4 Mart 2003 22:00

Ezberci değil sorgulayıcı olmalı

Türkiye'nin dört bir yanından ODTÜ'ye gelen felsefe öğrencileri, eğitim kurumlarında verilen felsefe eğitiminin analizini yaparak, ezberci olmayan, düşünmeye yönelten, sorgulayıcı ve eleştirel bir felsefe eğitimi verilmesi gerektiğini vurguladılar. Türkiye Felsefe Öğrencileri Platformu tarafından üçüncüsü düzenlenen Türkiye Felsefe Öğrecileri Kongresi, önceki gün ODTÜ'de "Türkiye'de Felsefe Eğitimi" ana başlığıyla toplandı. Türkiye'nin dört bir yanından 13 üniversite ve 2 lisenin katıldığı kongrede, Türkiye'de verilen eğitimin ve felsefeninin gelişiminin tarihi serüveni ortaya konarak; "Türkiye, kendi felsefe geleneğini yaratamamıştır, bunun yaratılması gereklidir" denildi. Kongrenin ilk oturumunu Murat Çelik yönetirken, Nuran Akdağ ve Bihter Özdemir de felsefe eğitimi üzerine düşüncelerini dile getirdiler. Nuran Akdağ, Türkiye'de felsefenin tarih çalışmasından öteye gitmediğini belirterek, verilen eğitimin ezberci, sorgulamayan, düşünmeye itmeyen bir eğitim olduğunu vurguladı. Akdağ, "Felsefe, sorunları ele almak, bilimin olduğu kadar, bilimsel çalışmaların üstüne çıkıp, durumu gözleme ve çözüm önerilerinde bulunma işidir. Bu, çoğu zaman felsefeye ve bu işi icra eden felsefecilere düşen bir görev olmuştur" diyerek, Türkiye'nin felsefeden bekleneni veremediğini söyledi. Beklenti içinde olmanın sorunun derinleşmesine neden olacağını ifade eden Akdağ; "O halde herkese, her kuruma belirli görevler düşmektedir. Üzerine en çok görev düşen de eğitim kurumları ve bunları işletenlerdir" dedi.

Sorgulama Bihter Özdemir ise, felsefe eğitiminin baskı altında verildiğini söylerek, müfredatlarda birçok yanlışın olduğuna dikkat çekti. Müfredatların açık ve sınırsız olması gerektiğini belirten Özdemir, öğrencileri salt kabullenen olarak gören değil, sorgulamaya ve çözümlemeye yöneltecek müfredatlar istedi. İkinci oturum da Defne Çalı başkanlığında toplanırken, Eren Özel "Eleştirel Düşünme ve Felsefe", Özlem Polat "Felsefede Müfredat Eleştirisi", İncinur Taşdemir de "Felsefenin Boyutlarına Bakış" konulu bildirilerini sundular. Eren Özel, bilginin hatırlanması üzerine kurulu bir eğitim modeli olduğuna dikkat çekerek; "Bu, bankacı bir eğitim modelidir. Bilgiye yatırım yapılması için saklanan bir şey gibi bakılıyor" dedi. Özel, öğreticinin ilk yapacağı işin öğrenciye eleştirel bir bakış açısını kazandırması ve dürüst bir felsefe tarihçisi olması olduğunu ifade ederek, Türkiye'deki eğitimin siyasi içerikten kaçarak ve eleştirel düşünceyi terk ederek sadece temellendirmeyi esas aldığını söyledi.

Türk-İslam anlayışı Özlem Polat ise, Türkiye'deki felsefe müfredatının seyrini ortaya koyarak, Türk-İslam anlayışını yerleştirme çabalarının 1985 yılında daha yoğunlaştığına dikkat çekti. Polat, müfradat seçimlerinde tam kriterlerin belirlenmediğini ve komisyonlarda yer alan insanların düşüncelerine ve eğilimlerine göre hareket edildiğini kaydetti. İncinur Taşdemir de, halkla felsefe arasında ciddi bağlar kurulmadığını söyleyerek; "Öğrencilere sorduğumuzda ülkenin geleceğini karanlık gördüklerini ancak, kendi geleceklerinin parlak olduklarını söylüyorlar. Bu sistem öğrencileri toplumdan koparmış ve bireyciliğe itmiştir" dedi. Felsefenin, topluma kendi tehlikesinin farkına vardırmak zorunda olduğunu dile getiren Taşdemir, felsefenin, toplumu ilerleten ve gelişteren bir pozisyona çekmek gibi bir görevi olduğuna da işaret etti. Oturumun ikinci bölümündeki tartışmalar da ise, verilen eğitimden dolayı Türkiye'nin kendine ait bir felsefe geleneğini yaratamadığı vurgulanarak, bunun yaratılması için felsefenin güncel olaylara eğilmesi ve halka inmesi gerekitiği ifade edildi.

Faydacılık egemen Günün son oturumunu Güney Yıldız yönetirken, Selcan Yıldırım "Felsefe Eğitiminin Gerektirdikleri", Rabia Yıldırım "Felsefe Eğitiminde Amaçlar ve Yöntem Problemi", Emre Dağateşoğlu ise "Felsefe Eğitiminin Amaçları Üzerine" konulu bildirilerini sundular. Selcan Yıldırım, eğitim sisteminda faydacılık anlayışının egemen olduğuna dikkat çekerek, "topluma felsefi düşünce kazandırılmadıkça bizim aldığımız eğitimin bir yararı olmayacaktır. Felsefe eğtiminde toplumsal problemler mutlaka ele alınmalıdır" dedi. Rabia Akyıldırım da, Mlli Eğitimin Bakanlığı'nın felsefe eğitimi için belirlediği amaçları belirterek, bu amaçlara kendisinin bile uymadığını dile getirdi. Akyıldırım, eğitimin özü itibariyle öğrenciyi şartlandırmaması gerektiğini ifade ederek, amaçların daha bilimsel, daha kendinde olması gerektiğini söyledi. Emre Dağateşoğlu ise, "Eğitim sistemi içinde felsefe eğitimin yeri nedir?, Bizi niye yetiştiriyorlar?" diyerek, felsefenin kendisinden bekleneni ilk anda veremediğini belirtti. "Felsefeye yeni bir soluk Türkiye'den gelecek" diyen Dağateşoğlu, Türkiye'nin hem doğunun kültürünü taşıdığını hem de batıya açık olduğunu kaydetti.

Evrensel'i Takip Et