9 Haziran 2003 21:00

Bu resimler satılık değil!

Eğitimcilerin sergisine yetişmek üzere koşturuyorum. Asansörle yukarı doğru çıkarken sesler giderek artıyor. Kapıdan girdiğimde coşkulu bir kalabalıkla karşılaşıyorum. Öğretmenler salondaki sergide gönüllerince sohbet ederken beraberlerinde getirdikleri çocukları da onlar için hazırlanmış bir odada oyun oynuyorlar. Öğretmenler öğrencilerini getirmemiş. Kokteylin içkili olmasından dolayı, açılışın onlar için uygun olmadığını söylüyorlar. Koca bir tencerede ikram edilen pilava yetişemedim ama biten içkileri tazelemek için ortak para toplanıyor. Duvarlardaki resimler çok farklı anlayışlara sahipler ama satılmak için üretilmemişler. Eğitimciler özlemlerini, büyüdükleri kültürü, sahiplendikleri değerleri, duygularını bu resimlere olanca saflığıyla yansıtmışlar. Sergide toplam 13 eğitimcinin 25 çalışması var. Ama biz o karmaşada ancak altı tanesini bir araya getirip fotoğraf çekebildik. Ben küçüklüğümde çoğu öğrenci gibi öğretmenlerden çok çekinirdim. Onlar biz öğrenciler için sanki başka bir dünyada yaşayan, otoriter olmaları gereken ve sadece dersle ilgili şeyler sorabileceğimiz büyüklerimizdi. Onların önünde en ufak bir hareketimize bile dikkat etmek zorundaydık. İşte tüm bu şartlanmayla büyümüş bir öğrenci olarak sergiye girdiğimde, ilk anda biraz ürktüm. Çevremde bu kadar çok öğretmen olmasından olsa gerek. Onların herbirinin, okullarında öğrencilere kök söktüren, sıfır not veren, hatta kaba kuvet kullanan kişiler olduğu önyargısıyla yüklüydüm. Ama bir süre sonra etrafıma dikkatlice baktım. Hepsi de gerçekten soluk alıp veren, üzüntüleri ve sevinçleri olan hatta çocuk büyüten gerçek insanlardı. Peki bize küçükken öğretmenlerin de, sokaktan geçen insan kadar normal olduğu niye söylenmedi, niye onlardan bu kadar çekinip, korkmamız istendi? Niye onlarla arkadaş olamadık? Sınıftaki otoritelerini sarsacağı için mi, yoksa bizden büyük oldukları için mi? Ya da öğretmen sıfatıyla yüklü oldukları için mi? Ben oktaokuldayken sevdiğim az sayıdaki öğretmenden biri de resim hocamızdı. Sınıfa geldiğinde bize bir resim ödevi verip, bütün ders boyunca başını öne eğer ve hiç konuşmadan bir şeyler karalardı. Belki de diğer hocalar gibi otoriter olmadığı için onu seviyordum. O kocaman ellerinin arasındaki kâğıda neler karaladığını hep merak etmiştim. Ne zaman bir öğrenci o istemeden masasına doğru yaklaşacak olsa, sanki kutsal bir bölgeye girmiş bir günahkârın yüzüne bakar gibi çocuğun yüzüne bakar ve usta bir el hareketiyle hemen elindeki kâğıdı kapatırdı. Bu bizim gibi haşarı çocukların içindeki merak duygusunu daha da kamçılayan bir şeydi. Karaladığı şeyin resim olduğuna dair rivayetler varken, bir grup öğrenci de onun bizim hakkımızda not hesapları yaptığını söylerdi. Bense onun birine mektup yazdığını düşünürdüm. Niye böyle düşündüğümü hiç bilmiyorum. Belki de o kederli halinden dolayıydı. Hiçbir zaman ne karaladığını öğrenemedik ama hiç öğrenci dövmedi. O günlerden beri resim öğretmenleriyle ilgili iyi intibağım devam ediyor. Sergide eserleri olan öğretmenlerin çoğu resim öğretmeni. Belki de beni ilk anda rahatlatan buydu. Ancak sergide başka branşlardan öğretmenlerin çalışmaları da var. Serginin amacı; öğretmenlerin kültürel ve sanatsal anlamda da var olmasını sağlamak, onların çalışmalarını bir araya getirip değerlendirmek. Sergi mekânı bir sendika şubesi olunca, eylem duyuruları da olağan oluyor. Bir öğretmen gür sesiyle önümüzdeki günlerde yapılacak bir bildiri dağıtma eylemi için katılım çağrısı yaptı. Eğitim-Sen 3'No'lu Şube bu resim etkinliğini 1996 yılından beri yapıyormuş. Öğretmenler Eğitim-Sen bünyesinde müzik ve tiyatro birimleri de oluşturmuşlar. Artık onlardan çekinmiyorum. Hakları için örgütlü mücadele veren, kültürel etkinlikler yapan hatta öğrencileriyle dost olan öğretmenler...

Eğitim-Sen 3.No'lu Şube Tel:(0212 288 12 81)

Evrensel'i Takip Et