29 Ekim 2002 22:00
'Gerçekçi' politikanın gerçekleri
GÜNÜN YAZILARI
Seçimlere birkaç gün kala Kemal Derviş'li CHP'den, Tayyip'li AKP'ye, MHP ve DSP'ye kadar tüm düzen partileri meydanlarda, tartışma programlarında 'gerçekçi politikalar' adı altında halkı yoksulluğa ve sefalete sürükleyen IMF programını savunuyor.
IMF programlarının emekçi halka yaşattığı yoksulluğu, Genel Başkanı Bayram Meral'in CHP'den aday olduğu Türk-İş'in araştırması gözler önüne seriyor. Emeğiyle geçinen kesimlerin, artık asgari gıda harcamasından bile kesinti yapmaya başladıkları belirtilen araştırmada, "Çalışan kesimlerin yaşama koşulları -geçmişte yapılan tüm vaatlere karşın- giderek ağırlaşmıştır. yetersiz gelir düzeyi harcamaların daha da kısılmasına neden olmakta ve fakat aile bütçesindeki tasarruf özellikle gıda harcamalarında yoğunlaşmaktadır. Bu durum gıda fiyatlarındaki artışı -nispi olarak- yavaşlatmaktadır. Ancak bu durum sağlıklı ve kalıcı değildir" deniliyor.
Yıllık artış 54.9 Ekim 2002 itibariyle dört kişilik bir ailenin yeterli ve dengeli beslenmesi için gerekli asgari gıda harcaması tutarı 352 milyon 682 bin lira. Bu aynı zamanda açlık sınırını gösteriyor. Bu rakama ulaşmak için günde 12 milyon lira kazanılması gerekiyor. Oysa asgari ücretli bir çalışan bu rakamın yarısını, yani günde sadece 6 milyon lira kazanabiliyor. Gıda harcaması için ayrılacak miktar her ay artıyor. Eylül 2002'den Ekim 2002'ye kadar olan dönemde bu artış yüzde 1.2 olarak gerçekleşti. Bu artış 2002 yılının ilk on ayı için yüzde 20.1, son 12 ay için ise yüzde 33 olarak gerçekleşti. Birbirinden farklı bu rakamların sonucu ise şu: Gıda harcamasında son 12 ay içinde çalışanın cebine yansıyan ortalama artış yüzde 54.9.
Yoksulluk bile hayal Uygulanan IMF programları yoksul olmayı bile hayal haline getirdi. Gıda harcamalarının yanı sıra, kira, yakacak, giyecek, kültür, ulaşım gibi temel ihtiyaçlarında katılarak hesaplandığı yoksulluk sınırı 1 milyar 72 milyon lira. Bunun hesaplanması da DİE tarafından yapılıyor. Yoksulluk sınırının 1 milyardan fazla olduğunu açıklayan devlet, asgari ücreti, IMF istedi diye 184 milyon lira belirleyerek çalışanları insan haysiyetine yakışmayan bir yaşam sürmeye mahkum ediyor. Seçim meydanlarında "gerçekçi politikalardan" bahsedenler ise bu durumu tersine çevirmeye niyetli değil.
ASIL POPÜLİZM OYLARIN SATIN ALINMASIDIR
Prof. Dr. İzzettin Önder (İÜ İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi) Türkiye yoksullaştı ve aynı zamanda gelir dağılımı bozuldu. Bunun nedeni ne o söylenen popülist politikalar ne de ÖDP'nin dediği gibi yolsuzluktur. Yolsuzluğun bir etkisi var ama sistemin işleyişini gözardı edilerek bunu yolsuzluğa bağlamak doğru değil. Popülist politikalara gelince, aslında söylem olarak iki anahtar bir yana, tarıma seçim döneminde verilen yüksek fiyatlar, işçiye verilen zam, bu 4 yıl boyunca sömürülmüş olan kesimlerin oyunun satın alınmasıdır. Zaten sömürüldüğü için ve sömürüleceği için bu verilenlerin uzun vadeli etkileri yoktur. CHP de IMF politikalarını sürdürmek, Deniz Baykal'ın politikaya, Derviş'in ekonomiye baktığı bir yarı başkanlık sistemi istiyor. İç burjuvazinin ağırlığında hadiseye bakıyorlar. Bunun adına da sol diyerek saygısızlık ve terbiyesizlik yapıyorlar. 1980 sonrası uygulanan politikalar iç burjuvaziyi palazlandırma ve Türkiye'yi dünya finans kapitale entegre etmedir. Bunun sonucunda dışa kaynak aktarıldı ve fakirleşme oldu. Ama iç burjuvazi palazlandı. Koç bundan kâr etti. Bunun için 1980'den 1999'a kadar uygulanan politikalarla, 1999'dan sonra uygulananları birbirinden ayıramayız. Hatta 1950'lerden itibaren ayıramayız. Burada yapılan Türkiye'nin dünya kapitalizminin ekonomik sömürü ağlarına konulmasıdır. '50'de morotoryum ilan ettik ve '60'ta planlamaya gidildi güya. Montaj sanayine yönelindi, '70'te dışarı bağımlı olduk, '80'de finans olarak bağımlı olduk, sonuç olarak borcumuz gelirimizin yüzde 65'ine yükseldi. Bunun yükü de emekçilere, sabit gelirlilere, esnafa yıkıldı. İşsizlik arttı. Emek kesimi yalnız maddi sömürüye uğramadı, emek kesimi ve potansiyel emek kesimi okula gidemedi, kastlaşma oldu ve sınıflararası geçiş tamamen ortadan kalktı.
