15 Eylül 2003 21:00
Okullar olmasaydı...
14 milyon öğrencinin eğitim gördüğü ilköğretim okulları ile liselerde bir öğretim yılı daha sorunlar yumağıyla başladı. Milli Eğitim Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı ve işkolunda örgütlü sendika Eğitim-Sen'in araştırmalarına göre, acilen 86 bin öğretmenin atamasının yapılması gerekiyor. Bu açığa karşılık eğitim dönemi öncesinde sadece 20 bin öğretmenin ataması yapıldı. Üstelik araştırmalara göre, 11 bin 700 okulda ikili, 18 bin 517 okulda birleştirilmiş sınıflarda verilen eğitimin, normal eğitim haline getirilmesi ve tüm okullarda 30 kişilik sınıflar oluşturulması durumunda, öğretmen açığı 150 bin olarak öngörülüyor. Bu açığa karşılık 100 bin öğretmen adayı, atamasının yapılmasını bekliyor.
Geleceğe dönük hesaplamalarsa, 2005 yılına kadar eğitim ordusuna 140 bin 790 öğretmenin daha katılması gerektiği sonucunu veriyor. Böylece öğretmen sayısının 665 bin 790'a çıkarılması, 2011 yılına gelindiğinde ise bu rakamın 829 bin 761'e yükseltilmesi gerekiyor. Bu şekilde önümüzdeki 9 yılda okul öncesi eğitim dahil 304 bin 761 yeni öğretmene ihtiyaç duyuluyor.
DPT'nin araştırması DPT'nin Eğitim Ana Planı ile diğer sosyal göstergeleri baz alarak yaptığı değerlendirmelere göre, 2000 yılından 2005 sonuna kadar olan dönemde ilköğretimdeki öğrenci sayısı yüzde 7 artış gösterecek. Ortaöğretimdeki öğrenci sayısı da 2005'e kadar yüzde 56, 2005-2010 döneminde yüzde 11 oranında artacak. Yükseköğretimdeki artış oranları ise, sırasıyla yüzde 16 ve 18 düzeyinde seyredecek. Bu çerçevede, ilköğretimde bulunan öğrencilere 2005 yılına kadar olan dönemde 673 bin 404 yeni öğrenci ilave olacak. Ortaöğretimde ise 2005'e kadar olan dönemde öğrenci sayısı 1 milyon 508 bin 967, 2006-2010 döneminde ise 443 bin 814 artacak. Bu artışlarla birlikte eğitim alanında yaşanan eksiklikler ve yetersizlikler tam bir kaosa neden olacak.
Bina eksikliği Yaşanan bir diğer ciddi sıkıntı ise derslik ve bina eksikliği. DPT'nin değerlendirmeleri, öğrencilerin 50-60 kişilik sınıflar yerine daha modern ortamlarda öğrenim görmesi için yapılması gerekenleri de gözler önüne serdi. Buna göre, 2003-2004 eğitim döneminde okul öncesi eğitimle birlikte okullarda 27 bin 434, 2004-2005 eğitim dönemi için 29 bin 677, 2005-2006 eğitim dönemi için de 31 bin 106 dersliğe ihtiyaç var. Okulların Türk Standartları Enstitüsü (TSE) onayı alabilmesi için, sigara ve rehberlik odasının bulunması, özürlü öğrenciler için bina düzenlemesinin yapılması ve zemin etüdü gibi şartlara uyması gerekiyor. TSE'nin ilköğretim okulları için belirlediği fiziki yerleşim ve genel standartlar okullara çok önemli yükümlülükler getiriyor. TSE'ye göre, okul arsasının büyüklüğünün öğrenci başına, ilk 40 öğrenci için 20-25, ikinci 40 öğrenci için 15, üçüncü 40 öğrenci için 10 metrekare esasıyla belirlenmesi gerekiyor.
