21 Haziran 2003 21:00

Bunlar nasıl bakan?

TTB Kongresi'nde Sağlık Bakanı eleştiri yağmuruna tutuldu. Akdağ'ın "Getirdiğimiz uygulamalar sayesinde hekimin eli hastanın cebinden çıkacak" demesi, delegeler tarafından tepkiyle karşılandı. Bakan da salonu terk etti.

Paylaş
Bakanlar, halkı suçlamakta birbiriyle yarışıyor. Çiftçilere "gözünüzü toprak doyursun" diyen Tarım Bakanı Sami Güçlü'yü örnek alan Sağlık Bakanı Recep Akdağ da hekimleri suçladı. Türk Tabipleri Birliği (TTB) 53'üncü Büyük Kongresi'ne katılan Akdağ sağlık politikaları sayesinde hekimin elini hastanın cebinden çıkaracaklarını söyledi. Bu sözlere delegeler büyük tepki gösterdi. TTB 53'üncü Büyük Kongresi'ne Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile TTB Başkanı Füsun Sayek'in tartışmaları damgasını vurdu. Sağlık hizmetlerinin özelleştirmesini savunan Akdağ, Sayek tarafından eleştiri yağmuruna tutuldu. Sayek, "Ne kadar hasta o kadar para devri geldi" diyerek, devletin kaynakları özelleştirilmeye çalışılarak özel sektörün memnun edilmeye çalışıldığını vurguladı. Hükümetin kamu kurumlarına kaynak aktarımını sonlandırmak için "döner sermaye"yi gösterdiğini belirten Sayek, "Halkın cebinden çıkan paraların hekimlerin cebine gittiği izlenimi yaratılmaya çalışılıyor; oysa ki hekimler aylardır döner sermayeden paylarını alamıyorlar" dedi. Sayek hekimlerin döner sermaye sistemine karşı olduklarını da dile getirdi.

'Dikkate alın' Sözleşmeli personel ve hekimler arasında performans personel değerlendirmesini eleştiren Sayek, hekimlerin yaşam standartlarını yükseltmenin daha akılcı olacağını söyledi. Hükümetin Dünya Bankası ve IMF'nin isteklerini kolaylıkla uyguladığını belirten Sayek, bakanlığın hekimlerin isteklerini dikkate alması gerektiğinin altını çizdi. Sağlık ocaklarının getirilen düzenlemelerle özel sektöre açılma yollarının arandığını söyleyen Sayek, buna karşı olduklarını bildirdi. Sayek'in ardından kürsüye gelen Akdağ, "Biz sağlık hizmetlerine savaş açmış değiliz. Halka hizmet vermeye çalışıyoruz" dedi. Performans değerlendirmesinin çalışan ve çalışmayan doktorları değerlendirmede iyi bir ölçü olacağını savunan Akdağ performansa göre ek ücretler verileceğini açıkladı. Akdağ'ın konuşmasının ardından söz almak isteyen delegeler Akdağ'ın toplantının sonuna kadar kalıp kendilerini dinlemesini istediler. Akdağ kalamayacağını bildirince delegeler divandan Sayek'in, bir kez daha sözalmasını talep ettiler. Delegelerin isteği üzerine kürsüye çıkan Sayek de TTB'nin iyi hekimlik ortamını savunduklarını ancak dünyanını her yerinde etik kurallara uymayan hekimlerin olduğunu belirterek "Akdağ'ın tüm hekimleri şaibe altında bırakması yanlıştır" diyerek, bakana yanıt verdi.


