12 Nisan 2003 21:00
Bağdat'ı alevler sardı
Bağdat yanıyor. Dün öğleden sonra kentin 16 yerinde alevler her yanı sarmıştı. En başta, Maliye Bakanlığı ateşe verildi. Yağmacıları, binanın kırık camlarından içeriye doğru benzin fırlatarak koca binayı ateşe verdiklerini gördüm. Birkaç saniyede heryanı alevler sardı. Daha sonra, Cumhuriyet Köprüsü kenarındaki bir dizi devlet dairesini etraflarını kükürt dumanları ile kaplanmış bir halde gördüm. Öğleden sonra, neredeyse her penceresi bir kandil gibi etrafa ateş saçan Irak Merkez binasının önüne geldim. Buranın etrafını ise, bir kilometreye yakın bir yanan evrak ve belgelerin bıraktığı kül yığını kaplamıştı.
Kente anarşi hakim Bağdat'ta artık anarşi hakimdi. Hükümete ait tüm simgeler ateşe veriliyordu. Amerikalılar ise kıllarını bile kıpırdatmıyorlar. Zırhlı devriyeleri, Abrams tankları ile çok sayıda ağır silahı kentin doğusuna doğru yönlendiriyorlar. Askerler yağma esnasında bir figür gibiler. Kentte alevler yayıldıkça yayılıyor. Yine öğleden sonra, El-Sadeed Oteli'ne giren çocuk hırsızlar, buradaki yatak çarşaflarını, döşekleri, hatta yatakları, masaları ve hatta resepsiyon masalarını bile alıp götürdüler. Az sonra, Sanayi Bakanlığı'dan gelen kara dumanlar gözümüze ilişti. Kent merkezindeki her sokak, kamu binalarına ait kâğıtlarla, atılmış mobilyalarla, çalınmış arabalarla ve kapıları zırhla kaplı olmayan dükkânlardan çalınanların parçaları ile kaplı.
Hastaneye ateş ettiler Savunma Bakanlığı'nın karşısındaki Eski Saddam Hastanesi'ne ulaşmaya çalışırken ise, bir ara Amerikalıların az ilerdeki bir mevziden buraya doğru ateş ettiklerine şahit oldum. Tam o sırada iki hemşire binadan kaçmaya çalışıyorlardı. Iraklı askerlerin ise arabalarda saklandıkları belirtiliyor. Sonunda kentteki bankalar da soyuldu. Irak para birimi dinar çöktü ve herkes artık bankaları gözden çıkarmış durumda. Fakat sabah, bir çete sürüsünün, Bağdat hükümet binası yakınındaki Rafidain Bankası'na hücum ettiklerini gördüm. Bu sürü, dev bir demir kasayı açmaya çalışıyorlardı. Dinarın artık bir şey ifade etmediği düşünüldüğünde, içindeki paraları bırakıp kasayı götürselen daha iyi ederlerdi.
Esnaf silahlı nöbette Dükkân ve tezgâh sahipleri ellerinde silah, mallarını korumak üzere nöbet tutuyorlardı. Yağmacılar bir ara Kindi Hastanesi'ne girdiler. Bu sırada, hastane duvarına ilerlerken, kapılarda silahlı adamlar vardı. Doktora benzemiyorlardı. Şiilere benziyorlardı. Acaba, Bağdat'taki Şii nüfusu, Sunnilerden kontrolü ele almaya mı çalışıyordu? Kindi Hastanesi'nde, gazetecilere binadan uzak durmalalarını söylediler. Orada, kentte düzeni sağlamaları yönünde silahlı kişilere hitap eden bir Şii din adamına rastladım. Bu Amerikalıların göreviydi aslında. Alman ve Slovak Büyükelçilikleri ile UNİCEF'in büroları de yağmadan paylarını aldılar.
Kente anarşi hakim Bağdat'ta artık anarşi hakimdi. Hükümete ait tüm simgeler ateşe veriliyordu. Amerikalılar ise kıllarını bile kıpırdatmıyorlar. Zırhlı devriyeleri, Abrams tankları ile çok sayıda ağır silahı kentin doğusuna doğru yönlendiriyorlar. Askerler yağma esnasında bir figür gibiler. Kentte alevler yayıldıkça yayılıyor. Yine öğleden sonra, El-Sadeed Oteli'ne giren çocuk hırsızlar, buradaki yatak çarşaflarını, döşekleri, hatta yatakları, masaları ve hatta resepsiyon masalarını bile alıp götürdüler. Az sonra, Sanayi Bakanlığı'dan gelen kara dumanlar gözümüze ilişti. Kent merkezindeki her sokak, kamu binalarına ait kâğıtlarla, atılmış mobilyalarla, çalınmış arabalarla ve kapıları zırhla kaplı olmayan dükkânlardan çalınanların parçaları ile kaplı.
Hastaneye ateş ettiler Savunma Bakanlığı'nın karşısındaki Eski Saddam Hastanesi'ne ulaşmaya çalışırken ise, bir ara Amerikalıların az ilerdeki bir mevziden buraya doğru ateş ettiklerine şahit oldum. Tam o sırada iki hemşire binadan kaçmaya çalışıyorlardı. Iraklı askerlerin ise arabalarda saklandıkları belirtiliyor. Sonunda kentteki bankalar da soyuldu. Irak para birimi dinar çöktü ve herkes artık bankaları gözden çıkarmış durumda. Fakat sabah, bir çete sürüsünün, Bağdat hükümet binası yakınındaki Rafidain Bankası'na hücum ettiklerini gördüm. Bu sürü, dev bir demir kasayı açmaya çalışıyorlardı. Dinarın artık bir şey ifade etmediği düşünüldüğünde, içindeki paraları bırakıp kasayı götürselen daha iyi ederlerdi.
Esnaf silahlı nöbette Dükkân ve tezgâh sahipleri ellerinde silah, mallarını korumak üzere nöbet tutuyorlardı. Yağmacılar bir ara Kindi Hastanesi'ne girdiler. Bu sırada, hastane duvarına ilerlerken, kapılarda silahlı adamlar vardı. Doktora benzemiyorlardı. Şiilere benziyorlardı. Acaba, Bağdat'taki Şii nüfusu, Sunnilerden kontrolü ele almaya mı çalışıyordu? Kindi Hastanesi'nde, gazetecilere binadan uzak durmalalarını söylediler. Orada, kentte düzeni sağlamaları yönünde silahlı kişilere hitap eden bir Şii din adamına rastladım. Bu Amerikalıların göreviydi aslında. Alman ve Slovak Büyükelçilikleri ile UNİCEF'in büroları de yağmadan paylarını aldılar.
Evrensel'i Takip Et