18 Kasım 2002 22:00

İslam Cumhuriyeti'nin çocukları

Tahran Üniversitesi, bu ay içinde bir kez daha öğrenciler ve gençlerin hükümet karşıtı gösterilerine sahne oldu. Birkaç yüz öğrenciyle başlayan protestolar, üç gün içinde 5000 sayısına ulaştı. Benzer meydan okumalar, ülkenin diğer kentlerinde de görülüyordu. Öğrenci protestoları; reformcu tarihçi ve etkili bir siyasi örgütün üyesi olan Haşim Agaceri'nin ölüme mahkûm edilmesine tepki olarak başlamıştı. Agaceri, Hamedan kentinde yaptığı bir konuşmada, İslam ve Kur'an'ı yorumlama tekelinin ruhban sınıfının elinde bulunmasını sorgulamıştı. Gizli ve jürisiz bir mahkemede, ölüm cezasına çarptırıldı.

Agaceri bir vesile İran siyasi çevreleri arasında tanınan bir şahsiyet olmasına rağmen, protestocu öğrencilerin pek çoğunun, Agaceri ve politikaları hakkında bilgi sahibi olduğu söylenemez. Belki bazıları, mahkeme kararının yarattığı infialin ardından adını duydular. Bununla birlikte, Agaceri'ye karşı verilen karar, İslam Cumhuriyeti'ne meydan okumak, tüm siyasi tutsaklar için özgürlük talep etmek, ifade hürriyeti istemek ve gençliğin öfkesini İslam devletine göstermek için bir vesile oldu. Bu eylemler, Temmuz 1999'da İran'ın 22 şehrinde patlak veren öğrenci isyanlarını akla getiriyor. 1999 eylemleri de Tahran Üniversitesi'nde başlamış ve sonra, ülkenin diğer üniversite ve kampuslerine sıçramıştı. Kıvılcımı çakan, devlet içindeki etkili bir şahsiyetin yayımladığı Selam adlı reform yanlısı gazetenin kapatılması kararıydı. Yine bugünkü olaylara benzer biçimde, 1999 protestolarına katılan öğrencilerin pek çoğu daha önce Selam okumamıştı, gazeteye veya yayıncısına bir yakınlık hissetmiyorlardı. Gazetenin kapatılması ve diğer gelişmeler; gençler için bardağı taşıran damla oldu ve İslam Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, Dini Lider Ayetullah Hameney'in görevden alınması talebini yükseltmek için fırsat verdi.

Meşruiyetini yitiren rejim Her iki olay da; devletin zayıflığını, İslam Cumhuriyeti'nin kendi çocuklarından destek görmediğini ve 1979'da iktidarı ele geçirdiğinde sahip olduğu meşruiyeti yitirdiğini gösterdi. 1999'da ve bugün; protestolar, devlete ve onun temsil ettiği her şeye, hicap dayatmasına, üniversitelerde cins ayrımcılığına, kadın-erkek ilişkilerinin yasaklanmasına, müzik ve diğer dünyevi isteklerin yasaklanmasına, siyasi baskı ve en temel insan haklarının reddedilmesine yönelen örgütsüz, kolektif sokak eylemleri niteliğinde. Temmuz 1999'da Tahran'daydım. 8-14 Temmuz tarihleri arasında adeta yeni bir gerçeklik yaratılmıştı. Meydan okuyan gençler; yasaklanan ve aşağılanan her şeyi yaptılar. Kararlıca, omuz omuza yürüyen genç kadın ve erkekler, eski düzenin ölümünü ilan etti. Tüm tabuları yıktılar. Sorgulanamayanı sorguladılar. Korkanlar, artık korkusuzdu. Tahran'da ve 22 şehirde gençler, Şah iktidarının sonunu getiren sokak gösterilerini andıran sahneler yarattılar. Ama bu kez protestocular İslam Cumhuriyeti'nin çocuklarıydı, protestoların hedefi ise İslam Cumhuriyeti...

Kanla bastırdılar ama... Devlet, 1999 öğrenci isyanlarını; silahlı, zincirli, palalı polisler ve saldırı çetelerini kullanarak bastırdı. 2000'e yakın öğrenci tutuklanıp hapse atıldı. Birçoğu hâlâ orada. Ama bu yenilgiye rağmen, 14 Temmuz 1999'dan itilbaren yeni bir İran doğmuştu. Temmuz 1999'da, İslam Cumhuriyeti'nin çocukları kutsal topraklarda yürüdüler. Dini Lider herkesin gözleri önünde alay konusu edildi, eski Şili diktatörü Pinochet'ye benzetildi ve istifası istendi. Devlet, daha önce hayal edilemeyen bir meşruiyet krizi ile yüz yüze kaldı. Krizden kurtulmak, ancak şiddet kullanımı ile mümkün oldu. Tahran sokaklarında çarpışanlar, sol partilerin yaşlı ideologları değildi. Bu genç erkek ve kadınların hiçbir siyasi geçmişi, ideolojisi veya üyeliği yoktu. Batılı giyimli bu gençler Pablo Neruda ve Milan Kundera okuyor, evde alkol imal ediyor, Pink Floyd ve Guns'N'Roses müziğiyle baskıdan kaçmaya çalışıyorlardı. Onlar MTV'nin, uydu antenlerin, Hollywood filmlerinin, İnternet ve e-postanın çocuklarıydılar. İslam Cumhuriyeti'nin korkusuz çocukları. 1979 Devrimi'nden sonra doğan bu gençlerin protestosu; politikanın ve toplumun İslamlaştırılmasının uzun vadede yürümeyeceğini kanıtladı. Öğrenci eylemleri; İran gibi görece modern bir toplumdan bir "İslami ütopya" çıkarma projesinin iflas ettiğini dünyaya gösterdi.

Değişmeyen gerçek Tahran Üniversitesi'ndeki son protestolar, benzer duyguları yansıtıyor. Barışçıl nitelikte olsa da, bu protestolar; Temmuz 1999 eylemleri ile aynı talep ve siyasi niteliklere sahip. Bir anlamda son gösteriler, daha küçük çaplı olsa da, daha radikal içerikli. Öğrencilerin birçoğu, Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi ve meclisin reform yanlısı üyelerinin istifasını istiyor. Bazıları; din ve devletin birbirinden ayrılmasını isteyerek İslam Cumhuriyeti'nin temellerine meydan okuyor. Eylemlerin üçüncü günü itibarıyla; Agaceri'nin özgürlüğünün, uzun bir siyasi dert ve talepler listesinde sadece bir unsur olduğu görülüyordu. Gençler ile devlet arasındaki savaş, yeni bir boyuta tırmanmıştı. Öğrenci hareketinin bu aşamasının nasıl seyredeceği kestirilemez. Geçmişte olduğu gibi; hareketin devamı veya başarısı, gençlik ve yandaşları, İslam Cumhuriyeti'nin yaşlı muhafızları, hükümet ve meclisteki reformcular arasındaki güç dengesi tarafından belirlenecek. Meclis ve Hatemi yönetiminin daha cesur ve ısrarlı bir reform politikası izlemesi, değişim sürecini hızlandıracaktır. Ancak protestoların sonucu ne olursa olsun, değişmeyen bir gerçek var: İran İslam Cumhuriyeti'ne meydan okuyan en önemli kesim, o cumhuriyetin çocukları.

Evrensel'i Takip Et