4 Temmuz 2003 22:00
"Piknik" sözcüğüyle ilk kez 1950'lerin ortalarında tanıştım. Kim Novak'la William Holden'in oynadığı "Piknik" filmi gelmişti, yazlık Işık Sineması'na. Üstüste üç gece izlemiştim filmi. Yeni Adana gazetesine film eleştirileri yazıyordum ya, beleşe giriyordum tüm sinemalara. Ne demiş atalarımız, "Bedava barut midende patlasın." Benim sinemada patlıyordu.
Üyev babam, bir gazoz imalathanesi kurdu o günlerde. Filmden esinlenerek "Piknik" adını koydu, gazoza. 20 bin şişeyle başladık işe. Ben, at arabasına yükleyip gazozları, satıcılara götürüyordum. Birinci hafta 20 bin şişe dağıttım, 15 bin şişe aldım geriye. İkinci hafta 15 bin şişe dağıttım, ancak 10 bin şişe aldım. Diğer gazozcular ve aşlamacılar karşısında üçüncü hafta işi bıraktı babam.
Okul döneminin son günlerinde, ders çalışmak için Seyhan Barajı'na giderdik, bisikletlerimizle. Yaz gelmiş, Adana cayır cayır yanıyor. Hangi aptal, Adana'nın sıcaklığının hüküm sürmediği barajın yanında, çimler üzerinde, ağaçlar altında ders çalışır? Biz de aptal değildik, "Allah'ına kadar Adana'lıyık" diyorduk kendimize. Ne güzel pikniklerdi onlar.
Evlilik dönemimin ilk yıllarında İstanbul'da, Florya'daki Atatürk Ormanı'na giderdik. Mangalı hazırlar, etleri-köfteleri pişirir ve Atatürk Ormanı'nda "Atatürk de rakıyı severdi" deyip, rakıları açardık, arkadaşlarla.
Yazko çalışanlarıyla birlikte bir gün Altınşehir'de bir dere kenarına gittik. 10-15 köy evi vardı o zamanlar. Bir de oldukça geniş dere. Biraları aldık, ızgarayı hazırladık ve oltaları attık. Tek bir balık tutamadık. Neyse bizim ilerimizdeki, gerimizdeki piknikçiler acıdı da, sayelerinde doyduk.
Güngör Gençay'ın aracılığıyla, öncülüğüyle emekçilerle birlikte Sapanca'ya, pikniğe gitmiştik. Otobüsler dolusu emekçiler, aydınlar.
Ve İzmir'de ilk pikniğim, emekçilerle Gaziemir yakınlarındaki Sarnıç'ta bir araya geldiğimiz gündü. O zamanki EMEP İzmir İl Başkanı Haydar Cenan'ın öncülüğündeki o pikniğin güzelliklerini unutamam. Tabii sevgili H.Cenan'ın çama sırtını dayayıp, gözkapaklarını uzunca bir süre dinlendirişi de aklımdan çıkmıyor.
Emiralem'e doğru İzmir'deki son pikniğimiz, geçtiğimiz pazar günü oldu. Türkiye Yazarlar Sendikası İzmir Temsilciliği, Menemen yakınlarındaki Emiralem'de, Gediz kıyısında bir piknik düzenlemişti. Temsilciler Kurulu Başkanı Metin Erten, üyeler Asım Gönen, Ferhat İşlek ve Recai Şeyhoğlu (Refik Uğur gelememişti) öncülüğünde, Balçova'dan başlamıştı yolculuk. Bornova'dan, Karşıyaka'dan gelenler Çiğli Tansaş'ın önünde toplandık. Ve ilginçtir, tam zamanında geldi minibüs. Asım Gönen yol mihmandarımızdı. Çünkü yolu iyi biliyormuş. Ama arabada kızı, "Babama kalırsak, hiç bulamayız orayı" diyordu. Neyse dış yardımla, herkese sora sora önce Emiralem'i bulduk. Emiralem'deki bakkal, sanırım bu "Tayyip Krizi Günleri"nde bayram yaptı. El-göz yardımıyla ve külliyetli miktarda zıplayarak piknik yerini bulduk. Tam bir felaketti. Gediz güzeldi, doğa harikaydı. Ama sanırım Menemen ve Emiralem belediyeleri kentlerinin çöplerini buraya döküyorlardı. Çünkü her yer çöplüktü. Dünyanın en büyük çöp tenekesiydi sanki. İzmir Körfezi bile daha temizdi, bence.
