum şekli de "kraldan çok kralcılara" da cevap aslında. Semaver Kumpanya büyük bir ustalıkla tiyatro elitleri gibi sahneye sıkışmak yerine salonun bütününde sergiliyor performansını. Bu sayede oyun akıcılığında en ufak bir rutinlik hissedilmiyor. Birbirinden renkli kişilikler izleyenlerin dikkatini bir an için bile dağılmasına fırsat vermiyor. Bu bakıma hem sanatsal biçimi hem konu içeriği ile işçilerle buluşturulmaya birçok açıdan birebir bir oyun Murtaza. Tıpkı oyun sonunda değerlendirme yapan işçilerin dediği gibi "Bu tarz oyunlar, bizi bize anlatan oyunlar ve Murtaza bize uygun bir oyun. İşçi sınıfı mücadelesiyle alakası olmayanlar da bu oyunu izlediklerinde kendi kendilerini sorgulayacaklardır." Sürmeli... Tam da bu tespit zaten sendikanın bu oyunla ilgili karar almasını sağlayan. Haber-İş İstanbul 1 No'lu Şube Başkanı Levent Dokuyucu da oyunun başında yaptığı konuşmada bunu vurguluyor: "Bu tarz etkinlikleri sendikalar pek yapmıyor. Oysa yapılması gereken en önemli etkinliklerdendir kültür-sanat etkinlikleri. Bu oyunda özellikle kendimizi, hayatımızı göreceğiz." Etkinlikte, Demokratik Türkiye Girişimi çağrıcılarından ve yürütmesinden yazar Adnan Özyalçıner ile girişimi destekleyen aydınlardan Şair-Yazar Sennur Sezer'de var. Aydın ve sanatçıların, demokrasi mücadelesinin önemli unsurlarıyla, işçilerle buluşması önem taşıyor. Haber-İş İstanbul 1 Nolu Şube'nin etkinliği gerçekleştirmesinin bir diğer önemli nedeni de işte bu. Oyun öncesi Demokratik Türkiye Girişimi'nin aktiviteleri hakkında bilgi veren Adnan Özyalçıner, "Kol gücü, emek gücü, düşünce gücü bir araya gelerek bugünkü uygarlığı yarattı. Ancak bu uygarlıktan eşit payı alamadık ne yazık ki. Aydın ve emek gücü birleştiği zaman uygarlığın güzelliklerinden hakkımız olan payı alabileceğiz" diyor ve ekliyor: "Buraya sizinle beraberce oyunu izlemeye geldik"… Oyun Murtaza'nın giderek trajikleşen öyküsünün doruk noktasında sona eriyor. Bütün işçiler ve eşleri günlük rutine boğulan birçok günden "farklı" bir günü yaşamanın mutluluğu ile salonu terkediyor. Ve tabii oyunculara bazen laf atan, onlarla gülen, ürken çocuklar için de öyle. Bir işçi temsilcisinin gözünden kaçmıyor bu durum. Şöyle diyor İbrahim Ballıkaya adlı temsilci: "Artık çocuklar tiyatroya gitmek için mutlaka babalarını zorlayacaktır."

Oyunun ardından Oyunun ardından Adnan Özyalçıner, Sennur Sezer ve işçilerle oyuna dair kısa bir sohbet gerçekleştiriyoruz. İşyeri temsilcisi Kadir Civelek, oyunu çok beğenmiş, "Arkadaşlar sanki o anı yaşıyorlarmış gibi oynadılar" diyor. Civelek, bu oyunun sendika aracılığıyla başka illerdede işçilerle buluşturulması gerektiğine vurgu yapıyor. Bu tarz etkinliklerin daha da fazla yaygınlaşması gerektiğinin önemine de değinen Civelek, "Biz bunu yapmaya çalışıyoruz. Tiyatro, yaşanan olayları çok daha gerçekçi çarpıcı ortaya koyuyor" diyor. Yol-İş 1 No'lu Şube Başkanı Ali Akdağ da oyunu izleyenler arasında. Oyuna ilişkin değerlendirmesini ise şu şekilde yapıyor; "Bu oyun sistemi, düzeni çalışanların konumlarını çarpıcı olarak ortaya koyuyordu". Akdağ, kültürel sanatsal etkinliklerin öneminden bahsederek, işçilerle geçmiş yıllarda amatör tiyatro grubu kurduklarını, işçilerin yaşamını anlatan 403. km isimli oyunu oynadıklarını anlatıyor ve bu tarz etkinlikleri sürekli yapmak gerektiğinin altını çiziyor.

Çocukları korumak için Sennur Sezer ise çocuklarımızın televizyon dışında bir görüntü ile karşılaşmadığına dikkat çekiyor ve işçilere, "Onlar için ne yapmak lazım, çocuklarımızı televizyonun etkisinden korumak için bir şeyler düşünmek gerekmiyor mu?" sorusunu soruyor. İşyeri temsilcilerinden İbrahim Ballıkaya ise ilk önce çalışanların tiyatrolara önem vermeleri gerektiğini belirtiyor: "Bugün işçiler eşleriyle ve çocuklarıyla bu oyuna geldiler. Bu çocuklarımız için çok önemli. Artık çocuklar babalarını tiyatroya gitmek için mutlaka zorlayacaktır. Aileler televizyona hapis olmaktan da kurtulacaktır. Ve çocuk ailesini bu tür aktivitelerin içine sürükleyecektir. Tiyatro hayatın ta kendisidir. Tiyatro bir yerde de terapi. Çünkü herkesin yaşanan koşullardan sıkıntılardan dolayı psikolojisi bozulmuş. Dolayısla buraya gelen insanlar birazda olsa rahatladı. Bu etkinleri gerçekleştirmek çok anlamlıdır diye düşünüyorum." Adnan Özyalçıner de işçi sınıfının, tiyatroyla, kültürle buluşmasıyla televizyondaki kuşatmadan zaten kurtulacağını, televizyon programlarında da seçici olmaya başlayacağını söylüyor. Özyalçıner, bu tür yorumu olan oyunları önemli buluyor ve ekliyor; "Oyuncular, Murtaza'yı çok iyi bir şekilde oynamışlar ve sistemin bozukluğunu nasıl devam edeceğini ya da etmeyeceğini oyunlarıyla ortaya koymuşlar."

Evrensel'i Takip Et