22 Ocak 2003 22:00

Üreticilikten ırgatlığa

Tarımın tasfiye edilerek, üreticileri uluslararası tekellerin ırgatı yapmanın aracı olan sözleşmeli üreticilik sistemi tüm üreticilere dayatılıyor. Tarım tekellerinin kârına kâr katmak için hazırlanan sözleşmeler ile üretici bir taraftan devletle bağlantısı koparılarak, savunmasız bırakılırken, Türkiye'nin ürün deseni uluslararası tekellerin isteğine göre şekillendiriliyor. Türkiye Tarımcılar Vakfı Başkanı Abdullah Aysu, sözleşmeli üreticiliğin tarımda küresel sömürgeciliği kurumsallaştırmanın araçlarından biri olduğunu söyledi. Sistem ile yerli-yabancı tarım tekellerinin tarım ve hayvancılık alanında üretimden tüketime her alana hakim olacağını vurgulayan Aysu, sözleşmeli üreticilik ile ilgili sorularımızı yanıtladı. Sözleşmeli üreticilik ne demektir? Tarımda üreticinin geldiği noktayı uzun uzun analiz etmemize gerek yok. Gelinen noktada üreticinin büyük bir kısmı ya tefeciden borç para bularak ya da biriktirdiği üç kuruşunu sermaye yapıp ekim yapabiliyor. Bu yıl da üreticilerin bir bölümü tarlasını ekemeyecek, önümüzdeki yıllarda da bir başkaları derken, sermayesizlikten kırsal alanda üretim yapılamayacak duruma gelinecek. Peki bundan sonra Türkiye tarımcıları, köylüleri ne yapacaklar? Üretecekler, ama yerli ve yabancı şirketlere bağlı, onların istedikleri ürünleri yine onların istedikleri koşullarda tabii ki. Bunun adı da sözleşmeli üreticilik. Başka bir deyişle sözleşmeli üreticilik, tarımda küresel sömürgeciliği kurumsallaştırma aracı oluyor. Söz konusu sistemin işleyişi nasıl olacak? Sözleşmeli üreticilik ile bundan sonra yerli ve yabancı büyük tarım tekelleri tarım ve hayvancılık alanında üretimden tüketime her alana hakim olacak. İşleyişine gelince: Örneğin şirket üreticiye arpa ürettirecekse, arpa tohumu veriyor, şirketin kendi traktörü ile toprağı işlettiriyor, gübresini ilacını veriyor, biçimini, hasadını yaptırıyor. Bütün bu harcamalar, harcamanın yapıldığı dönemdeki kura göre dolara dönüştürülüyor. Üretici, arpanın taban fiyatı TMO tarafından açıklanınca, ya da ekim öncesi şirketçe belirlenen fiyat üzerinden firma ile hesaba oturuyor. Bundan sonra şirket üretilen malı TMO fiyatları üzerinden ya da ekim öncesi belirlenen fiyat üzerinden almakla yükümlü. Tohumun, gübrenin, mazotun, traktörün, ilacın çiftçiye veriliş tarihi üzerinden dolara dönüştürülmüş fiyatı, mal teslimatındaki dolar kuru üzerinden hesaplanarak maliyet belirleniyor. Maliyet, toplam üründen düşürülüyor, kalanı şirketce üreticiye veriliyor (bir şey kaldıysa tabii). Borçluysa da borcunu şirkete ödemek zorunda. Bu süreçte herhangi bir doğal felaket olup, ürün zarar görse bile üretici şirketin masrafını dolar üzerinden ödemek zorunda. Şirket girdileri üreticiye satarken kâr ediyor. Hiçbir riski de üzerine almıyor... Evet riski yok. Doğal afetlerde ya da beklenmeyen bir durumda üretici tüm riski üstleniyor. Özetle bütün sözleşmeler üreticinin elini kolunu bağlayıcı bir şekilde düzenleniyor. Üreticiler, IMF ve hükümet işbirliğiyle önce bütün olanaklardan yoksun bırakılıyor, sonra pazar ekonomisi koşullarına terk ediliyor. Sonra da çaresiz ve sahipsiz çitfçi sözleşmeli üreticiliğe balıklama dalıyor ve öyle bir batıyor ki feryadını kimse duyamıyor. Şu anda sözleşmeli üreticilik, hayvancılıkta, yem, veteriner hizmetleri, tütün üretimi, suni ve tabi tohumlama gibi konularda uygulanıyor. Sistem ilk kez uygulanmıyor. Geçmiş uygulamaları anlatır mısınız? Türkiye'de ilk defa TİGEM'ler ile çiftçiler arasında hububat tohumluğu üretmek üzere sözleşmeli üreticilik modeli başladı. 