TYS afişi altında Metin Erten, midibüsten iner inmez TYS İzmir Temsilciliği afişini astı. Birileri "Ne bu? Siz kimsiniz?" diye ekşidi. Piknik yapma özgürlüğünün bile olmadığı, limanlarından ormanlarına, fabrikalarından SİT alanlarına dek herşeyin peşkeş çekildiği 17. Türk Devleti'nin son fotoğrafını yaşıyorduk. Neyse çabuk gittiler de huzur bulduk. Çöplükteki düzenlemelerimizi yaparken, iki yıl önceki Frankfurt yakınlarında DİDF'çilerin hazırladığı pikniği anımsadım. Tuvaletleri bile binlerce kez tur bindirirdi. Yemek sonrası TYS üyeleri biraraya geldi. "Neler yaptık? Neler yapılmalı?" konuşuldu. Herkes öncelikle örgütlülük ve giderek örgütün güçlendirilmesi üzerinde durdu. Ş.Avni Ölez, 15 bin imam konusundan yola çıkarak, "Böylesi günlerde TYS ağırlığını koymalı" dedi. Özellikle ders kitapları keşmekeşinin, korsan kitap rezilliğinin ve hepsinden önemlisi özelleştirmelerin karşısında olmanın gerekliliğinden sözetti. "TYS'nin önemli bir kuruluş olduğunu herkes biliyor, onun için de TYS sözünü ettiğim konularda her zaman her yerde etkinlikler yapmalı, ağırlığını koymalı" diye ekledi Ş. Avni Ölez. İzmir'de, hiç olmazsa birer okula Nazım Hikmet, Orhan Kemal adlarının önerilmesi de gündeme geldi. Kimler yoktu ki piknikte? TYS Temsilciler Kurulu'nun dört üyesinin dışında, Avukat-Yazar Kemal Kırlangıç, Tacim Çiçek, Şair A.Neyzar Karahan, şair Baha Önem, Selçuk Oğuz, Mustafa Gökçek vd... Saat 17.00'de Emiralemliler yeni yeni piknik alanına gelirken, Gediz havasının çarptığı bizler, pestil gibi midibüse doluştuk. Bir sonraki pikniğimiz Karagöl'de, daha sonraki de Sığacık'ta olacaktı, öyle kararlaştırdık...
Emiralem'e doğru İzmir'deki son pikniğimiz, geçtiğimiz pazar günü oldu. Türkiye Yazarlar Sendikası İzmir Temsilciliği, Menemen yakınlarındaki Emiralem'de, Gediz kıyısında bir piknik düzenlemişti. Temsilciler Kurulu Başkanı Metin Erten, üyeler Asım Gönen, Ferhat İşlek ve Recai Şeyhoğlu (Refik Uğur gelememişti) öncülüğünde, Balçova'dan başlamıştı yolculuk. Bornova'dan, Karşıyaka'dan gelenler Çiğli Tansaş'ın önünde toplandık. Ve ilginçtir, tam zamanında geldi minibüs. Asım Gönen yol mihmandarımızdı. Çünkü yolu iyi biliyormuş. Ama arabada kızı, "Babama kalırsak, hiç bulamayız orayı" diyordu. Neyse dış yardımla, herkese sora sora önce Emiralem'i bulduk. Emiralem'deki bakkal, sanırım bu "Tayyip Krizi Günleri"nde bayram yaptı. El-göz yardımıyla ve külliyetli miktarda zıplayarak piknik yerini bulduk. Tam bir felaketti. Gediz güzeldi, doğa harikaydı. Ama sanırım Menemen ve Emiralem belediyeleri kentlerinin çöplerini buraya döküyorlardı. Çünkü her yer çöplüktü. Dünyanın en büyük çöp tenekesiydi sanki. İzmir Körfezi bile daha temizdi, bence.
TYS afişi altında Metin Erten, midibüsten iner inmez TYS İzmir Temsilciliği afişini astı. Birileri "Ne bu? Siz kimsiniz?" diye ekşidi. Piknik yapma özgürlüğünün bile olmadığı, limanlarından ormanlarına, fabrikalarından SİT alanlarına dek herşeyin peşkeş çekildiği 17. Türk Devleti'nin son fotoğrafını yaşıyorduk. Neyse çabuk gittiler de huzur bulduk. Çöplükteki düzenlemelerimizi yaparken, iki yıl önceki Frankfurt yakınlarında DİDF'çilerin hazırladığı pikniği anımsadım. Tuvaletleri bile binlerce kez tur bindirirdi. Yemek sonrası TYS üyeleri biraraya geldi. "Neler yaptık? Neler yapılmalı?" konuşuldu. Herkes öncelikle örgütlülük ve giderek örgütün güçlendirilmesi üzerinde durdu. Ş.Avni Ölez, 15 bin imam konusundan yola çıkarak, "Böylesi günlerde TYS ağırlığını koymalı" dedi. Özellikle ders kitapları keşmekeşinin, korsan kitap rezilliğinin ve hepsinden önemlisi özelleştirmelerin karşısında olmanın gerekliliğinden sözetti. "TYS'nin önemli bir kuruluş olduğunu herkes biliyor, onun için de TYS sözünü ettiğim konularda her zaman her yerde etkinlikler yapmalı, ağırlığını koymalı" diye ekledi Ş. Avni Ölez. İzmir'de, hiç olmazsa birer okula Nazım Hikmet, Orhan Kemal adlarının önerilmesi de gündeme geldi. Kimler yoktu ki piknikte? TYS Temsilciler Kurulu'nun dört üyesinin dışında, Avukat-Yazar Kemal Kırlangıç, Tacim Çiçek, Şair A.Neyzar Karahan, şair Baha Önem, Selçuk Oğuz, Mustafa Gökçek vd... Saat 17.00'de Emiralemliler yeni yeni piknik alanına gelirken, Gediz havasının çarptığı bizler, pestil gibi midibüse doluştuk. Bir sonraki pikniğimiz Karagöl'de, daha sonraki de Sığacık'ta olacaktı, öyle kararlaştırdık...
Evrensel'i Takip Et