4 Ağustos 2003 22:00
Dere yatağının misafirleri çingeneler
DİĞER HABERLER
Çarıklı, Diyarbakır'a bağlı şirin bir belde. Beldeye girmeden küçük bir köprü sizi karşılar. Yol yapım çalışmalarının yapıldı köprünün altında bir dere yatağı var, köprünün sağ yanında ise dereyi seyreden birkaç haneli küçük bir köy. O dere yatağı; dinlendirici, narin, doğal gizemiyle, Mardin yol güzergâhında gizli bir ilgi odağı olacak kadar etkileyici bir manzaraya sahip. Adeta mayalanmaya durmuş durgun suyun çevresindeki çayırlık alanların ise konukları var. Onlar, kışın hariç diğer mevsimleri göçebe yaşayan çingeneler.
Göçebe hayat... İlk selamı sırt üstü uzunan yaşlıca bir adama verip, yanına çömeliyorum. Bir taraftan gazeteci olduğumu anlatırken, bir taraftan çevremi gözlüyorum. Çadırları, üstü sadece eski kilim ve kumaş parçalarıyla kapatılmış dört direkten oluşuyor. Epey dağınık ve karmaşıklığıyla tencere tabak ve giysiler her bir direğin dibinde yerini almış. Etrafta kız çocukları ve çıplak erkek çocukları dolaşıyor. Amcanın yanında ise iki 'Kınalı Keklik' var. - Keklikleri nerden aldınız? - Bunları kendimiz yakalıyoruz. - Yaşamınız, kültürünüz içerisindeki önemi nedir? -Tam olarak bilmiyoruz ama atalarımızdan beri besliyoruz, hoşumuza gidiyor. Elinde ve kaşına yakın bir yerde dövmesi olan amca, sözü yaşadığı sıkıntılara getirirken, amcaya ne iş yaptığını soruyorum. Sıkılarak Kürtçe cevap veriyor: "İş yok, işsizlik çok, çalışacağımız bir yer yok. " -Nasıl geçiniyorsunuz ? -Köylere gidiyoruz. Her köyde birkaç torba buğday, bulgur yardımı alıyoruz. Onları topluyoruz. Sonra da değirmene götürüyoruz. Onunla geçiniyoruz." -Kışın nasıl yaşıyorsunuz? -Bizim Diyarbakır Mardin Kapı'da 20 milyona oturduğumuz evimiz var. Orda kalıyoruz.
Kadınların gelecek kaygısı Amcanın adı Hüznü Gezer. Dere yatağına yerleşen kim varsa akrabası. Hüsnü Gezer'in soyadı devlet tarafından konulmuş. Soyada pek ihtiyaç duymadığını söyleyen Hüsnü Gezer, oldukça rahat ve mütevazı. Biraz ilerdeki çadırda ise, kadınlar bulaşık yıkıyor. Kadınlar, yaşamlarından pek memmun değil. Çocuklarının geleceklerinden kaygılılar. Ama ilginçtir ki, kadınlar en öfkeli oldukları sıra da bile güleç. Bu göçebe aielerin yanından ayrılırken, başka bir ayrıntı dikkatimi çekiyor. O da atların yanı sıra motorsikletlerin de bu göçebe yaşamda yer alması...
Göçebe hayat... İlk selamı sırt üstü uzunan yaşlıca bir adama verip, yanına çömeliyorum. Bir taraftan gazeteci olduğumu anlatırken, bir taraftan çevremi gözlüyorum. Çadırları, üstü sadece eski kilim ve kumaş parçalarıyla kapatılmış dört direkten oluşuyor. Epey dağınık ve karmaşıklığıyla tencere tabak ve giysiler her bir direğin dibinde yerini almış. Etrafta kız çocukları ve çıplak erkek çocukları dolaşıyor. Amcanın yanında ise iki 'Kınalı Keklik' var. - Keklikleri nerden aldınız? - Bunları kendimiz yakalıyoruz. - Yaşamınız, kültürünüz içerisindeki önemi nedir? -Tam olarak bilmiyoruz ama atalarımızdan beri besliyoruz, hoşumuza gidiyor. Elinde ve kaşına yakın bir yerde dövmesi olan amca, sözü yaşadığı sıkıntılara getirirken, amcaya ne iş yaptığını soruyorum. Sıkılarak Kürtçe cevap veriyor: "İş yok, işsizlik çok, çalışacağımız bir yer yok. " -Nasıl geçiniyorsunuz ? -Köylere gidiyoruz. Her köyde birkaç torba buğday, bulgur yardımı alıyoruz. Onları topluyoruz. Sonra da değirmene götürüyoruz. Onunla geçiniyoruz." -Kışın nasıl yaşıyorsunuz? -Bizim Diyarbakır Mardin Kapı'da 20 milyona oturduğumuz evimiz var. Orda kalıyoruz.
Kadınların gelecek kaygısı Amcanın adı Hüznü Gezer. Dere yatağına yerleşen kim varsa akrabası. Hüsnü Gezer'in soyadı devlet tarafından konulmuş. Soyada pek ihtiyaç duymadığını söyleyen Hüsnü Gezer, oldukça rahat ve mütevazı. Biraz ilerdeki çadırda ise, kadınlar bulaşık yıkıyor. Kadınlar, yaşamlarından pek memmun değil. Çocuklarının geleceklerinden kaygılılar. Ama ilginçtir ki, kadınlar en öfkeli oldukları sıra da bile güleç. Bu göçebe aielerin yanından ayrılırken, başka bir ayrıntı dikkatimi çekiyor. O da atların yanı sıra motorsikletlerin de bu göçebe yaşamda yer alması...
Evrensel'i Takip Et