29 Ekim 2002 22:00
Emeğin ve barışın karargâhı
DEHAP'ın İstanbul'da bulunan Merkezi Koordinasyon Binası'ndaki yoğunluk, seçime birkaç gün kala zirveye çıkıyor. İllerde yapılan onbinlerce kişilik mitinglerde, dağıtılan yüzbinlerce el ilanı ve bildiride, asılan binlerce bayrak ve pankartta buradaki bir avuç insanın emeği var.
Emek, Barış ve Demokrasi Bloğu'nun karargâhı diye tanımlanan binadaki yoğunluk hemen göze çarpıyor. Telefonlar hiç susmuyor, sürekli illerle bağlantı kuruluyor, basına fakslar çekiliyor, planlar yenileniyor... Telefonlara bakan görevlilerin elleri ayaklarına dolaşıyor. Teknik işler sorumlusu materyalleri illere gönderirken, Basın Bürosu'nda çalışanlar günün planlamasını yapıyor, gazeteleri tarıyor ve Merkezi Koordinasyon Kurulu'na bilgi veriyor. Çay ve yemek işlerine bakan ise, günde 30 demlik çay yapmasına karşın 'siparişleri' yetiştiremiyor. Tabii bütün bunlara, sürekli gelip giden kalabalık ziyaretçi gruplarını da eklemek gerekiyor. Kısaca DEHAP Merkezi Koordinasyon Binası'nda görevli olanların 'başlarını kaşıyacak zamanları' yok.
Ülkenin nabzı tutuluyor Planlamaların yapıldığı, kararların alındığı Koordinasyon Binası, tüm illerde yürütülen çalışmaların merkezileştiği yer. DEHAP Merkezi Seçim Koordinasyonu Üyesi Aynur Gürbüz, illerden gelen raporlara göre çalışmaların yeniden planlandığını anlatıyor. "Ben örgütlenme biriminin sorumlusuyum. Çalışmalarımızı kadın, gençlik ve genel çalışma olarak ayırdık. Bu kademelerin sorumluları var" diyen Gürbüz'ün anlattığına göre, işin büyük kısmı özellikle genel seçim çalışmaları ve propaganda malzemesi konularında illerden gelen talepleri karşılamak. Bazı iller için haftalık planlar çıkarılıyor. En çok yoğunlaşılan konuysa, Genel Başkanların programları. Türkiye'nin dört ayrı bölgesindeki konvoyların yönlendirildiği yer de Merkezi Koordinasyon Binası. Burada, örgütlenme bürosunun yanında, teknik işler ve basın büroları da var.
Engeller aşılıyor Her gün tüm gazeteleri tarayarak, DEHAP ile ilgili haberleri ayırıp DEHAP Merkezi Koordinasyon Kurulu'na sunan ve tüm açıklamaları medya kuruluşlarına ileten Basın Bürosu, diğerleri arasında en yoğun gözüken yer. Sadece DEHAP'ın günlük programları konusunda basını bilgilendirmek ve yer alan haberlere olumlu veya olumsuz haberlere karşılık vermek bile büyük bir yoğunluk getiriyor. Onlarca işi aynı anda yapmak zorunda kalan Basın Bürosu çalışanlarından Filiz Koçali aynı zamanda DEHAP İstanbul milletvekili adayı. Koçali gün boyunca bilgisayarın başından kalkamıyor. Sabah 09.00'da çalışmaya başladıklarını ifade eden Koçali, faaliyetlerini şöyle anlatıyor: "Saat 10.00'da genel koordinasyon toplanıyor. O zamana kadar gazeteleri okuyoruz. DEHAP'la ilgili çıkan haberleri toparlıyoruz ve onları koordinasyonun bilgisine sunuyoruz. Bunları değerlendiriyoruz, gerekli açıklama varsa onları hazırlıyoruz ve yapıyoruz. Yanıt verilmesi gereken haberler veya köşe yazıları varsa onlara yanıtlar veriyoruz. Daha sonra günlük programı toparlıyoruz ve basını bilgilendiriyoruz. Programları aldıktan sonra ertesi günün hazırlığını yapıyoruz..." En çok zorluk yaşanan anlar ise, binanın ziyaretçilerle dolup taştığında oluyor. Koçali, bazen bu kalabalık içinde çalışmanın neredeyse imkânsız olduğunu söylüyor. Basın bürosunda çalışan bir başka kişi ise İnan Perişan. İnternet işleriyle uğraşan Perişan, sabahtan akşama kadar bilgisayarın karşısında oturup elektronik posta trafiğini yönetiyor. Bu arada bina içinde en fazla çay içme rekoru da ona ait. Sürekli bilgisayar başında oturmasından dolayı en fazla telefon bağlanan kişi de o. Basın Bürosu ilk kurulduğunda teknik açıdan bazı sorunlar yaşadıklarını dile getiren Perişan, "Fakat sorunların hepsini teker teker aştık" diyor. DEHAP'ın barajı aşması gibi.