İşte sonuç Ezbere dayanan, düşünmeyi ve sorgulamayı yasaklayan eğitim sistemin geldiği nokta içler acısı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğrencilerin zihinsel becerilerini ölçmek ve eğitim sisteminin sorunlarını tespit etmek amacıyla geçen yıl, ülke genelinde ilköğretim öğrencilerine yönelik yaptığı seviye tespit sınavında, öğrencilerin başarı düzeyleri yüzde 50'nin altında kaldı. Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı'nda ise, 40 bin 500 öğrencinin sıfır puan alması durumun ciddiyetini ortaya koydu. Tüm bu sorunlar karşısında AKP'nin takındığı tutum ise, özelleştirme girişimlerini hızlandırmaktan ibaret. 10 bin çocuğu devlet kaynaklarıyla özel okullara göndererek, kamusal eğitimi tasfiye etmeye çalışan AKP, "devlet okullarında eğitim parasızdır" ibaresini de kaldırdı. Bu mantık çerçevesinde okullara yeterli düzeyde ödenek gönderilmezken, kayıt parası vermeyen veliler çocuklarını okula kaydettiremedi.
Dersbaşı yapıldı İlköğretim okulları ile liselerde 2003-2004 eğitim-öğretim dönemi başladı. Yaklaşık üç ay süren yaz tatilinin ardından yaklaşık 14 milyon öğrenci dersbaşı yaptı. Yeni ders yılının başlaması dolayısıyla okullarda törenler düzenlendi. Törenlerin ardından okula yeni başlayan çocuklar velilerinden güçlükle ayrılırken, anne babaların da oldukça heyecanlı oldukları gözlendi.
'Yeter ki çocuğumuz okusun' Bu sene çocuğu ilköğretim birinci sınıfa başlayan Nurcan Ak adlı veli, bir yandan mutluluğunu anlatırken bir yandan da gerçeklere işaret ediyor: "Çocuğum okula başladı çok mutluyum, ama bir yandan da kara kara düşünüyorum. Bu sene kitapların ücretsiz dağıtılıyor olması iyi. Ama sadece bununla bitmiyor ki harcamalar. Her şeye para ödemek zorundayız. Çocuğumuz okusun diye katlanıyoruz." Bir başka veli Ayşe Sağlam ise, iki çocuğunu okuttuğunu söyleyerek başlıyor söze ve devam ediyor: "İkisinin masrafı bizi oldukça zorlayacak. Yazın iyi oluyor. Ama biz yine de onlar için para biriktirmeye, okulların kapandığı dönemden itibaren başlıyoruz. Çocuğumuz okusun, tek düşüncemiz bu."
'Paran yoksa okuma, çalış' İlköğretim okulları ile liselerde dün dersbaşı yapıldı. Ancak İnan Deniz Özdemir için ders zili çalmadı. Çünkü Avsallar Lisesi Müdürü, parası yoksa okumasını değil, çalışmasını önerdi ve kaydını yapmadı. Kısa bir süre önce Gebze'den Avsallar'a taşınan Özgen Özdemiz, liseye geçen oğlu İnan Deniz Özdemir'in kaydını yaptırmak için Avsallar Lisesi'ne gitti. Okula girerken karşılaştığı öğretmenlerle tanıştı, onlarca uzun uzun eğitimin parasız olması üzerine konuştu. Daha sonra kayıt bölümüne giderek işlemleri tamamladı. İşte ne olduysa bundan sonra oldu. Çünkü Özgen Özdemir'den okula bağış yapması istendi. Özgen Özdemir bundan sonrasını şöyle anlatıyor: "Bağış yapmayacağımı ancak başka türlü yapdımcı olabileceğimi söyledim. Bunun üzerine müdire hanım 'Biz paraları yemiyoruz' dedi. Ben de parasız eğitimden yana olduğumu söyledim. Bunun üzerine müdire hanım 'İlkokulda öyledir ama lisede paran yoksa çocuğunu çalışmaya göndereceksin' dedi."