AMAÇ IMF POLİTİKALARINI KABUL ETTİRMEK
Mustafa Sönmez (Ekonomist) CHP Kemal Derviş'i bünyesine aldı ve şimdiye kadar yapılan anlaşmalara sadık kalarak IMF programını uygulayacak. Bunu halka kabul ettirmek için de "gerçekçi" söylemini kullanıyor. İktidar ya da iktidar ortağı olurlarsa Derviş, ekonomiden sorumlu bakan olarak bunu uygulayacak. Bahsedilen popülizm, sosyal devlet olmanın gereği ve kamu kaynaklarını paylaşmaksa kötü bir şey değil. Bu politikalar kimi zaman uygulandı, kimi zaman kemer sıkıldı. Taban fiyatı yüksek tutuluyorsa, toplusözleşmelerde zam veriliyorsa, sosyal güvenlikte koruyucu önlemler alınıyorsa "popülist" oldu. Bugün yaşanan krizin altında söylendiği gibi "popülist" politikalar yok. Borçların artmasının nedeni devlet ve Hazine kaynaklarının çar çur edilmesidir. Tarım, işçi, memur ve emekli kesimine giden para devede kulak bile değildir. Halk Bankası'nın büyük holdinglere KOBİ adı altında kredi aktarması, yani batık bankaların sübvanse edilmesi, bir dizi yanlış projenin hayata geçirilmesi, parti yandaşlarının zenginleştirilmesi ülkeyi bu duruma getirdi. Şu an alanlarda söylenen ve "gerçekçi" denen politikaların devamı, "kemer sıkma" anlamına gelir. Ücretlerin bastırılması üzerinden birikim yaratılmaya çalışılır. Başka sonuçları ise kamudan işçi çıkartılması, destekleme alımlarının daha da daraltılması ve sosyal güvenlik alanının güdükleştirilmesidir. Yani "gerçekçilik" denilen IMF politikalarının devamıdır.
Yıllık artış 54.9 Ekim 2002 itibariyle dört kişilik bir ailenin yeterli ve dengeli beslenmesi için gerekli asgari gıda harcaması tutarı 352 milyon 682 bin lira. Bu aynı zamanda açlık sınırını gösteriyor. Bu rakama ulaşmak için günde 12 milyon lira kazanılması gerekiyor. Oysa asgari ücretli bir çalışan bu rakamın yarısını, yani günde sadece 6 milyon lira kazanabiliyor. Gıda harcaması için ayrılacak miktar her ay artıyor. Eylül 2002'den Ekim 2002'ye kadar olan dönemde bu artış yüzde 1.2 olarak gerçekleşti. Bu artış 2002 yılının ilk on ayı için yüzde 20.1, son 12 ay için ise yüzde 33 olarak gerçekleşti. Birbirinden farklı bu rakamların sonucu ise şu: Gıda harcamasında son 12 ay içinde çalışanın cebine yansıyan ortalama artış yüzde 54.9.
Yoksulluk bile hayal Uygulanan IMF programları yoksul olmayı bile hayal haline getirdi. Gıda harcamalarının yanı sıra, kira, yakacak, giyecek, kültür, ulaşım gibi temel ihtiyaçlarında katılarak hesaplandığı yoksulluk sınırı 1 milyar 72 milyon lira. Bunun hesaplanması da DİE tarafından yapılıyor. Yoksulluk sınırının 1 milyardan fazla olduğunu açıklayan devlet, asgari ücreti, IMF istedi diye 184 milyon lira belirleyerek çalışanları insan haysiyetine yakışmayan bir yaşam sürmeye mahkum ediyor. Seçim meydanlarında "gerçekçi politikalardan" bahsedenler ise bu durumu tersine çevirmeye niyetli değil.
