29 Kasım 2002 22:00
Yoksulluğa form yetmedi
Kimi çevreye park edilmiş otoları, kimi beton duvarları destek alarak ellerindeki formları dolduruyor. Heykelin beton bloğunu dahi destek alanlar var. Kağıtlara eğilen kafaların görüntüsü ve oluşturulan kuyruklar ilk bakışta işçi bulma kurumuna has bir görüntüyü akla getiriyor. Fakat bahçe kapısından giriş kapısına doğru ilerledikçe az önceki büyük izdihamın ardından "küçük çaplı izdihamların" sürdüğünü görüyorsunuz.
O zaman "Bu bir yardım" diye aklınızdan geçirdiğiniz ikinci düşünce, gerçekle pekişiyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin başlattığı yardım kampanyasından yararlanmak üzere Belediye Başkanlık Savunma Sekreterliği Afet Kurtarma ve Yıkıntıları Kaldırma Birliği'ne gelenler umdukları gibi bir yardım hizmeti ile karşılaşmıyorlar bu kez. Önce formlara gerekli bilgilerin doldurulması gerekiyor. Bu bilgiler doğrultusunda evlere gidilip tespit yapılacak ve gerekli yardımlar bu şekilde dağıtılacak çünkü.
Öncelik ısınma sorununda Dağıtılan formları almak için izdiham yaşanıyor bu kez. Kampanyadan yararlanmak üzere gelenlerin çoğunluğunu kadınlar ve yaşlılar oluşturuyor. İstanbul'un değişik mahallelerinden gelenler yanlarında çocuklarını da getirmiş. Doldurmaları için dağıtılan formlarda "nakit yardım", "medikal yardım" gibi değişik seçenekler sunulmasına rağmen, birçoğunun "yakacak" seçeneğini işaretlemesi ise yakacak sorununun boyutlarını ortaya seriyor. Emekli maaşının kendilerine yetmediğini anlatan dört çocuklu Naime Öztekin, kömür almak için geldiğini söylüyor ve "Yakacak olmadığından soba bile kurmadık" diyor. "Yakacak hiçbir şey yok. Sobayı kurduk öyle duruyor. Olduğu zaman yakacağız" diyen Şerife Aydın eşi ve oğlu ile birlikte yardım almaya gelmiş. By-pass ameliyatı geçiren eşinin çalışmadığını söyleyen Aydın, kendisinin de tüberküloz hastalığı geçirdiğini anlatıyor ve yanında getirdiği oğlunu göstererek "O da hasta" diyor. Gelenlerin birçoğu çeşitli rahatsızlıklardan şikayetçi ve ancak yeşil kartla tedavi görebildiklerini anlatıyor.
Kirayı ödeyemiyor Asiye Belir trafik kazasından dolayı bacağını yitiren oğlu Enes'le birlikte Gaziosmanpaşa'dan gelmiş. Beş çocuklu Belir, "Eşim işsiz, kirada kalıyoruz ve üç aylık kirayı veremedim. Yakacak yok onun için buraya geldim" diye anlatıyor durumunu. Enes'in tedavi masrafları onun durumunu iyice zorlamış ve tedavi masrafları için 2000 dolar verdikten sonra yeşil kart çıkarabilmiş. Seneler önce Erzurum'dan geldiklerini anlatan Belir göç sebebini ise şöyle açıklıyor; "Arazilerimiz yoktu onun için geldik. Oralarda arazin yoksa olmuyor." Annesinin elinden kâğıda sarılı ekmeği yemekte olan Enes'in okul yaşı gelmiş. Ancak o büzüşerek "Okula gitmek istemiyorum" diyor ve gözleri kopan bacağına kayıyor.
'Benimkini de yaz' Çoğu okuma yazma bilmediğinden başvuru formalarının doldurulup teslim edilmesi geç saate kadar sürüyor. Kadınlar "Bi zahmet şunu da doldur" diye gözlerine kestirdikleri kişilerden yardım istiyor ve bu kişilerin etrafında öbekler oluşuyor. Böbrek hastası olduğu için çalışamadığını ve eşinin temizlik yaparak ailesini geçirdiğini anlatan Kazım Tuğran, formunu teslim ettikten sonra diğer formlara geçiyor ve kısa sürede onunda çevresinde bir kuyruk oluşuyor. Gülten Kodaş ise okuma yazması olmadığından ortaokula giden komşusunun kızını alarak gelmiş Zeytinburnu'ndan. "Üçüncü defadır geliyorum her defasında geri gönderdiler. Önce 'kampanya bitmiş' sonra 'kağıtların eksik' dediler. Yine geldim ne yapacağımı bilmiyorum" diye anlatıyor. Başvuranların sayısı kısa sürede yüzleri buluyor. Belediye'nin dağıttığı formlar yetmediğinden seyyar fotokopi makinaları devreye giriyor. Utangaç gözler görüntü alınmasından rahatsızlık duyuyor bir anda ve "Çekmeyin!" bağrışlarını Nesrin Üzer'in sözü bastırıyor bir anda; "Çek yavrum! Bizi bu hale getirenler utansın..."
