16 Şubat 2003 22:00

Asya'da kriz endişesi

Beş yıl önce ağır ekonomik kriz geçiren doğu Asya ülkeleri, ihtiyatlı olmayı öğrendiler. Global ekonomik gelişmeler ve sanayileşmiş dünyanın diğer bölgelerindeki büyüme hızı tahminleri, doğu Asya ülkelerinde dikkatle izleniyor. Çünkü; batılı sanayi ülkelerindeki ekonomik durgunluk, bu ülkelerin de kriz girdabına kapılmalarına neden oluyor... Yüzde 5.6'lık büyüme hızı. Bu, çoğu Avrupa ülkesinin rüyasında bile göremeyeceği bir oran. Örneğin Almanya 2003 yılını yüzde 1'lik büyüme ile kapatırsa kendini mutlu hissedecek. Bu bakımdan doğu Asya ülkelerinin memnun olmamaları için hiçbir neden yok. Asya Kalkınma Bankası bölge ülkelerinin tahmini büyüme hızını yüzde 5.9 olarak saptamış, ancak sonradan bu oranı yüzde 5.6'ya düşürmüştü. Hamburg'daki Asya Araştırmaları Merkezi'nden Rüdiger Machetzki, çoğu doğu Asya ülkesinin kalkınma yolunda ilerleme kaydedebilmesi için, büyüme hızını bu oranın üzerine çıkartması gerektiğini söylüyor. Asya'nın yüksek büyüme hızı kaydetmek zorunda olması, nüfus artışını dengeleme mecburiyetinden kaynaklanıyor. Yurtdışı yükümlülüklerini yerine getirebilmeleri için de büyüme hızını arttırmaları gereken doğu Asya ülkelerinden Tayvan ve Singapur, zenginliğini batı pazarlarına bol ve ucuz mal sürebilmelerine borçlular. Asya ülkelerindeki ticari konferanslarda kaşların çatılmasına ise asıl, ABD ve Avrupa gibi pazarlarla ilgili tahminler neden oluyor. Çin ve Güney Kore başta olmak üzere, bölge ülkelerinin büyüme hızı batılı ülkelerdeki pazarlara bağlı. Öyle bağlı ki, ABD ya da Avrupa ülkelerindeki konjonktür krizleri doğrudan Asya ülkelerinin büyüme hızını etkiliyor. Doğu Asya'nın kaplanları iç pazarlarını, batılı ülkelerin yerini alacak güce henüz kavuşturamadılar. Tayland ve Endonezya, kişi başına düşen gelir açısından son derece küçük pazar sayıldıklarından global durgunluktan kendi gücüyle kurtulma imkânları yok. Bu ülkeler, batılı sanayi ülkeleri açısından, işgücü maliyetinin düşük olduğu üretim yeri vazifesi görüyorlar.

En gözde ülke Çin Çin ise tamamen farklı. Batılı şirketler Çin pazarına girebilmek için adeta yarışıyorlar. Bir milyarlık tüketici potansiyeli ile Çin her şirketin gözdesi sayılıyor. Bu bakımdan Çin komşularının aksine, konjonktürdeki dalgalanmalardan kolay kolay etkilenmiyor. Çin milli ekonomisini aktif bir şekilde istikrara kavuşturabilecek güce sahip. Devletin son yıllarda başlattığı muazzam yatırım ve konjonktürü teşvik programları, Çin'i ekonomi dünyasının parlayan yıldızı yaptı. Küçük ülkeler öyle değil. Örneğin beş yıl önceki krizi henüz hazmeden Güney Kore, daha ağır bir durgunluğa sürüklenme tehlikesiyle karşı karşıya. Seul borsasındaki birleşik endeks son on ayda yarı yarıya eridi.

Irak endişesi Tabii buna, bir de dünya politikasındaki riskler ekleniyor. Asya Kalkınma Bankası uzmanları Irak krizinin savaşa dönüşmesinin, bölge ülkelerindeki büyüme hızını önemli oranda düşüreceğini belirtiyorlar. Asya Araştırmaları Merkezi'nden Rüdiger Machetzki ise bu görüşe katılmıyor. Psikolojik boyutun siyasi boyuttan ağır basacağını tahmin eden Alman uzman, doğu Asya ülkelerini batıda üretilen politikaların değil, batılı pazarlarda hüküm süren durgunluğun tehdit ettiğini söylüyor.

Evrensel'i Takip Et