1965 yılında Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. ile çiftçiler arasında da sözleşmeli üreticiliğe geçildi. Ancak bu yapılan sözleşmeli üreticilikte taraflardan biri devlet diğeri çiftçilerdi. 1970'li yıllarda daha çok Marmara bölgesinde salça ve konserve fabrikaları ile çiftçiler arasında sözleşmeli üreticilik uygulanmaya başlandı. Ama, çitfçiler bu şirketlere üretmek zorunda değillerdi, çünkü; henüz tarım tahrip edilmemişti. Yani üreticinin başka seçenekleri vardı. Ancak 1980'li yıllardan sonra uygulanan kökü dışarıda politikalar nedeniyle tarımda kamu denetimi ve kontrolü tamamen tasfiye edildi. Şu anda gelinen noktada ise bir anlamda üreticiye bu model dayatılıyor. Peki bundan sonra gerçek anlamı ile üreticiden bahsebilir miyiz? Sözleşmeli üreticilik, kapitalizmin günümüzde üreticiliği kendine özgü bir tarzda tasfiye etme ve küresel sömürgeciliği kurumlaştırma araçlarından birisi olarak hem tarımda hem de hayvancılıkta uygulanmaya başlandı. Sözleşme ile bağlanan üretici, artık bilinen anlamda üretici değildir. Malı ve işgücünü birlikte kiraya çıkaran yapısı ile bir tür taşeronlaşmış işçi kılığına bürünmüştür. Bu yeni tür üreticinin devlet ile bağları kopmuş, devlet sermayenin yanında yerini alarak, yeni üreticiyi sermaye ile karşı karşıya bırakmıştır. Sonuç olarak, uluslararası tarım şirketleri yabancı bir ülkede işletme sahibi olmadıkları için sömürü suçlamalarından kurtuluyorlar. Şirketler, yerli iş gücünü çalıştıran patron görünümünde değiller. Sendikalara karşı mücadele etmek zorunda değiller. Üreticilerin üretimden pazarlamaya oluşması gereken bağımsız demokratik zinciri yerine, çitfçiler taşeronlaştırılarak uluslararası tarım ve gıda şirketlerinin uzantısı haline getirilerek, bağımlılaştırılmaktadır.


HER ŞEY ŞİRKETİN KEYFİYETİNE BAĞLI Manisa'nın Soma ilçesine bağlı Hatun köyünden, sözleşmeli olarak tütün üreten Ramiz Özben, sözleşme yaptıkları şirketin kendilerine 'Siz dikin, biz gelip kontrol edeceğiz' dediklerini aktararırken, tarlaya ekim yapmalarının üzerinden aylar geçmesine rağmen şirketin herhangi bir ödeme yapmadığını anlattı. Sözleşmelerinde ne kadar ödeme yapılacağının da belli olmadığını dile getiren Özben, sözleşmeye göre kalite bakımından 5 sınıfa ayrılan tütüne 5 ayrı fiyat verildiğini söyledi. Özben, kalitenin şirketin getirdiği eksper tarafından belirlendiğini dile getirerek, fiyat düşük belirlendiğinde şirkete 'ben size bu fiyattan ürün vermem' deme hakkına sahip olmadıklarını ifade etti. Sözleşmeden, İzmir'deki mahkemelerin sorumlu olduğunu aktaran Özben, "Bizim İzmir'e inip mahkemeye başvurmamız oldukça zor" dedi.

Evrensel'i Takip Et