Dersbaşı yapamadı Özdemir, ısrarlı bir şekilde okul müdiresine yaptıklarının yanlış olduğunu söylemeye çalıştığını, ancak okul müdiresinin kendilerine "Oğlunun pisliğini ben mi temizleyeceğim yoksa çocuğun mu yalayacak" dediğini anlatıyor. Bu konuşmanın ardından Özdemir ile okul müdiresi arasında yaşanan tartışmanın tansiyonu arttı. Özdemir daha sonra kayıtları yapıldığı söylenerek dışarı çıkarıldıklarını anlatıyor. Ancak dün okula giden İnan Deniz Özdemir, kayıt listesinde ismini bulamadı. Bunun üzerine İnan Deniz Özdemir okul müdiresinin yanına gitti. Okul müdiresi "hallederiz" diyerek Özdemir'i eve gönderdi. İnan Deniz Özdemir şimdi sorunun bir an önce halledilmesini bekliyor.
DPT'nin araştırması DPT'nin Eğitim Ana Planı ile diğer sosyal göstergeleri baz alarak yaptığı değerlendirmelere göre, 2000 yılından 2005 sonuna kadar olan dönemde ilköğretimdeki öğrenci sayısı yüzde 7 artış gösterecek. Ortaöğretimdeki öğrenci sayısı da 2005'e kadar yüzde 56, 2005-2010 döneminde yüzde 11 oranında artacak. Yükseköğretimdeki artış oranları ise, sırasıyla yüzde 16 ve 18 düzeyinde seyredecek. Bu çerçevede, ilköğretimde bulunan öğrencilere 2005 yılına kadar olan dönemde 673 bin 404 yeni öğrenci ilave olacak. Ortaöğretimde ise 2005'e kadar olan dönemde öğrenci sayısı 1 milyon 508 bin 967, 2006-2010 döneminde ise 443 bin 814 artacak. Bu artışlarla birlikte eğitim alanında yaşanan eksiklikler ve yetersizlikler tam bir kaosa neden olacak.
Bina eksikliği Yaşanan bir diğer ciddi sıkıntı ise derslik ve bina eksikliği. DPT'nin değerlendirmeleri, öğrencilerin 50-60 kişilik sınıflar yerine daha modern ortamlarda öğrenim görmesi için yapılması gerekenleri de gözler önüne serdi. Buna göre, 2003-2004 eğitim döneminde okul öncesi eğitimle birlikte okullarda 27 bin 434, 2004-2005 eğitim dönemi için 29 bin 677, 2005-2006 eğitim dönemi için de 31 bin 106 dersliğe ihtiyaç var. Okulların Türk Standartları Enstitüsü (TSE) onayı alabilmesi için, sigara ve rehberlik odasının bulunması, özürlü öğrenciler için bina düzenlemesinin yapılması ve zemin etüdü gibi şartlara uyması gerekiyor. TSE'nin ilköğretim okulları için belirlediği fiziki yerleşim ve genel standartlar okullara çok önemli yükümlülükler getiriyor. TSE'ye göre, okul arsasının büyüklüğünün öğrenci başına, ilk 40 öğrenci için 20-25, ikinci 40 öğrenci için 15, üçüncü 40 öğrenci için 10 metrekare esasıyla belirlenmesi gerekiyor.
İşte sonuç Ezbere dayanan, düşünmeyi ve sorgulamayı yasaklayan eğitim sistemin geldiği nokta içler acısı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğrencilerin zihinsel becerilerini ölçmek ve eğitim sisteminin sorunlarını tespit etmek amacıyla geçen yıl, ülke genelinde ilköğretim öğrencilerine yönelik yaptığı seviye tespit sınavında, öğrencilerin başarı düzeyleri yüzde 50'nin altında kaldı. Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı'nda ise, 40 bin 500 öğrencinin sıfır puan alması durumun ciddiyetini ortaya koydu. Tüm bu sorunlar karşısında AKP'nin takındığı tutum ise, özelleştirme girişimlerini hızlandırmaktan ibaret. 10 bin çocuğu devlet kaynaklarıyla özel okullara göndererek, kamusal eğitimi tasfiye etmeye çalışan AKP, "devlet okullarında eğitim parasızdır" ibaresini de kaldırdı. Bu mantık çerçevesinde okullara yeterli düzeyde ödenek gönderilmezken, kayıt parası vermeyen veliler çocuklarını okula kaydettiremedi.
