22 Şubat 2003 22:00

Sümer Mahallesi yıkılırken

Dünyanın en güzel kızı seçilen Azra Akın'ın giysisi de yarışmanın en beğenilen giysisi seçilmişti. Modacı Cemil İpekçi tarafından hazırlanan pazen giysi, pazeni, basmayı ve birer birer özelleştirilerek kapatılan yok edilen Sümerbank fabrikalarını bir başka açıdan gündeme taşıdı. Gündemde hüzünlü anmalar var. Bir yanda Anadolu'da üretilen bir kumaşın yarattığı albeni, diğer yanda bu kumaşı üreten tesislerin birbiri ardına tükenişi. 3.6.1933 gün ve 2262 sayılı Yasa ile kurulan Sümerbank, kuruluşundan 54 yıl sonra, uzun yıllar ayakta tuttuğu ülkenin yöneticileri tarafından gözden çıkarıldı ve 30.10.1987 tarihinde alınan kararla özelleştirme kapsamına alındı. Özelleştirme demek yok olmak, tarihten silinmek anlamına geliyordu Sümerbank tesisleri için, pek çok açıdan. Oysa, Türkiye'de sanayileşme ve kalkınmanın en önemli adımlarından biriydi Sümerbank. Sümerbank'ın kuruluşunun üzerinden bir yıl bile geçmeden hareketlenmişti Türkiye. 11 Nisan 1934 tarihinde alınan ve gizli tutulan "Sınai tesisat ve işletme raporları üzerine tetkikler ve kararlar" başlıklı Bakanlar Kurulu Kararı (Birinci Beş Yıllık Sanayi Programı) ile; Bakırköy'deki, devlete ait pamuklu mensucat fabrikasının genişletilmesi, Konya Ereğlisi, Kayseri ve Nazilli'de birer pamuklu mensucat, Bursa'da yünlü mensucat, İzmit'te bir kâğıt ve kostik soda, klor fabrikası, Zonguldak havzasında bir semikok, İstanbul'da bir şişe ve cam eşya fabrikası ile Keçiborlu'da bir kükürt madeni tesisi kurulması öngörülüyordu.

Tesisleri Sümerbank kurdu Büyük bir bölümünün doğrudan Sümerbank eliyle kurulması kararlaştırılan bu tesislerin dışında, demir-çelik, gül yağı, kendir, kimya sanayii, bakır, altın ve petrol madenciliği ve rafinasyonu, süngercilik ve elektrifikasyon işleriyle ilgili projeler karara bağlanmamış, bunlarla ilgili incelemelerin sürdürülmesine karar verilmiş, bunların bazıları daha sonraki "Sanayi Planları" ile bilinen devlet yatırım programları içinde uygulamaya konulmuştu. Birinci Beş Yıllık Sanayi Programı, öngörülen beş yılın sonunda büyük ölçüde uygulamaya geçirilmişti. Uygulamaya geçirilen ve son yıllarda her geçen gün bir kısmını daha yitirmekte olduğumuz bu tesisler, kuruldukları yörede üretilen ürünleri değerlendirerek ve çok sayıda emekçiye çalışma olanağı sağlayarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin devraldığı yoksulluk ortamından uzaklaşmasına büyük katkı yapmıştı. Uygulanan bu sanayileşme politikası, ülkede çağdaş teknolojilerle uğraşmayı becerebilen mühendisler, ustalar, işletmeciler grubunun da oluşmasında büyük katkı yapmıştı.

Rant için değil halk için Cumhuriyet'in ilk yıllarında kurulan bu tesislerin yer seçimlerinde kararı, son yıllarda olduğu gibi rant değil ülke ve halkın elde edeceği faydalar belirlemişti. Çukurova'dan sonra ülke üretiminin yüzde 46'sı oranında pamuk üreterek ikinci sırada yer alan Büyükmenderes Havzası'nda kurulan Nazilli Basma Fabrikası, bu yer seçimi kararının somut örneklerindendi. Hükümet tarafından kurulma kararı alınmasından bir yıl sonra 1935 yılında temeli atılan ve 1937 yılında Atatürk tarafından açılışı yapılan Sümerbank Nazilli Basma Sanayii İşletmesi, 1200'ü aşkın çalışanıyla ve işlediği pamuk miktarıyla, uzun yıllar boyunca Nazilli kentinin ve çevresinin ekonomisini ayakta tutmuştu. Sümerbank fabrikasının kuruluşu ile değişmişti Nazilli'nin kaderi. Kurulan fabrikada çalışacak işçiler ve yöneticiler için fabrikanın karşısında oluşturulan lojman ve sosyal konut alanı, konutlarla birlikte yapımı gerçekleştirilen sosyal tesisleri, okulu, sağlık ocağı ve yeşil alanlarıyla kurulduğu yıllar için büyük bir yenilikti. Fabrika ve işçi konutları ile gelişen bölge, kısa zamanda prestij mekanına dönüşmüş, sıcak yaz akşamlarında serinlemek ve gezmek için gelinen bir bölge haline gelmişti Sümer Mahallesi. Salt lojman alanları değildi elbette getirdiği yenilik Sümerbank'ın. Nazilli merkezi ile fabrikayı birbirine bağlayan ve çıkardığı sesten esinlenerek yöre halkının "gıdı gıdı" olarak adlandırdığı sevimli minyatür tren, ülkemizde işletilen raylı toplu taşımacılığın ilklerindendi.

