30 Mayıs 2003 21:00
Amerika'nın kültürü var!
GÜNÜN YAZILARI
Kültürsüz toplum olmaz. İnsan da. Kültür, insanın derisi gibi bir şey. İstesen de üzerinden atamazsın. Deliliğin bile kültürü vardır. Fransız filozof Foucault, deliliğin tarihini yazmıştı. Tarih, aslında kültürün içinde yaşandığı bir varlık alanı. O nedenle, aslında insan eli değen her şeyin bir kültürü oluşur. Kültür, insanın hayatın içinde yapıp ettiği her şey ise, kültürsüz bir etkinlik düşünmek mümkün değil. Tek tek insan faaliyetleri bir bütün olarak kültürü oluşturur. Çekiç sallayan bir zanaatkâr, çekicin nasıl, neden, hangi şekillerde ve ne için sallanacağının kural ve değerlerini de oluşturur; ya da bunları hazır alır. O halde, kültürde bir süreklilik söz konusu. Toplumlar da en çok kültürleriyle tanınır.
Çelik çekirdek Amerika, kültürsüzlükle, daha doğrusu köksüzlük ve tarihsizlikle suçlanır çoğu zaman. Oysa bu ülkenin de, içerdiği ulus ve etnik toplulukların üzerine çıkan bir kültürü var. Biraz karikatürize edersek; jean, çiklet, Tommiks-Teksas, McDonalds, Holywood gibi şeyler, bu kültürü tanımlayan en popüler (s)imge ya da markalardır. Oysa, Amerikanın, kapitalist sistemle uyumlu gayet güçlü-kendini yeniden üretme anlamında-bir kültürü vardır. Bu gizli ya da arka plandaki kültür, çoğu zaman görülmez. Amerika'nın belki de bir stratejisi bu. Popüler kültürel (s)imge ve markalar, deyim yerindeyse, bu kapitalist kültürün kabuğunu oluştururlar. İçerde, merkezde ise yayılmacı bir damar vardır: Bu da, çelik çekirdektir. Şöyle anlatalım: Örneğin, Amerika'da, onca "sex shop"lara, porno endüstrisine, ahlaksızlık ve hırsızlığa rağmen son derece muhafazakâr bir tarikat kültürü vardır. Çeşitli Hıristiyan mezhepleri, eyalet yönetimlerini belirleyecek kadar siyaseten etkilidirler. Çoğu tarikat, ülkede müridlerini intahara sürükleyecek kadar belirleyicidir. Hem unutmamak lazım, ABD dolarının üzerinde Tanrı'ya güven duyulduğu yazılıdır. Ülkede kiliseler çok güçlüdür. Lobi faaliyetleri sonucu birçok eyalette, okullarda 'Yaratılış Teorisi' okutulmaktadır. Yine örneğin, bu ülkede akıl dışı ya da boşinancın binbir türüne rastlanır. Neden, en ileri kapitalist-emperyalist bir ülkede böylesi bir kültür yeşermiştir? Şunu unutmamak lazım: Kapitalizm, akıldışı bir sistemdir de aynı zamanda. Çelişki ve çatışmalarla dolu bir ideolojidir.
Şirket kültürü Öte yandan Amerika'da çok güçlü bir şirket kültürü vardır. Kapitalizmin en vahşi kurallarının uygulandığı bu şirketler, tüm dünyayı ahtopot gibi sarmışlardır. Her şirket, sistemde bireyi tamamlayan bir işleve sahiptir. Şirket-birey evliliğinin ürünüdür ABD. Bu evliliğin sonraki semerelerinden biri de, aşırı derecede pragmatist olan Amerikan siyasi kültürüdür. Amerika'da siyasetin çok renkli, tantanalı ve masraflı olmasına, başka hiçbir ülkede rastlayamazsınız. Her Amerikalı, siyasetin ancak "Amerikan siyasi kültürü" içinde olabileceğine, olması gerektiğine inanır. Başkasını aklı almaz. Bu kültür, ikili-kazanan pozitif ve kaybeden negatif-bir ölçek üzerinde işler. Rekabet, dışlama ve yenmenin esas olduğu bu kültürde siyasi nesne ve özneler, son derece etnosantriktir; Amerikalı seçmen, politikanın medyatik olmayan bir şekilde cereyan edebileceğini neredeyse hiç düşünmez. O nedenle ABD'de siyaset, bir spor karşılaması gibi, 'renkli görüntüler' misali izlenir.