Öncelik ısınma sorununda Dağıtılan formları almak için izdiham yaşanıyor bu kez. Kampanyadan yararlanmak üzere gelenlerin çoğunluğunu kadınlar ve yaşlılar oluşturuyor. İstanbul'un değişik mahallelerinden gelenler yanlarında çocuklarını da getirmiş. Doldurmaları için dağıtılan formlarda "nakit yardım", "medikal yardım" gibi değişik seçenekler sunulmasına rağmen, birçoğunun "yakacak" seçeneğini işaretlemesi ise yakacak sorununun boyutlarını ortaya seriyor. Emekli maaşının kendilerine yetmediğini anlatan dört çocuklu Naime Öztekin, kömür almak için geldiğini söylüyor ve "Yakacak olmadığından soba bile kurmadık" diyor. "Yakacak hiçbir şey yok. Sobayı kurduk öyle duruyor. Olduğu zaman yakacağız" diyen Şerife Aydın eşi ve oğlu ile birlikte yardım almaya gelmiş. By-pass ameliyatı geçiren eşinin çalışmadığını söyleyen Aydın, kendisinin de tüberküloz hastalığı geçirdiğini anlatıyor ve yanında getirdiği oğlunu göstererek "O da hasta" diyor. Gelenlerin birçoğu çeşitli rahatsızlıklardan şikayetçi ve ancak yeşil kartla tedavi görebildiklerini anlatıyor.
Kirayı ödeyemiyor Asiye Belir trafik kazasından dolayı bacağını yitiren oğlu Enes'le birlikte Gaziosmanpaşa'dan gelmiş. Beş çocuklu Belir, "Eşim işsiz, kirada kalıyoruz ve üç aylık kirayı veremedim. Yakacak yok onun için buraya geldim" diye anlatıyor durumunu. Enes'in tedavi masrafları onun durumunu iyice zorlamış ve tedavi masrafları için 2000 dolar verdikten sonra yeşil kart çıkarabilmiş. Seneler önce Erzurum'dan geldiklerini anlatan Belir göç sebebini ise şöyle açıklıyor; "Arazilerimiz yoktu onun için geldik. Oralarda arazin yoksa olmuyor." Annesinin elinden kâğıda sarılı ekmeği yemekte olan Enes'in okul yaşı gelmiş. Ancak o büzüşerek "Okula gitmek istemiyorum" diyor ve gözleri kopan bacağına kayıyor.
'Benimkini de yaz' Çoğu okuma yazma bilmediğinden başvuru formalarının doldurulup teslim edilmesi geç saate kadar sürüyor. Kadınlar "Bi zahmet şunu da doldur" diye gözlerine kestirdikleri kişilerden yardım istiyor ve bu kişilerin etrafında öbekler oluşuyor. Böbrek hastası olduğu için çalışamadığını ve eşinin temizlik yaparak ailesini geçirdiğini anlatan Kazım Tuğran, formunu teslim ettikten sonra diğer formlara geçiyor ve kısa sürede onunda çevresinde bir kuyruk oluşuyor. Gülten Kodaş ise okuma yazması olmadığından ortaokula giden komşusunun kızını alarak gelmiş Zeytinburnu'ndan. "Üçüncü defadır geliyorum her defasında geri gönderdiler. Önce 'kampanya bitmiş' sonra 'kağıtların eksik' dediler. Yine geldim ne yapacağımı bilmiyorum" diye anlatıyor. Başvuranların sayısı kısa sürede yüzleri buluyor. Belediye'nin dağıttığı formlar yetmediğinden seyyar fotokopi makinaları devreye giriyor. Utangaç gözler görüntü alınmasından rahatsızlık duyuyor bir anda ve "Çekmeyin!" bağrışlarını Nesrin Üzer'in sözü bastırıyor bir anda; "Çek yavrum! Bizi bu hale getirenler utansın..."
Evrensel'i Takip Et