ASIL POPÜLİZM OYLARIN SATIN ALINMASIDIR
Prof. Dr. İzzettin Önder (İÜ İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi) Türkiye yoksullaştı ve aynı zamanda gelir dağılımı bozuldu. Bunun nedeni ne o söylenen popülist politikalar ne de ÖDP'nin dediği gibi yolsuzluktur. Yolsuzluğun bir etkisi var ama sistemin işleyişini gözardı edilerek bunu yolsuzluğa bağlamak doğru değil. Popülist politikalara gelince, aslında söylem olarak iki anahtar bir yana, tarıma seçim döneminde verilen yüksek fiyatlar, işçiye verilen zam, bu 4 yıl boyunca sömürülmüş olan kesimlerin oyunun satın alınmasıdır. Zaten sömürüldüğü için ve sömürüleceği için bu verilenlerin uzun vadeli etkileri yoktur. CHP de IMF politikalarını sürdürmek, Deniz Baykal'ın politikaya, Derviş'in ekonomiye baktığı bir yarı başkanlık sistemi istiyor. İç burjuvazinin ağırlığında hadiseye bakıyorlar. Bunun adına da sol diyerek saygısızlık ve terbiyesizlik yapıyorlar. 1980 sonrası uygulanan politikalar iç burjuvaziyi palazlandırma ve Türkiye'yi dünya finans kapitale entegre etmedir. Bunun sonucunda dışa kaynak aktarıldı ve fakirleşme oldu. Ama iç burjuvazi palazlandı. Koç bundan kâr etti. Bunun için 1980'den 1999'a kadar uygulanan politikalarla, 1999'dan sonra uygulananları birbirinden ayıramayız. Hatta 1950'lerden itibaren ayıramayız. Burada yapılan Türkiye'nin dünya kapitalizminin ekonomik sömürü ağlarına konulmasıdır. '50'de morotoryum ilan ettik ve '60'ta planlamaya gidildi güya. Montaj sanayine yönelindi, '70'te dışarı bağımlı olduk, '80'de finans olarak bağımlı olduk, sonuç olarak borcumuz gelirimizin yüzde 65'ine yükseldi. Bunun yükü de emekçilere, sabit gelirlilere, esnafa yıkıldı. İşsizlik arttı. Emek kesimi yalnız maddi sömürüye uğramadı, emek kesimi ve potansiyel emek kesimi okula gidemedi, kastlaşma oldu ve sınıflararası geçiş tamamen ortadan kalktı.
AMAÇ IMF POLİTİKALARINI KABUL ETTİRMEK
Mustafa Sönmez (Ekonomist) CHP Kemal Derviş'i bünyesine aldı ve şimdiye kadar yapılan anlaşmalara sadık kalarak IMF programını uygulayacak. Bunu halka kabul ettirmek için de "gerçekçi" söylemini kullanıyor. İktidar ya da iktidar ortağı olurlarsa Derviş, ekonomiden sorumlu bakan olarak bunu uygulayacak. Bahsedilen popülizm, sosyal devlet olmanın gereği ve kamu kaynaklarını paylaşmaksa kötü bir şey değil. Bu politikalar kimi zaman uygulandı, kimi zaman kemer sıkıldı. Taban fiyatı yüksek tutuluyorsa, toplusözleşmelerde zam veriliyorsa, sosyal güvenlikte koruyucu önlemler alınıyorsa "popülist" oldu. Bugün yaşanan krizin altında söylendiği gibi "popülist" politikalar yok. Borçların artmasının nedeni devlet ve Hazine kaynaklarının çar çur edilmesidir. Tarım, işçi, memur ve emekli kesimine giden para devede kulak bile değildir. Halk Bankası'nın büyük holdinglere KOBİ adı altında kredi aktarması, yani batık bankaların sübvanse edilmesi, bir dizi yanlış projenin hayata geçirilmesi, parti yandaşlarının zenginleştirilmesi ülkeyi bu duruma getirdi. Şu an alanlarda söylenen ve "gerçekçi" denen politikaların devamı, "kemer sıkma" anlamına gelir. Ücretlerin bastırılması üzerinden birikim yaratılmaya çalışılır. Başka sonuçları ise kamudan işçi çıkartılması, destekleme alımlarının daha da daraltılması ve sosyal güvenlik alanının güdükleştirilmesidir. Yani "gerçekçilik" denilen IMF politikalarının devamıdır.
Evrensel'i Takip Et