'HAYALCİLİK' SUÇLAMASI Sağlık Bakanı Recep Akdağ, TTB'yi "hayal içinde olmakla" Suçladı. Akdağ, sağlık hizmetlerinin halka en hızlı bir şekilde ulaştırılmasına çalıştıklarını öne sürdü. "Getirilen tüm uygulamalarla hekim hasta ilişkilerini düzeltecek ve böylece hekimin eli hastanın cebinden çekilmiş olacak" diyen Akdağ'a salondaki hekimlerden tepki geldi. Akdağ tepkiler üzerine "Ne yaparsanız yapın ben de bu birliğin içindeyim ve toplantısına katılırım" şeklinde karşılık verdi. "Şablonlaşmış uygulamalara son vereceğiz" diyen Akdağ TTB'nin kendileriyle görüşmelerinde daha verimli olabilmek için şablonların dışına çıkması gerektiğini savundu.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Farkları var mı?Çağdaş Günerbüyük Medyada, son günlerde bir Star'ı eleştirme kampanyası başlatıldı. "Alemde" Star'la kimsenin arası olmasa da, başı çekmek Doğan ekibine düştü elbette. Üslubu çok saldırganmış, taraflıymış, patronun çıkarlarını savunuyormuş, halkın haber alma hakkını önemsemiyormuş... Medya etiği hakkında ağzını açan, "Bu ne biçim gazete, ne biçim televizyon" korosuna katıldı. Önce Ertuğrul Özkök, Star'ı kastederek "Medya faşizmini devirme zamanı" başlıklı bir yazı yazdı. Sabah'tan İlker Sarıer, Özkök'ü eleştirmeye çalışsa da, yazının içeriğine katıldığını ifade etti. Yine Hürriyet'te Ege Cansen, meseleyi "banka, medya, ticaret artı siyasetin tek elde toplanması"na bağlayan bir yazı yazdı. Star yazarları ise, kendi yaptıklarının haklılığını kanıtlamak yerine, "Siz kendinize bakın" anlamına gelen yazılarla, bir anlamda kendilerine yönelik eleştirileri doğrulayan bir tutum aldılar. Yeni Şafak'ın Kronik Medya köşesi yazarı Alper Görmüş ise, akademik bir soğukkanlılıkla noktayı koydu: "Star'a 'günlük gazete' diyebilir miyiz? Diyemeyiz… Çünkü bir günlük gazete, yayımlanmadan önce (özellikle bir önceki gün) ülkenin gündemindeki en önemli, okurlarının en fazla merak ettiği konuları haberleştiren yayın organının adıdır…" (19 Haziran)

Star, yalnızca daha cüretli Ülkenin üçüncü en çok satan gazetesi, en çok izlenen televizyonlardan biri ve radyolarıyla Star'ın, holding medyasının en "ateşli" bölüğü olduğu ortada. Sermaye medyasının bugünkü yozlaşmışlık ve lümpenlik düzeyine ulaşmasında, ilk özel televizyon ve radyoların rolünü küçümsemek mümkün mü? Engin Ardıç'tan Reha Muhtar'a, ilk Paparazzi programlarından Biri Bizi Gözetliyor'a, en uçlarda gezinen medya fenomenlerinin er ya da geç Star'da buluşması, elbette bir rastlantı değil. Patronu Cem Uzan, ticaretteki saldırgan üslubunu siyasete taşımaya karar verdiğinden bu yana da, Genç Parti'nin yayın organı gibi hareket ettiği de doğru. "Kalleş" vakası da, bu tutumlarından, en fazla, geri basmaya niyetleri olmadığını gösteren bir örnek oldu. Yine de, bütün bunlar Star'ı, örneğin Hürriyet'ten ya da Yeni Şafak'tan daha az "gazete" yapmaz. Star Grubu, tüm sermaye medyasının ortak özelliği olan halk düşmanlığını en pervasızca ortaya koymak cüretini gösteren ekiptir yalnızca. Burjuvaların ortak çıkarlarını (kendi patronlarınkiyle çelişmeyen ortak çıkarlarını) daha az öne çıkarması, bir tek sermaye grubunun çıkarlarını her fırsatta "gözümüzün içine sokması", Star'ı medya dünyasının yaramaz çocuğu yapmaya yetmiştir. Evet, Star'ın "farklı" olarak yaptığı budur: Diğerlerinin çoğu zaman lafı dolandırarak, süsleyip püsleyerek yaptıkları işi, o gözümüzün içine sokar.

