2 Kasım 2003 23:00
Zor işlerin adamı Robert Capa, kimilerine göre "dünyanın en büyük savaş muhabiri", Amerikalıların pek bilmediği bir ülkeyi, Batı dünyasına tanıtacak bir belgesel filmi yönetmek üzere Türkiye'ye geldi. Time'ın çıkardığı haber ve belge dizi "Marc of Time" için Türkiye belgeselini yönetecek olan Capa'ya Marc of Time'ın Paris bürosundan gelen kameraman Paul Martelliere de katılmıştı. İkili 21 Kasım 1946'da Türkiye'ye vardı. Capa her zaman çetin ve kendini kaptıracağı işlere istekliydi. Ama mevsimin çekim için hiç elverişli olmadığı ve üstelik hakkında araştırma yapmaya pek zaman bulamadığı bu ülkeye gelmek konusunda başından beri tereddütlere sahipti. Bu tereddütlerinde de yanılmadı. Capa'nın Türkiye macerası her bakımda sorunlu geçecekti. "Türkiye'de daha ilk günden son ana değin çoğunlukla güçlüklerle karşılaştım. Hem araştırmamı yapmam, hem son derece bürokratik ve baskıcı bir yönetimden izin almak, her şeyden korkan bir devlet ajanı, iş heyecanıyla dolu bir kameraman ve kameradan çok çekinen bir halk arasında eşgüdümü sağlamam gerekti. Hem de tüm bunları New York'taki gibi şiddetli bir kış mevsiminde gerçekleştirmem gerekiyordu." Capa'nın değindiği devlet ajanı Türk Sinema Dairesi'nin bir görevlisiydi ve başlıca sorumluluğu Capa'nın ve Fransız kameramanın ulusal imgelerine zarar verecek herhangi bir görünümü yakalamalarını engellemekti. Capa daha önce İspanya İç Savaşı ve Çin'in Japon İşgaline karşı direnişini filme çeken belgeselcilere eşlik etmişti. Ama burada ilk defa tüm sorumluluk ona aitti. Capa eski sevgilisi İngrid Bergman'a Türkiye'den gönderdiği mektupta "yeniden bir gazeteci oldum, çok ta iyi oldu. Tuhaf otellerde kalıyorum, geceleri okuyorum ve ülkenin sorunlarını kısa sürede kavramaya çabalıyorum. Çalışmak, düşünce üretmek ve kendi başıma kalmak iyi geliyor." diyordu. Arşivleri tararken... Capa ve kameramanı tüm güçlüklere rağmen, İstanbul'un saray ve camilerinden Ankara'nın çağdaş yapılarına, Çanakkale boğazını koruyan bir garnizondan sınırları denetleyen bir hava üssüne, Boğaziçi'ndeki balıkçılardan köylerdeki tütün üreticilerine, Cumhurbaşkanlığı makamındaki İnönü'den Demokrat Partinin bir toplantısına kadar Türkiye'yi neredeyse eksiksiz bir biçimde belgelemeyi başardılar. "Türkiye'de, hiç hazırlıksız, elimizde doğru dürüst bir senaryo bile yokken, bir de çiçeği burnunda bir yönetmenle, üstelik de altı kar fırtınasını da atlatarak iki ay içinde elden gelen en çok miktarda ve en iyi filmi çektik. Filmimizdeki heyecan ve insanca duyguların eksikliğini sıkı denetime bağlayabiliriz." diyordu Capa. 1947 yılının Ocak ayı sonunda Capa birden hiçbir neden göstermeden film projesinin sona erdiğini bildirerek Türkiye'den ayrıldı. Capa'nın yaptığı film, 1947 yılı Ağustos'unda "Türkiye'nin 100 milyonu" adıyla gösterime girdi ve önce ABD'de sonra da Avrupa'nın tüm belli başlı sinema salonlarında gösterildi. Capa'nın çektiği fotoğraflara gelince; Bu fotoğraflardan bazıları 1947de İngiltere'deki bazı magazin dergilerinde kullanıldı. Ama hiçbir zaman toplu olarak sergilenmedi. Taa ki Yapı Kredi Kültür Merkezi Sermet Çifter Salonu'ndaki şu anda devam eden sergiye kadar. Serginin koordinatörü Marta Daho, küratörü ise bir Robert Capa uzmanı olan Richard Whelan. Her ikisi de dünyanın farklı ülkelerindeki Magnum (Capa'nın kurucu üyesi olduğu fotoğraf ajansı) sergileri için projeler üretiyorlar. Geçtiğimiz Eylül ayında Gürcistan'da Capa'nın Gürcistan fotoğraflarının sergisini açmışlar. Richard Whelan "Türkiye fotoğrafları"nı Paris'teki Magnum bürosunda korunan Capa arşivlerini tararken bulduğunu söylüyor. Capa'nın Türkiye'de çektiği fotoğraflar sergilenen bu 36 siyah-beyaz kareden ibaret değil. "Capa Türkiye'de 38 adet 36 pozluk kaset çekmişti. Bunlar içinden en ilginç olanlarını seçmeye çalıştık. Capa'nın karakteristik fotoğrafçılığını yansıtan fotoğrafları " diyor Whelan. Serginin İstanbul'un ardından Ankara ve İzmir'e gitmesi de planlanıyor. Capa'ya gelince; Türkiye'den ayrıldıktan sadece iki ay sonra New York'ta yakın arkadaşı olan fotoğrafçılarla birlikte efsanevi Magnum fotoğraf ajansını kurdu ve ölene kadar projeler üretmeye devam etti. Sonuç olarak; Türkiye'den bir Robert Capa geçti.
(0212 252 47 00)

Evrensel'i Takip Et