22 Ocak 2004 23:00

Ölmeyecek kadar yaşayanlar

Hızır Acil'in kar yağdığında evsizleri barındırmak için kiraladığı Akşemsettin Spor salonunun giriş kapısı... Daha sonradan Acil Yardım Müdürü olduğunu öğrendiğimiz Dr. Mehmet Yıldırım, gidecek yerleri olmadığını söyleyen bir kaç yaşlıya, kendisinin yapabilecek bir şeyi olmadığını, burayı belli bir süre için kiraladıklarını ve havaların ısındığını anlatıyor. Spor salonunun girişinde çoğu yaşlı bir çok 'evsiz' dizilmiş bir kaç masada otuyor. Çoğu doğru dürüst konuşamıyor ya da konuşmuyor. Kopuk kopuk kelimeler halinde yanıtlamaya çalışıyorlar sorularımızı. Hepsi de zamanında ailesi ile İstanbul'a göç etmiş, ama sonradan ya ailesini kaybetmiş ya da arası bozulmuş; en fazla ilkokul okumuş ve sürekli bir iş bulamamış insanlar. Karadenizliler'in ağırlıkta olması dikkat çekiyor.

Bacaklara işleyen soğuk Soğuktan bacakları soyulan ve acıdan yerinden kımıldayamayan Şadi Kandiyar zorlukla konuşuyor. 44 yaşındaki Kandiyar'ın en düzgün hatırladığı zamanlar askerliğine dair. Askerlikten sonra ise iş bulamayıp sokakta kalmış. -Nerede kalıyordun? -Şişli'de, yerde. -Ne zamandır sokaktasın? -Askerden geldim, öyle...Birinci tertip. Ankara'da Mamak'ta yaptım askerliğimi. -Askere gitmeden önce evin var mıydı? -Vardı, olmadı. -Ne oldu? -Şişli'deydi, yıktılar. -Kim yıktı? -Bilmiyorum -Askerden önce çalışıyor muydun? -Çıraklık yapıyordum. Bakkalların yanında. -Burayı boşalttıkları zaman ne yapmayı düşünüyorsun? -Ev yok. Yalnızım. Yerde yatacağım. Böyle değil orası. Battaniye Yok. Soğuk. - Ailen yok mu? -Kadıköy'de ama adresi bilmiyorum. -Küskünlük mü var? -Üvey baba... 'Sen de onlar gibisin' Duvara dayadığı vücudunda zayıflıktan ve yaşlılıktan hal kalmadığı belli olan 67 yaşındaki Teoman Başaran nasıl getirildiğini hatırlamıyor. Yatağından ise keskin bir idrar kokusu yükseliyor. Sadece bir kaç kelime konuşan Başaran'dan otellerde kaldığını ve oralarda verilen yiyeceklerle yaşayabildiğini öğreniyoruz. Saim Özkul ise 20 yaşından beri sokaklarda... 39 yaşında. Bir çoklarına göre daha sağlıklı ve kendinde. Giresun'dan İstanbul'a, kendisi 8 yaşındayken gelmiş ailesi. Zeytinburnu'nda oturdukları gecekondu belediye tarafından yıkılmış. İlkokul'dan sonra çalışan Özkul, uzun süre 'tombala sallamış', taksi şöförlüğü yapmış. Ta ki kaza geçirene kadar. -Dışarıda kaldıktan sonra çalışmadım. İş bulamadım. Bir lokantaya girdim, anlaşamadım. Verdiği aylık kurtarmıyor. Ev mi tutayım o paraya elektrik mi ödeyeyim? -Şu an nerelerde kalıyorsun? -Bankamatikte yatıp kalkıyorum Zeytinburnu'nda. Kış düştüğü zaman geliyorum buraya. Özkul, Hızır acil görevlilerine buraya getirilen evsizlerle iletişim kurmalarında yardımcı oluyor. Acil Yardım Müdürü Mehmet Yıldırım, evsizlerin çoğunun anti sosyal insallar oldukları için iletişim kuramadıklarını anlatıyor: "Dün bir tanesi geldi. Simsiyah. Kömürün içinde yatmış gibi. Yıkanmam diyor. Saim'i gönderdik. Bir şekilde ikna etti. Belli ki yıllardır yıkanmamış. Sen yaklaştığın zaman da yıllardır devlete olan, dışarıdaki insanlara olan bütün kinini senden çıkarıyor. Sen de onlar gibisin diyor. Getirdin beni buraya ne olacak diyor."

Kadınlar... Salonun ikinci katında kalan kadınlar çok daha sinirli. Ya konuşmuyorlar ya dalga geçiyor ya da fotoğraf çektiğimiz için küfür ediyorlar. Müdür'ü 'çöpçü' diye çağıran Aşe Özkan 'yüzümüzü görmek istemediği' için gözlerini açmadan konuşuyor ve çoğunlukla bizimle dalga geçiyor. Özkan'ın dişlerinin yarısının dökülmüş olduğu simsiyah ağzından, zorla aldığımız bir kaç 'gerçek' cümlede ise nasıl getirildiğini hatırlamadığını dinliyoruz: -Ailen var mı? -Ailem yok. Geberdi. İyi oldu boşver. -Nerelisin? -Gümüşhaneliyim. Ben 5 yaşındayken babam getirmiş bizi. -Buradan çıkartılınca ne yapacaksın? -Valla Allah bilir. Ben düşünemiyorum şu an. Özkan, canı istemediği gerekçesi ile sorularımıza daha fazla yanıt vermiyor ve Müdür'le dalga geçmeye devam ediyor. Salondan çıkana kadar onun kahkahalarını dinliyoruz.


Salondan insan portreleri 13 yaşındaki Hüseyin ise spor salonunun en küçüğü. İlkokul 4'ten ayrılan Hüseyin bu yaşta bir mesleği bile var: Ütücülük. 12 yaşında babalığı tarafından evden kovulan annesi bunalıma girip hastane kaldırılınca, iki ay bekar evlerinde yaşamış. Annesi, bir süre tanıdıklarda kaldıklarını ancak onların da kendilerini buraya yolladıklarını anlatıyor. Kendisi de belinden rahatsız olan anne eskisi gibi konfeksiyonlarda çalışamıyor. Artık annesine Hüseyin bakacak. Tabi eğer o ilk haftalığını alana kadar başlarını sokacak bir damları olursa: -Küçükköy'de evimiz vardı. Kira veremedik. İkinci kira geldi, ev sahibi çıkın dedi. Teyzemde kalyorduk o da annem hasta diye attı bizi. -Ne yapacaksın şimdi? -Çalışacağım ben. -Okula dönmek ister miydin? -Yok -Niye, sevmiyor musun? -Seviyorum da yani 'durum' yok. -Durumunuz iyi olsaydı? -Meslek lisesine gitmek isterdim. Elektrik bölümüne. Hüseyin bu haber yayınlandığında Beşyüzevlerde 10 kişilik bir konfeksiyonda işe başlamış olacak. Ütücülük yapmak üzere... Haftada 60 milyona, sigortasız ve 13 yaşında...

Kontroller yapılıyor Dr. Aykut Dostoğlu, spor salonuna gelenlerin gerekli konrtollerden geçtiklerini belirterek şunları söyledi: Kontroller yapıyoruz. Hastaneye sevk edilenler oldu. Genelde akciğer sorunları, ağırlıklı olarak bronşit, iki tane astım vakkası ve idrar yolu enfeksiyonları olanlar vardı. Hastanede kontrolleri yapıldı. İlaçları düzenlendi ve tedavileri yapıldı. Onun haricinde gelenlerin yüzde 40'ında uyuz tespit ettik. Bir çoğunda da bit vardı. Bunların ilaçları düzenlendi.Gribal enfeksiyon soğuk algınlıkları olanlar vardı. Dışarıda kalan insanların çoğunda beslenme sorunları mevcut. Ne buluyorlarsa onu yediklerinden dolayı bir çok fazla zayıflamış olanlar var.

Evrensel'i Takip Et