Dersbaşı yapıldı İlköğretim okulları ile liselerde 2003-2004 eğitim-öğretim dönemi başladı. Yaklaşık üç ay süren yaz tatilinin ardından yaklaşık 14 milyon öğrenci dersbaşı yaptı. Yeni ders yılının başlaması dolayısıyla okullarda törenler düzenlendi. Törenlerin ardından okula yeni başlayan çocuklar velilerinden güçlükle ayrılırken, anne babaların da oldukça heyecanlı oldukları gözlendi.
'Yeter ki çocuğumuz okusun' Bu sene çocuğu ilköğretim birinci sınıfa başlayan Nurcan Ak adlı veli, bir yandan mutluluğunu anlatırken bir yandan da gerçeklere işaret ediyor: "Çocuğum okula başladı çok mutluyum, ama bir yandan da kara kara düşünüyorum. Bu sene kitapların ücretsiz dağıtılıyor olması iyi. Ama sadece bununla bitmiyor ki harcamalar. Her şeye para ödemek zorundayız. Çocuğumuz okusun diye katlanıyoruz." Bir başka veli Ayşe Sağlam ise, iki çocuğunu okuttuğunu söyleyerek başlıyor söze ve devam ediyor: "İkisinin masrafı bizi oldukça zorlayacak. Yazın iyi oluyor. Ama biz yine de onlar için para biriktirmeye, okulların kapandığı dönemden itibaren başlıyoruz. Çocuğumuz okusun, tek düşüncemiz bu."
'Paran yoksa okuma, çalış' İlköğretim okulları ile liselerde dün dersbaşı yapıldı. Ancak İnan Deniz Özdemir için ders zili çalmadı. Çünkü Avsallar Lisesi Müdürü, parası yoksa okumasını değil, çalışmasını önerdi ve kaydını yapmadı. Kısa bir süre önce Gebze'den Avsallar'a taşınan Özgen Özdemiz, liseye geçen oğlu İnan Deniz Özdemir'in kaydını yaptırmak için Avsallar Lisesi'ne gitti. Okula girerken karşılaştığı öğretmenlerle tanıştı, onlarca uzun uzun eğitimin parasız olması üzerine konuştu. Daha sonra kayıt bölümüne giderek işlemleri tamamladı. İşte ne olduysa bundan sonra oldu. Çünkü Özgen Özdemir'den okula bağış yapması istendi. Özgen Özdemir bundan sonrasını şöyle anlatıyor: "Bağış yapmayacağımı ancak başka türlü yapdımcı olabileceğimi söyledim. Bunun üzerine müdire hanım 'Biz paraları yemiyoruz' dedi. Ben de parasız eğitimden yana olduğumu söyledim. Bunun üzerine müdire hanım 'İlkokulda öyledir ama lisede paran yoksa çocuğunu çalışmaya göndereceksin' dedi."
Dersbaşı yapamadı Özdemir, ısrarlı bir şekilde okul müdiresine yaptıklarının yanlış olduğunu söylemeye çalıştığını, ancak okul müdiresinin kendilerine "Oğlunun pisliğini ben mi temizleyeceğim yoksa çocuğun mu yalayacak" dediğini anlatıyor. Bu konuşmanın ardından Özdemir ile okul müdiresi arasında yaşanan tartışmanın tansiyonu arttı. Özdemir daha sonra kayıtları yapıldığı söylenerek dışarı çıkarıldıklarını anlatıyor. Ancak dün okula giden İnan Deniz Özdemir, kayıt listesinde ismini bulamadı. Bunun üzerine İnan Deniz Özdemir okul müdiresinin yanına gitti. Okul müdiresi "hallederiz" diyerek Özdemir'i eve gönderdi. İnan Deniz Özdemir şimdi sorunun bir an önce halledilmesini bekliyor.
Evrensel'i Takip Et