Peki bunlar "gazete" mi? Bu Star'ı, esas olarak diğer medya gruplarından farklı kılar mı? Amerika'nın Irak saldırısı boyunca her boydan sermaye yayınının ağız birliği içinde takındığı tutum, daha uzun süre unutulacak gibi değil üstelik. Daha çarşamba günü İran'a saldırmaya hazırlanan ABD'ye hitaben "Bu defa sizin yanınızdayız" manşetini Hürriyet attı. Belki, "Ordular ilk hedefiniz İran" diye atmış olsa, şimdi Star'a karşı "medya etiği" uzmanı kesilip Hürriyet'i huzurla okuyanlar, onu da ayıplayacaklardı! Hele, bu sözü edilen dönem boyunca, özel olarak da Habertürk adındaki televizyon ve gazetenin konumu es geçilecek gibi değil. Türk-Amerikan İşadamları Derneği Başkanı tarafından finanse edildiği söylenen, her akşam ağzından köpükler saçarak işgal ve katliamı şiddetle savunan bu ekip, savaş karşıtlarına karşı da en yüksek sesiyle bir saldırı kampanyası başlatmıştı. O zaman kimse dönüp de, "Böyle gazete, televizyon mu olur kardeşim?" diye sormamıştı. Şimdi "Star gazete olamaz, çünkü şunları şunları yapmıyor" diyenler de, en fazla "Onlar öyle düşünüyor, biz böyle düşünüyoruz" kabilinden eleştiri yapmışlardı. Çünkü, tüm anti Amerikan görüntüsüne karşın Star da içinde olmak üzere, o zaman savaşı "tasvip etmiyor" gözükeninden var gücüyle halkı savaşın "gerekliliğine" inandırmaya çalışanına, bütün sermaye medyası, Habertürk'ün, burjuvazinin en "etli" kesimlerinin vicdanı olduğu için bir ihtiyaç olduğunu, bu yüzden popülizme prim verme lüksü olmadığını biliyorlardı. Yeni Şafak, Tercüman, Vakit gibi gazetelerin son aylardaki AKP yağcılığına ne demeli? Star, dedikleri gibi "Genç Parti'nin propaganda bülteni" olduğu için bir gazete olamazsa, "AKP'nin rakibi yok", "Hükümet küstah Wolfowitz'e haddini bildirdi", "Tarıma rekor destek", "Erdoğan'ın teşhisi tamam" gibi yarısı yalan manşetler atan bu gazetelerin AKP'nin propaganda bülteni olmadıkları da söylenebilir mi? Ya da, "Genç subaylar tedirgin" manşetleriyle ülkeyi karıştıran Cumhuriyet'e "gazete değil" demek de hiç kimsenin aklına gelmemişti. CNN Türk, Amerikalı yetkilileri arka arkaya konuşturup ekranından Türkiye'yi aşağılamalarına yardımcı olunca da, onun "televizyonluğu" sorgulanmamıştı.

Serde rekabet var Star'ı "tartışılır" yapan nokta, Doğan Grubu'nu, en büyük rakibinin başının bu kargaşada iyice ezilmesinden daha fazla sevindirecek bir şey olmamasından çıkıyor. Star'ın yaptığı popülizm, oturaklı gazetelerdeki medya şeflerine biraz da "fazla" geliyor, ama Gözcü, Posta gibi gazeteleri de grupları bünyesinde çıkararak, sermayenin, kendini popülizme adayan yayın organlarına da ihtiyaç duyduğunu kabul ediyorlar. Birbirlerinden farkları olmadığını biliyorlar ya, düşene bir tekme de kendileri vurmaktan kendilerini alamıyorlar.

ÖNCEKİ HABER

Binler 'genel af' dedi

SONRAKİ HABER

Ekmek Teknesi'nin NUSRET BABA'SI

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa