19 Ocak 2003 22:00

Neden Dünya Sosyal Forumu?

Dünya Sosyal Forumu, zengin ve fakir ülkelerden, farklı anayasalardan gelen insanların, dünya nüfusunun büyük çoğunluğunu temel insan hakları saldırılarından koruyacak, yasal olmayan güç odaklarını çökertmek için harekete geçirecek ve adalet ve özgürlük alanlarını genişletecek alternatifler geliştirmesi için fırsatlar sunmaktadır. 2. Dünya Savaşı'nın ardından uluslararası ekonominin bütünleşmesi -küreselleşme- yükselişini sürdürüyor. 20. yüzyılın sonlarına doğru küreselleşme, iki savaş arası dönemdeki düşüşü tersine çevirdi ve uluslararası ekonominin bütünleşmesi büyük ölçüde I. Dünya Savaşı öncesi düzeye ulaştı. Örneğin uluslararası ticaretin hacmi küresel ekonominin büyüklüğüne yaklaştı. Şu andaki tablo ise daha karmaşık. Savaş sonrası bütünleşme iki aşamadan geçti. Birinci aşama, 1970'lerin başına kadar Bretton Wood dönemi. İkinci aşama ise, yasal olarak düzenlenmiş döviz kurlarının ve sermaye dolaşımı denetiminin olduğu Bretton Woods sisteminin çöküşünden sonraki dönem. İkinci aşama genellikle 'küreselleşme' olarak adlandırılıyor. Bu aşama, sözde 'neoliberal politikalar'la birleştiriliyor: 'Washington uzlaşması' uyarınca, çoğu Üçüncü Dünya ülkesi, 1990'lardan beri de Hindistan ve Doğu Avrupa'nın 'geçiş ekonomileri' için yapısal ayarlamalar ve "reformlar" gündeme geliyor.

'Kurşun çağ' İki aşama birbirinden oldukça farklı. Birçok ekonomist, iyi nedenlerden dolayı, birinci aşamayı endüstriyel devlet kapitalizminin 'altın çağı' olarak gösteriyorlar. İkinci aşamayı da 'küreselleşme dönemi' olarak tanımlıyorlar -dünya çapında standart makroekonomik ölçülerin (büyüme hızı, verimlilik ve sermaye yatırımı, vb..) belirgin bir şekilde bozulduğu, eşitsizliğin arttığı 'kurşun çağ'-. dünyanın en zengin ülkesinde, işgücünün çoğunluğunun ücretleri durgunlaştı ya da düştü, çalışma saatleri dramatik bir biçimde arttı, sosyal güvenlik sistemleri ve yardımlar zayıflatıldı. "Altın çağ" boyunca, sosyal refah göstergeleri GSYİH'deki artışı yakından izlerdi. Ancak, 1970'lerin ortasından bu yana, sosyal göstergeler en detaylı akademik çalışmaların da gösterdiği gibi 40 yıl önceki seviyelere düştü. Modern küreselleşme 'serbest ticaret'in yayılması olarak tanımlanıyor, ancak bu yanıltıcıdır. 'Ticaret'in büyük bölümü gerçekte şirket içi transferler, dış kaynak kullanımı ve diğer araçlarla merkezi olarak idare edilmektedir. Ötesi, bu dönemde ABD ekonomisinin belirgin özelliği olan riski ve maliyetleri devlete yıkmak için kamu sektörüne yaslanma ve ekonomide, oligopole ve şirketler arası stratejik birlikteliklere doğru güçlü bir eğilim vardır. Uluslararası 'serbest ticaret' anlaşmaları, liberalizasyon ve korumacılığın karışık bileşimini kapsıyor. Birçok önemli olayda, özellikle eczacılık sektöründe, kamu sektörünün de önemli katkılarıyla, ilaçlara tekelci fiyat uygulamaları ile mega şirketlerin büyük kâr sağlamasına izin veriliyor. İkinci aşamada, kısa dönemli spekülatif sermaye transferindeki korkunç patlama, hükümetlerin planlama seçeneklerini, ve dolayısıyla -politik sistem demokrasi olduğu için- halk egemenliğini ciddi biçimde kısıtlamaktadır. Ticaretin inşası, I. Dünya Savaşı öncesinden oldukça farklı. Şimdi, ticaretin büyük bölümünü çoğu şirketiçi transferlerle zengin ülkelere imalat akışı oluşturuyor. Üretim transferiyle oluşan tehdit ile birlikte, bu seçenekler çalışan kesime ve işlevsel demokrasiye karşı diğer bir güçlü silahtır.

Forumun gerekliliği Şu anda varolan sistem, sosyal, ekonomik ve siyasi yaşam ile alınan kararların giderek -James Madison'ın 2 yüzyıl önce demokrasiye karşı tehditleri uyarmak amacıyla kullandığı unutulmaz tabiriyle "hükümetin aletleri ve tiranları" olan- bilinmeyen özel güç odaklarının elinde olduğu bir çeşit "kurumsal merkantalizm"dir. Şaşırtıcı olmayan bir biçimde, ikinci aşama etkileri dünya çapında değişik biçimlerde önemli protestolara ve kamuoyu tepkisine yol açtı. Dünya Sosyal Forumu, zengin ve fakir ülkelerden farklı anayasalardan gelen insanların, dünya nüfusunun büyük çoğunluğunu temel insan hakları saldırılarından koruyacak, yasal olmayan güç odaklarını çökertmek için harekete geçirecek ve adalet ve özgürlük alanlarını genişletecek alternatifler geliştirmesi için fırsatlar sunmaktadır.

Evrensel'i Takip Et