Zeynep Güner (Çay ve yemek işleriyle ilgileniyor): Bu işi severek yapıyorum. Günde yaklaşık 30 demlik çay yapıyorum. Yemeğimizi hazır alıp, burada masa kuruyoruz. Şikayetçi olduğum bir konu yok, fakat çok fazla çay içiliyor! En fazla da Aslan ile İnan içiyor. Çayı veriyorum bu arkadaşlara, bazen de beğenmiyorlar! Fakat ben aynı şekilde çay demlemeye devam ediyorum...
Heval Türkmen (Telefonları bağlıyor): Ben EMEP Genel Merkezi İrtibat Bürosu'nda telefonlara bakıyordum. Seçim döneminde burada görev aldım. Bir günde yüzlerce telefon bağlıyorum diyebilirim. Diğer bürolarla uyumlu bir şekilde çalışmalarımız sürüyor. Yardımcı olmamız gereken bölümler olduğunda yardım ediyorum. Mesela Basın Bürosu'nda bilgisayara geçirmesi gereken yazıları ben geçiriyorum.
Arslan Türk (Teknik İşler Sorumlusu): Biz seçim bölgelerine propaganda malzemelerini dağıtıyoruz. Bazen eksikliklerimiz oluyor, fakat bunları hemen gideriyoruz. Şu ana kadar yüzbinlerce bayrak bastırdık ve illere gönderdik. Diğer partiler çok büyük miktarda siparişler veriyor. Onların ekonomik olanakları daha iyi. Bizse emek vererek bütün sorunları tek tek çözüyoruz.
Esra Çiftçi (DEHAP Dış İlişkiler Sorumlusu): Yurtdışından gelen delegasyonlarla ilgileniyorum. Akademisyenler, hukuk çalışanları ve yazarların yoğun ilgisiyle karşılaşıyoruz. Parti çalışmalarımızı izlemek yönünde talepleri oldu. Bizler de olumlu karşıladık; gelen kişilere parti çalışmalarımızla ilgili bilgiler veriyoruz, gitmek istedikleri yerlere götürüyoruz. Özellikle bölgedeki mitingleri izlemek istiyorlar.
MEDYADAKİ ABLUKAYI KIRMAK İÇİN Fatih Polat (Basın Bürosu, DEHAP İstanbul Milletvekili Adayı): Türkiye'de medya organları bağımsız değil. Patronların iktidarla olan ilişkileri, alışverişleri... Bunlar haberlerin sunulmasında belirleyici. Basının bizim mitinglerimizi görmezken, diğer partilerin mitinglerini görmesi kendi tercihlerinin bir sonucudur. Uygulamalar gazetecilik açısından hiçbir şekilde savunulumaz. Yüzbinlerce kişiyle yapılan mitinglerin gösterilmeyerek, yerlerine 300-500 kişiyle yapılan mitinglerin büyütülerek gösterilmesi, basın ahlak ve ilkelerine uymaz. Bu yayın organlarının tekelleri bize karşı uygulanan psikolojik savaşın içinde yer aldılar. Yayın ilkelerimiz diye sayfa sayfa ilanlar veren gazetelerin bu süreçte ne derecede yayın ilkelerine uyduklarını gördük. Medya mitinglerimizi görmeyerek sürekli sakıncalı bir parti olarak sundu bizi. Alanları dolduran yüzbinlerin oylarını DEHAP'tan alarak başka partilere kaydırmak için uğraştı. Ancak bizim basın bürosu olarak şöyle bir görevimiz de var. Bir DEHAP'lı medyanın bu tutumuna tepki gösterebilir, ancak bizim tepki göstermenin ötesinde sorumluluklarımız var. Bu ablukayı kırmak gibi bir görev. Türkiye'de sadece medya patronlarının iradesi konuşmuyor. Onun dışında, çoğu tasfiye edilmiş olsa da, yüzünü halka dönmüş, hâlâ gazetecilik değerlerine ısrarla sahip çıkan gazeteci arkadaşlarımız bizim bu çabalarımıza destek oldular. Biz bu sayede ablukayı kırdık. Celal Başlangıç, Murat Çelikkan, Perihan Mağden ve daha bir dizi arkadaş yardımcı oldu bizlere. Ayrıca, televizyonların genel yayın yönetmenleriyle görüşme talep ediyoruz. Bize, şimdiye kadar sadece Fatih Altaylı olumsuz cevap verdi; o da yoğunluğunu gerekçe gösterdi.
