23 Aralık 2002 22:00
Bir kitaba dava diğerine toplatma
GÜNÜN YAZILARI
"Dilimiz Kimliğimizdir" adlı kitabın yazarı Gülçiçek Günel Tekin hakkında "bölücülük" iddiasıyla dava açılırken, Amerikalı yazar Margaret Kahn'ın "Cinlerin Çocukları-Kürtler ve Ülkelerinin İzinde" adlı kitap toplatıldı.
Gülçiçek Günel Tekin hakkında "halkı ırk farkı gözeterek kin ve nefrete tahrik ettiği" iddiasıyla açılan davada, İstanbul 6 No'lu DGM'nin yazılı talimatı üzerine İzmir DGM'de Tekin'in ifadesi alındı. Emekli Almanca Öğretmeni olan Tekin, savunmasını yazılı olarak sundu. İfadesinde suçlamayı kabul etmeyen Tekin, kitabının bilimsel ve akademik bir çalışma olduğunu belirtti. Tekin, anadilde eğitimin hak olduğuna dikkat çekerek, "Bu kitabı yazmak benim hem eğitimci hem de bir aydın olmamın geretirdiği bir görevdi" dedi.
Öte yandan, Amerikalı yazar Margaret Kahn'ın Avesta Yayınları'ndan çıkan "Cinlerin Çocukları-Kürtler ve Ülkelerinin İzinde" adlı kitap, İstanbul 4 No'lu DGM tarafından toplatıldı. Avesta Yayınları'ndan yapılan açıklamada, "Kitabın sunuş ve önsöz kısımlarında Türkiye Cumhuriyeti devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü aleyhine basın yoluyla propaganda yapmak suçunun işlenildiği" gerekçesiyle Anayasanın 28, CMUK'un 86 ve 5680 sayılı yasasının ek 1/2 maddeleri gereğince toplatılmasına karar verildiği belirtildi. Açıklamada, "Toplatmaya gerekçe olan 'Sunuş' yazısı, ABD'de 1979 yılında kitabın birinci basımını yapan yayınevi tarafından konuya yabancı okuru aydınlatmak amacıyla yazılmış. 'Önsöz' ise yazara ait ve Kürtler hakkında genel bilgileri içeriyor" denildi.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Göç mağdurlarına tazminat ödenmeli Seyithan Oluğ Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan "Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun" taslağında işkence mağduru veya köyünü terk etmeye zorlananlara devletin tazminat ödemeyeceğinin öngörülmesi tepkiyle karşılandı. Göç mağdurlarından Mehmet Alkın, "Toprağı olmayan zorunlu göç mağdurları köye dönse bile nasıl geçimini sağlayacak" diye soruyor. Feyzullah Ekinci ise "Devlet yardım etmese bile köyüme dönmek istiyorum" diyor.
Topraksız köylü dönemez Köylerinin yakılmasıyla 1995 yılında 90 haneli Lice'nin Bayarlı köyünden göç ettiklerini söyleyen Mehmet Alkın 5 çocuk babası. Yaz aylarında batı illerinde inşaatlarda çalışarak geçimini sağlayan Alkın, "Çalışma süremiz 6 aya çıkarsa yıllık geçimimizi sağlayabiliyoruz" diyor. OHAL'in fiilen kalkmadığına inanan "Eğer OHAL gerçekten kalktıysa biz neden köyümüze dönemiyoruz" diye soruyor. Alkın köylerindeki son gelişmeleri ise şöyle anlatıyor: "Geçtiğimiz günlerde köyümüzdeki elektrik direkleri askerler tarafından kesilerek götürülmüş. Köye geri dönmek çok zor. Köye dönmek için ev gerek, geçim için tarla gerek. Biraz tarlamız var o da miras yoluyla paylaştırılınca hemen hemen hiç bir şey kalmıyor elimizde. Yani bir dönümle beş ferdi beslemem imkânsız" Alkın, toprak sahibi köylülerin köye dönme umutlarının sürdüğünü ancak toprağı olmayan veya az olan ailelerin köye geri dönüşünün imkânsız olduğunu söylüyor. Alkın'a göre göç mağdurları Diyarbakır'da hiç olmazsa çocuklarıyla pamuk toplayarak geçimini sağlayabiliyor. Köye dönmeleri halinde bu işi de yapamayacaklar. Zararlarının tazmini için dava açtıklarını ama hiçbir sonuç alamadıklarını belirten Alkın, köye dönüş için devletin mutlaka para yardımı yapmasının şart olduğunu vurguluyor. 1992 yılında Hazro'nun Mutluca köyünden koruculuk dayatmalarını kabul etmedikleri için korucuların zoruyla göç eden Feyzullah Ekinci'nin köyü de yakılmış. On yıldır köye dönemediğinden yakınan Ekinci "Çünkü köye gidiş yasak. Köye gidip arazilerimizi ekebiliyoruz ama yerleşmek için izin verilmiyor. Ayrıca köye gitmeye korkuyoruz" diyor. Bağlar'da barakaya benzer bir dükkânda giyim eşyası satarak geçimini sağlayan Ekinci "Köye geri dönemedikten sonra OHAL'in kalkması bir şeyi değiştirmiyor" diyor. Ekinci, köye dönmesi halinde ev yapacak parası olmamasına karşın köyüne dönmek için can atıyor: "Eğer izin verilirse hemen köyüme geri dönerim. Gerçi köyde ev yapacak param yok ama olsun benim köyümdür."