Spor kültürü Amerika'da, ülkeye özgü olan bir de spor kültürü vardır. Basketbol, beyzbol ve rugby gibi daha çok 'maço' görünümlü sporlar, Amerikan emperyalizmini ortalama Amerikalılar nezdinde yeniden üreten dallardır. Ülkedeki spor, yine kapitalist değerlerin, daha doğrusu vahşi bireyci kültürün bir arenası haline getirilmiştir. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ama gerek yok. Amerika'da neredeyse her şey, vahşi bir kültürü var etmektedir. Ülke medyası, bu kültürü Amerikan silah ve askerleri eşliğinde dünyanın her tarafına taşımaktadır. CIA bile siyasetin yanı sıra bir kültür üreticisi olmuştur. Amerikalılar gibi İngilizce konuşmak, araba sürmek, ata binmek, çiklet çiğnemek, hızlı beslenmek (fast food) vs. davranışları, işin basit yanları. Bunlar görüntü ya da (s)imge olarak elbette çok etkili. Fakat Amerikan kültürünün asıl yıkıcı yönü, vahşi bireyciliği azgın bir emperyalist düşünce ve pratikle birleştirebilmesinde yatar. Amerikan kültürü, artık WASP (Beyaz, Anglo-Sakson ve Protestan) kültür kalıbını geride bırakmıştır. Dışişleri bakanı zenci olan ve bu bakanlıkla tüm dünyada emperyalist bir politika sürdüren ABD'de artık bu formül geride kalmıştır. Kızılderilileri bile sisteme eklemleyen Amerikan emperyalizmi, bu yerli kültürü metalaştırma becerisi göstermiştir.
Egemenliği artıyor Tüm dünyada Amerikan kültürünün egemenliği giderek artıyor. Bu, kültürel emperyalizmin ta kendisi. Dil, giyim, beslenme gibi birçok alanda Amerikalılar gibi olmaya çalışıyor insanlar. Neden? Siyasi, askeri ve ekonomik alanda güçlü olan ülke ya da sistemin kültürü de güçlü oluyor. Birçok ülke kendini bu kültürden korumaya çalışıyor ama nafile. Kültürel emperyalizme kültürel karşılık yetmiyor. Aşırı pragmatist, rekabetçi, hatta yok edici bu kültürün insanlığa vereceği pek bir şey yok. Çok çeşitli yozlaşmalar üreten Amerikan kültürünü Batı kültürü olarak da lanse etmek zor. O nedenle bu kültürün ortadan kalkması, iyi bir şey olur. Şu fast food tarzı beslenme biçimi bile obezite hastalığında patlama yarattı; dahası geleneksel ulusal/etnik mutfakları vurdu. Amerika, kültürüyle dünyayı kendine mi benzetmeye çalışıyor?
Çelik çekirdek Amerika, kültürsüzlükle, daha doğrusu köksüzlük ve tarihsizlikle suçlanır çoğu zaman. Oysa bu ülkenin de, içerdiği ulus ve etnik toplulukların üzerine çıkan bir kültürü var. Biraz karikatürize edersek; jean, çiklet, Tommiks-Teksas, McDonalds, Holywood gibi şeyler, bu kültürü tanımlayan en popüler (s)imge ya da markalardır. Oysa, Amerikanın, kapitalist sistemle uyumlu gayet güçlü-kendini yeniden üretme anlamında-bir kültürü vardır. Bu gizli ya da arka plandaki kültür, çoğu zaman görülmez. Amerika'nın belki de bir stratejisi bu. Popüler kültürel (s)imge ve markalar, deyim yerindeyse, bu kapitalist kültürün kabuğunu oluştururlar. İçerde, merkezde ise yayılmacı bir damar vardır: Bu da, çelik çekirdektir. Şöyle anlatalım: Örneğin, Amerika'da, onca "sex shop"lara, porno endüstrisine, ahlaksızlık ve hırsızlığa rağmen son derece muhafazakâr bir tarikat kültürü vardır. Çeşitli Hıristiyan mezhepleri, eyalet yönetimlerini belirleyecek kadar siyaseten etkilidirler. Çoğu tarikat, ülkede müridlerini intahara sürükleyecek kadar belirleyicidir. Hem unutmamak lazım, ABD dolarının üzerinde Tanrı'ya güven duyulduğu yazılıdır. Ülkede kiliseler çok güçlüdür. Lobi faaliyetleri sonucu birçok eyalette, okullarda 'Yaratılış Teorisi' okutulmaktadır. Yine örneğin, bu ülkede akıl dışı ya da boşinancın binbir türüne rastlanır. Neden, en ileri kapitalist-emperyalist bir ülkede böylesi bir kültür yeşermiştir? Şunu unutmamak lazım: Kapitalizm, akıldışı bir sistemdir de aynı zamanda. Çelişki ve çatışmalarla dolu bir ideolojidir.