Sonun başlangıcı Geçen yıllar içinde izlenen politikalar doğrultusunda dışlanan, yatırım yapılmayan, yenilenmeyen fabrika ve konutlar gözden çıkarıldı ve tesisler özelleştirme programına alındı. Özelleştirme olarak adlandırılan talan fırtınası, Cumhuriyet devriminin eserlerini yok etmeye, ortadan kaldırmaya yönelik bir karşı devrim hareketine dönüştü kısa sürede. Onlarca Cumhuriyet tesisi ortadan kaldırılırken, bundan payını almakta gecikmedi Sümerbank Nazilli Basma Sanayi İşletmesi. Sümerbank'a ait Diyarbakır Pamuklu Sanayii, Adıyaman Pamuklu Sanayii, Malatya Pamuklu Sanayi, Çanakkale Sentetik Deri, Tarsus Mensucat Boyaları, İzmir Basma Sanayii İşletmeleri ile birlikte 24.5.2000 tarihinde ilan edildi özelleştirme kararı. Fabrika okul olacak!.. Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun 14.11.2000 tarihinde aldığı "Nazilli Basma Sanayii İşletmesi'nin kapatılarak, Adnan Menderes Üniversitesine devredilmesi" kararı, bir tarihi sona erdirirken aynı zamanda fabrikada kalan son 530 emekçi ve ailelerinin geleceğini de belirsizliğe sokuyor, bir başka acı sonu emekçilere yaşatıyordu. Özelleştirilen kuruluşlarda çalışan emekçilere uygulanan bildik yıldırma senaryoları hemen gündeme sokuldu. Diğer özelleştirilen tesislerde olduğu gibi, işçilere zorla emeklilik ya da sürgün dayatıldı. İzmir'de çalışan Sümerbank işçisine, kapatılma sonrası, Nazilli seçeneği sunulurken, Nazilli işçisine de Bursa seçeneği sunuluyordu. Daha sonra alınan bir başka kararla, artık ihtiyaç duyulmayan, lojman alanları da Nazilli Belediyesi'ne devrediliyordu. Fabrika alanına taşınacak üniversite karşısındaki lojman alanını elde eden belediyenin ilk işi, bu alandaki artık kullanıcısı kalmayan yapıları yıkmak oldu. Yapıların yıkılması sonrasında geride, yapıların yıkıntıları ve yapılara onyıllarca arkadaşlık etmiş, Sümerbank işçisinin sulayıp yetiştirdiği çam ağaçlarının hüzünlü görüntüsü kaldı. Nazilli Basma Sanayii İşletmesi'nin öyküsü, ülkemizde giderek artan çarpıklığın en somut göstergesine dönüşüyordu. Bir yandan fabrikaları kapatan özelleştirmeci anlayış, diğer yandan, kapanan fabrikaları mezunları işsizlikten kurtulamayan okullara dönüştürüyor. Aslında, büyük bir yıkım olan karar, halka sempatik gösterilmeye çalışılıyor, üniversite ve belediye uygulamaya, verilen rüşvetle ortak ediliyordu. Ortaya çıkan durum ne de güzel anlatıyor, özelleştirmenin yıkım demek olduğunu. Belediyeye verilen alanın yeşil alan olarak düzenlenecek olması ve işçilerin yetiştirdiği çam ağaçlarının şimdilik kesilmeyecek olması bile engelleyemiyor, Sümer Mahallesi'nin, emekçi barınaklarının yıkılışının, yaşayan bir alanın mezarlığa dönüştürülmesinin hüznünü.
[email protected]

Evrensel'i Takip Et