'Köy onların olsun' Adını ve köyünün ismini vermek istemeyen B.K. ise "Asla köye dönmeyeceğim. Köy onların olsun. Yeter ki korkusuzca yaşayabilelim" diyor. Geçtiğimiz günlerde bir akrabasının Muş'ta gözaltında kaybedildiği için tedirgin olduğunu söyleyen B.K. OHAL'in kalktığına inanmıyor. B.K. sözlerini şu şekilde bitiriyor: "OHAL'in kalktığını söylüyorlar. O halde neden hâlâ OHAL Valiliği kalkmadı? Halen adam alıp kanunsuzca gözaltında kaybedebiliyorlar. Ben OHAL'in kalktığına inanmıyorum. Benim için bu bir söylentiden ibaret."
src=/resim/b1.gif width=5>



Göç mağdurlarına tazminat ödenmeli Seyithan Oluğ Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan "Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun" taslağında işkence mağduru veya köyünü terk etmeye zorlananlara devletin tazminat ödemeyeceğinin öngörülmesi tepkiyle karşılandı. Göç mağdurlarından Mehmet Alkın, "Toprağı olmayan zorunlu göç mağdurları köye dönse bile nasıl geçimini sağlayacak" diye soruyor. Feyzullah Ekinci ise "Devlet yardım etmese bile köyüme dönmek istiyorum" diyor.
Topraksız köylü dönemez Köylerinin yakılmasıyla 1995 yılında 90 haneli Lice'nin Bayarlı köyünden göç ettiklerini söyleyen Mehmet Alkın 5 çocuk babası. Yaz aylarında batı illerinde inşaatlarda çalışarak geçimini sağlayan Alkın, "Çalışma süremiz 6 aya çıkarsa yıllık geçimimizi sağlayabiliyoruz" diyor. OHAL'in fiilen kalkmadığına inanan "Eğer OHAL gerçekten kalktıysa biz neden köyümüze dönemiyoruz" diye soruyor. Alkın köylerindeki son gelişmeleri ise şöyle anlatıyor: "Geçtiğimiz günlerde köyümüzdeki elektrik direkleri askerler tarafından kesilerek götürülmüş. Köye geri dönmek çok zor. Köye dönmek için ev gerek, geçim için tarla gerek. Biraz tarlamız var o da miras yoluyla paylaştırılınca hemen hemen hiç bir şey kalmıyor elimizde. Yani bir dönümle beş ferdi beslemem imkânsız" Alkın, toprak sahibi köylülerin köye dönme umutlarının sürdüğünü ancak toprağı olmayan veya az olan ailelerin köye geri dönüşünün imkânsız olduğunu söylüyor. Alkın'a göre göç mağdurları Diyarbakır'da hiç olmazsa çocuklarıyla pamuk toplayarak geçimini sağlayabiliyor. Köye dönmeleri halinde bu işi de yapamayacaklar. Zararlarının tazmini için dava açtıklarını ama hiçbir sonuç alamadıklarını belirten Alkın, köye dönüş için devletin mutlaka para yardımı yapmasının şart olduğunu vurguluyor. 1992 yılında Hazro'nun Mutluca köyünden koruculuk dayatmalarını kabul etmedikleri için korucuların zoruyla göç eden Feyzullah Ekinci'nin köyü de yakılmış. On yıldır köye dönemediğinden yakınan Ekinci "Çünkü köye gidiş yasak. Köye gidip arazilerimizi ekebiliyoruz ama yerleşmek için izin verilmiyor. Ayrıca köye gitmeye korkuyoruz" diyor. Bağlar'da barakaya benzer bir dükkânda giyim eşyası satarak geçimini sağlayan Ekinci "Köye geri dönemedikten sonra OHAL'in kalkması bir şeyi değiştirmiyor" diyor. Ekinci, köye dönmesi halinde ev yapacak parası olmamasına karşın köyüne dönmek için can atıyor: "Eğer izin verilirse hemen köyüme geri dönerim. Gerçi köyde ev yapacak param yok ama olsun benim köyümdür."
'Köy onların olsun' Adını ve köyünün ismini vermek istemeyen B.K. ise "Asla köye dönmeyeceğim. Köy onların olsun. Yeter ki korkusuzca yaşayabilelim" diyor. Geçtiğimiz günlerde bir akrabasının Muş'ta gözaltında kaybedildiği için tedirgin olduğunu söyleyen B.K. OHAL'in kalktığına inanmıyor. B.K. sözlerini şu şekilde bitiriyor: "OHAL'in kalktığını söylüyorlar. O halde neden hâlâ OHAL Valiliği kalkmadı? Halen adam alıp kanunsuzca gözaltında kaybedebiliyorlar. Ben OHAL'in kalktığına inanmıyorum. Benim için bu bir söylentiden ibaret."
Evrensel'i Takip Et