Şirket kültürü Öte yandan Amerika'da çok güçlü bir şirket kültürü vardır. Kapitalizmin en vahşi kurallarının uygulandığı bu şirketler, tüm dünyayı ahtopot gibi sarmışlardır. Her şirket, sistemde bireyi tamamlayan bir işleve sahiptir. Şirket-birey evliliğinin ürünüdür ABD. Bu evliliğin sonraki semerelerinden biri de, aşırı derecede pragmatist olan Amerikan siyasi kültürüdür. Amerika'da siyasetin çok renkli, tantanalı ve masraflı olmasına, başka hiçbir ülkede rastlayamazsınız. Her Amerikalı, siyasetin ancak "Amerikan siyasi kültürü" içinde olabileceğine, olması gerektiğine inanır. Başkasını aklı almaz. Bu kültür, ikili-kazanan pozitif ve kaybeden negatif-bir ölçek üzerinde işler. Rekabet, dışlama ve yenmenin esas olduğu bu kültürde siyasi nesne ve özneler, son derece etnosantriktir; Amerikalı seçmen, politikanın medyatik olmayan bir şekilde cereyan edebileceğini neredeyse hiç düşünmez. O nedenle ABD'de siyaset, bir spor karşılaması gibi, 'renkli görüntüler' misali izlenir.
Spor kültürü Amerika'da, ülkeye özgü olan bir de spor kültürü vardır. Basketbol, beyzbol ve rugby gibi daha çok 'maço' görünümlü sporlar, Amerikan emperyalizmini ortalama Amerikalılar nezdinde yeniden üreten dallardır. Ülkedeki spor, yine kapitalist değerlerin, daha doğrusu vahşi bireyci kültürün bir arenası haline getirilmiştir. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ama gerek yok. Amerika'da neredeyse her şey, vahşi bir kültürü var etmektedir. Ülke medyası, bu kültürü Amerikan silah ve askerleri eşliğinde dünyanın her tarafına taşımaktadır. CIA bile siyasetin yanı sıra bir kültür üreticisi olmuştur. Amerikalılar gibi İngilizce konuşmak, araba sürmek, ata binmek, çiklet çiğnemek, hızlı beslenmek (fast food) vs. davranışları, işin basit yanları. Bunlar görüntü ya da (s)imge olarak elbette çok etkili. Fakat Amerikan kültürünün asıl yıkıcı yönü, vahşi bireyciliği azgın bir emperyalist düşünce ve pratikle birleştirebilmesinde yatar. Amerikan kültürü, artık WASP (Beyaz, Anglo-Sakson ve Protestan) kültür kalıbını geride bırakmıştır. Dışişleri bakanı zenci olan ve bu bakanlıkla tüm dünyada emperyalist bir politika sürdüren ABD'de artık bu formül geride kalmıştır. Kızılderilileri bile sisteme eklemleyen Amerikan emperyalizmi, bu yerli kültürü metalaştırma becerisi göstermiştir.
Egemenliği artıyor Tüm dünyada Amerikan kültürünün egemenliği giderek artıyor. Bu, kültürel emperyalizmin ta kendisi. Dil, giyim, beslenme gibi birçok alanda Amerikalılar gibi olmaya çalışıyor insanlar. Neden? Siyasi, askeri ve ekonomik alanda güçlü olan ülke ya da sistemin kültürü de güçlü oluyor. Birçok ülke kendini bu kültürden korumaya çalışıyor ama nafile. Kültürel emperyalizme kültürel karşılık yetmiyor. Aşırı pragmatist, rekabetçi, hatta yok edici bu kültürün insanlığa vereceği pek bir şey yok. Çok çeşitli yozlaşmalar üreten Amerikan kültürünü Batı kültürü olarak da lanse etmek zor. O nedenle bu kültürün ortadan kalkması, iyi bir şey olur. Şu fast food tarzı beslenme biçimi bile obezite hastalığında patlama yarattı; dahası geleneksel ulusal/etnik mutfakları vurdu. Amerika, kültürüyle dünyayı kendine mi benzetmeye çalışıyor?
Evrensel'i Takip Et