23 Eylül 2011 12:03

Grev yok, ‘sosyal diyalog’ var

Döndü Taka Çınar

Yasanın 25 maddesinde değişiklik yapılması ve kimi hususların geçici maddelerle düzenlenmesi öngörülüyor.
Daha yasanın 1. maddesinde yapılması öngörülen değişiklik, toplusözleşmeye dair düzenlemenin ruhunun, sendikaları etkisizleştirme operasyonu üzerine oturtulduğunu  ve sivil toplumcu bir yaklaşımla ele alındığını gösteriyor. “Bu kanunun amacı, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal, (…) hak ve sorumluluklarını belirlemek” ve “Kamu Görevlileri Heyeti ile Kamu İdaresi Heyeti arasında yürütülecek toplusözleşme görüşmelerine ilişkin esas ve usulleri düzenlemek” olarak belirleniyor. Bu değişiklikle toplusözleşmenin tarafları olan işveren ve sendika ilişkisi muğlaklaştırılıyor. Sendikaları hak alma, kamu çalışanları adına taraf olarak görmek yerine “danışma organları”na dönüştürme amaçlıdır. Yani hâlâ devletle, devletin memuru anlayışı egemen.

İDARE MEMUR GÖRÜŞMESİ

Mevcut 4688’de, kamu işvereni, kamu işveren vekili ve kamu görevlileri sendikaları/konfederasyonu şeklinde ifade edilmektedir. Tanımlar maddesinde (3) ise bu toplusözleşmenin tanımında yer alan taraflarla, diğer tanımlar birbiriyle çelişmektedir. Bu yaklaşımla esas alınan toplu pazarlık sistemi değil, idare ile  memurun görüşmesidir.

Toplusözleşmenin tarafları olarak “Kamu İşveren Heyeti” ve “Kamu Çalışanları Sendikaları/ Konfederasyonları Heyeti” ifadesi yer almalıdır.   

Mevcut yasada 3 yıl olan Genel Kurulların toplanma süresi 4 yıla çıkarılmakta, tüm şube ve üye sayısı bini aşan sendikaların genel kurullarını delegelerle yapması düzenlenmektedir. Profesyonel yöneticilerin sendika yönetimlerinde kalma sürelerini uzatmanın yanı sıra, “doğrudan demokrasi” yöntemleriyle de çelişen antidemokratik bir değişikliktir.

MASRAFLARINI KARŞILAMAYAN ŞUBELER KAPATILACAK

Genel kurulların görevleri arasında olan şube birleştirme ve kapatma yetkilerinin yönetim kuruluna devredilmesi (Madde 12) yönünde bir değişiklik öngörülmektedir. Tasarıda “kuruluş aşamasındaki şartları kaybetmiş ya da mali kaynakları giderlerini karşılamayan (Örneğin üye sayısı 400’den 395’e, 280’e düşen) şubelerin kapatılmasına ilişkin bir düzenlemenin kanuna konulması kimin ihtiyacıdır? Konfederasyonların taslağı yaklaşık 2 aydır şubelere ve kamuoyuna açıklamamalarının nedeni anlaşılıyor.

Bu değişiklik örgütsel sorunlarını çözmek için üyelerine, emekçilerine yaslanmak gücünü kitlelerden almak değil, bürokrasinin “sopasını kanun gücüyle” sallamaktır. Bu, sendikal demokrasiye darbedir. Bürokratik anlayışın zuhur ettiği genel merkezlerin şubeler üzerindeki sopası, şantajı olacaktır. Kendine muhalif, merkezi eleştiren şubelerin kapatılması mümkün hale gelecek.

Bunca yıl, kuruluşundan bugüne kamu emekçileri mücadelesinin her biçim ve düzeyinde yer almış biri olarak, KESK’in grev ve örgütlenme yasakları ile Hakem Kurulunun kararlarının yargı denetimine tabi olmasına dair itirazının dışında ciddi bir itirazına rastlamamak kaygı verici.

Emekçi sınıflara saldırı niteliğindeki kısıtlama ve sivil toplumcu, bürokratik düzenlemelere dair hiçbir bilgilendirme yapmaması da düşündürücüdür. Üzerinde anlaşılan konular kamu emekçilerine hizmet etmiyor. Sermayenin sendikaları işlevsizleştirme operasyonuna karşı kitlelerin aydınlatılması ve hep birlikte harekete geçilmesi tarihsel sorumluluktur.


