7 Şubat 2003 22:00
Başka bir 'kanlı bayram'
Belki de bilirsiniz, Oktay Akbal'ın dedesi Ebubekir Hazım Tepeyran'dır. Bir yazarın dedesinin de yazar olmasında; bu yazarın Anadolu koşullarından, üstelik çocuk gözüyle söz eden bir yazar olmasında şaşacak bir şey yok belki. Ebubekir Hazım'ın romanını anımsatayım aklınızda bulunsun: "Küçük Paşa." Bir paşanın, konak çalışanlarından bir ailenin çocuğunu evlat edinmesi ile ilgili küçük bir romandır. Çocuk konakta büyür, ana baba köye döner. Paşa ölünce; karısı, çocuğu köye geri yollar. Uzun süre el bebek gül bebek büyütülen çocuk, köyün çetin koşullarına uyum gösteremeyip ölür. İşte bu romanı yazan ve kendi de paşa olan Ebubekir Hazım, ailesine hep, Türkiye halkının tepkisizliğinden şikâyet eder. "Koca Mithat Paşa'yı götürürlerken bir Allah'ın kulu çıkıp da, bu adamı nereye götürüyorsunuz" demedi diye anlatırmış. Gün gelmiş, yönetime karşı olduğu için Ebubekir Hazım Paşa'yı askeri mahkemeye götürmeye gelirler. Karısı ve çocukları konağın önüne çıkıp haykırır, "Nereye götürüyorsunuz bu adamı? Suçu nedir?"
Bu anıyı Oktay Akbal'dan dinlemiştim. Her hatırlayışım buruk bir gülüş getirir dudaklarıma. Tepeyran'ın ailesi, ailenin bile susması geleneğini kırdı belki. Ama yine de trajikomiktir olay.
Son günlerde savaş karşıtlığının sesi umulmadık yerlerden, kişilerden yansımaya başladı. Sibel Can, "Ben bu savaşı çocuklarıma nasıl anlatacağım" diye sordu ekranlarda. Savaşçı filmleri çeken, imajını savaşçı olarak yapan Cüneyt Arkın, çocukları melekler gibi giydirip, savaşta çocukların öleceğini anlatıyor. Dünyayı umursamaz görünen Hülya Avşar hıçkırıklara boğuluyor. Avşar her zamanki hırçınlığıyla, "böyle çekim olur mu, kesin" diye bağırırken, Cüneyt Arkın, doktordur ya aslında, "Ben Babacan'ı çekerken, (çocukları gösteriyor sözünün burasında) böyle çocuklar öldü kucağımda... Açlıktan!"
Çarşamba günü, sabah programlarından birinde Alp Özeren adlı genç bir sanatçı şarkı söylüyordu: "Bir yanda müzik, bir yanda savaşta ölenler." Şarkısının adı Barışa Çağrı'ydı. Kaç kişi fark etti bilmiyorum. Çünkü, bugüne kadar suya sabuna dokunmaz bilinenler de, dizilerde savaşçı tipleri oynayanlar da savaşa karşı çıkmaya başladılar. Üstelik yığınların önünde, Özcan Deniz, Kenan Doğulu... Son iki yılın "çıtır" denen gencecik şarkıcısı Petek Dinçöz, savaşın sözünün edilmesinin bile getirdiği ekonomik zorlukları anlatıyor. Geçindirecek ailesi olan herkesin savaşa karşı olacağını söylüyor.
Bütün bu tavırları ekonominin zorunluluğuyla savaşa karşı olmak diye yorumlayabilirsiniz... Peki Diyanet İşleri'nin, "Canlı kalkan olmaya kalkışmanın dine aykırı olduğu" fetvası nerden kaynaklanıyor. "Bir kişiyi öldürmenin, bütün insanlığı öldürmeye denk" olduğunu söyleyen bir dine de yakışmıyor üstelik... Ebubekir Hazım'ın hikâyesindeki gibi acı acı gülümsüyorum.
Önümüz bayram ya.. Çocukluğumda bizim evde bu bayramdan pek korkulurdu. Köklerimiz öyle geniş bir coğrafyaya dağılmış ki kaynağını bilemiyorum, belki de İstanbul'dur. "Kanlı bayram" denir, kazalar, ölümler beklenirdi. "Dikkatli olun!" uyarısından yolda yürümemizi şaşırırdık. Irak Savaşı'yla Kurban Bayramı'nın çakışması bundan mı ki ?..
[email protected]
[email protected]
Evrensel'i Takip Et