HERKESİN ÖRGÜTLENME HAKKI SAVUNULMALI

Sendika üyesi olamayacaklarla ilgili 15. maddede sadece 100 çalışanın bulunduğu işyerindeki amir ve yardımcıları ile özel güvenlik görevlilerinin örgütlenmesine ilişkin bir ilerleme, esasen yasakçı mantığın devam ettiğini göstermektedir. Örgütlenme alanının genişletilmesine ilişkin konfederasyonların ortak önerisinde sivil memurlar hariç hakim savcılar, asker, emniyet vb.’nin örgütlenme yasağının devamı yer almakta. Hakim ve savcıların yeni kurduğu Yargı-Sen’nin kapatıldığı günlerde böyle bir yasak kapsamının savunulması kabul edilemez. “Kamu işvereni vekili” konumundaki idari kadro ve unvanların tespit edilerek, “kamu işveren vekili” dışındaki  kamu çalışanlarının yer aldığı hizmet sınıflarına bakılmaksızın, silahlı, sivil, savcı,  hakim ayrımı yapmadan tüm kamu çalışanlarının örgütlenmesi ve Kamu İşveren Vekilleri dışında herkesin örgütlenme hakkı savunulmalıdır. Öneri de bu yönde olmalıdır.


SENDİKALAR MÜCADELE MERKEZİ OLMA GÖREVİNİN DIŞINA DÜŞÜRÜLÜYOR

Taslak düzenlemenin 4. Kısım Başlık adı  “Faaliyetler, Yasaklar ve Sosyal Diyalog”. 4. Kısım 2. Bölüm başlığı ise “Yönetime Katılma ve Sosyal Diyalog” olarak belirlenmiştir.

Yönetime katılım ve sosyal diyalog mekanizmaları ise, “Kamu Personeli Danışma Kurulu (Taslak madde 21) ile İşyeri Sendika Temsilciliği (Madde 23) şeklindedir. Bu madde, yasanın amacının, toplusözleşme taraflarına ilişkin yapılan tanımın içeriğinin ve yöneliminin kamu emekçileri sendikalarını danışma organı haline getirme hedefini açık etmeye yetmektedir.

Kamu personeli danışma kurulunun görevleri ve oluşumu incelendiğinde; “yönetime katılma” ve “sosyal diyalog” adı altında sendikaların emekçilerin hakları ve talepleri için örgütlenme ve mücadele merkezi olma görevinin dışına düşürülmek istendiği açıktır.

Görevleri arasında, “Toplusözleşme konuları ile sosyal diyalogun geliştirilmesi, kamu yönetiminin sorunlarının giderilmesi, kamu personelini ilgilendiren mevzuat ve personel rejimine ilişkin görüşmelerde bulunmak” yer alıyor. Oluşumu ise bakan başkanlığında en çok üyeye sahip 3 konfederasyon başkanları ile 5 bakanlık müsteşarından ibaret. Bu, bürokratik ve Ekonomik Sosyal Konsey mantığıyla oluşturulan bir kuruldur. Emekçilerin sendikaların yönetime katılması ve çalışma yaşamında demokrasiden ziyade, sendikaları sivil toplum örgütü haline getirme girişimidir.


İŞYERİ TEMSİLCİ SAYISI DÜŞÜRÜLÜYOR

Taslakta, İşyeri Sendika Temsilciliği de yönetime katılma ve sosyal diyalog mekanizması olarak belirlenmiş ve sayısı da yok denecek kadar azaltılmış, 20-500 üyeye 1; 501-2000 üyeye 2, 2000’den fazla olan işyerine en fazla 3 temsilci veriliyor (İşverenin muhatap alacağı temsilciler). Oysa, işyeri temsilcilikleri sendikaların can damarı, üye ve çalışanlara en yakın temel işyeri organlarımız ve mücadele dinamikleridir. Mevcut yasada bile bu baremler daha düşük ve temsilci sayısı daha fazla. 20-100 üye arası 1, 100-500 arası 2, 500-1000 arası 3, en fazla 7 işyeri temsilcisi iken 3’e düşürülmesi kabul edilemez.

Buraya kadar belirtilen konularda konfederasyonların anlaştığı belirtiliyor. Bu düzenlemelerle hükümet, ILO ve AB’ye verdiği sözü yerine getirmiş ve kazanan olacak. Konfederasyonlar ise “Kapalı sahada, boş tribünlere maç yapan takım” misali, bir milyondan fazla üyesine kendi eliyle “tribün yasağı” getirerek 8-10 gol yiyen takımı çağrıştırıyor.

(*)BES Üyesi

Evrensel'i Takip Et