Ülkenin nabzı tutuluyor Planlamaların yapıldığı, kararların alındığı Koordinasyon Binası, tüm illerde yürütülen çalışmaların merkezileştiği yer. DEHAP Merkezi Seçim Koordinasyonu Üyesi Aynur Gürbüz, illerden gelen raporlara göre çalışmaların yeniden planlandığını anlatıyor. "Ben örgütlenme biriminin sorumlusuyum. Çalışmalarımızı kadın, gençlik ve genel çalışma olarak ayırdık. Bu kademelerin sorumluları var" diyen Gürbüz'ün anlattığına göre, işin büyük kısmı özellikle genel seçim çalışmaları ve propaganda malzemesi konularında illerden gelen talepleri karşılamak. Bazı iller için haftalık planlar çıkarılıyor. En çok yoğunlaşılan konuysa, Genel Başkanların programları. Türkiye'nin dört ayrı bölgesindeki konvoyların yönlendirildiği yer de Merkezi Koordinasyon Binası. Burada, örgütlenme bürosunun yanında, teknik işler ve basın büroları da var.
Engeller aşılıyor Her gün tüm gazeteleri tarayarak, DEHAP ile ilgili haberleri ayırıp DEHAP Merkezi Koordinasyon Kurulu'na sunan ve tüm açıklamaları medya kuruluşlarına ileten Basın Bürosu, diğerleri arasında en yoğun gözüken yer. Sadece DEHAP'ın günlük programları konusunda basını bilgilendirmek ve yer alan haberlere olumlu veya olumsuz haberlere karşılık vermek bile büyük bir yoğunluk getiriyor. Onlarca işi aynı anda yapmak zorunda kalan Basın Bürosu çalışanlarından Filiz Koçali aynı zamanda DEHAP İstanbul milletvekili adayı. Koçali gün boyunca bilgisayarın başından kalkamıyor. Sabah 09.00'da çalışmaya başladıklarını ifade eden Koçali, faaliyetlerini şöyle anlatıyor: "Saat 10.00'da genel koordinasyon toplanıyor. O zamana kadar gazeteleri okuyoruz. DEHAP'la ilgili çıkan haberleri toparlıyoruz ve onları koordinasyonun bilgisine sunuyoruz. Bunları değerlendiriyoruz, gerekli açıklama varsa onları hazırlıyoruz ve yapıyoruz. Yanıt verilmesi gereken haberler veya köşe yazıları varsa onlara yanıtlar veriyoruz. Daha sonra günlük programı toparlıyoruz ve basını bilgilendiriyoruz. Programları aldıktan sonra ertesi günün hazırlığını yapıyoruz..." En çok zorluk yaşanan anlar ise, binanın ziyaretçilerle dolup taştığında oluyor. Koçali, bazen bu kalabalık içinde çalışmanın neredeyse imkânsız olduğunu söylüyor. Basın bürosunda çalışan bir başka kişi ise İnan Perişan. İnternet işleriyle uğraşan Perişan, sabahtan akşama kadar bilgisayarın karşısında oturup elektronik posta trafiğini yönetiyor. Bu arada bina içinde en fazla çay içme rekoru da ona ait. Sürekli bilgisayar başında oturmasından dolayı en fazla telefon bağlanan kişi de o. Basın Bürosu ilk kurulduğunda teknik açıdan bazı sorunlar yaşadıklarını dile getiren Perişan, "Fakat sorunların hepsini teker teker aştık" diyor. DEHAP'ın barajı aşması gibi.
Zeynep Güner (Çay ve yemek işleriyle ilgileniyor): Bu işi severek yapıyorum. Günde yaklaşık 30 demlik çay yapıyorum. Yemeğimizi hazır alıp, burada masa kuruyoruz. Şikayetçi olduğum bir konu yok, fakat çok fazla çay içiliyor! En fazla da Aslan ile İnan içiyor. Çayı veriyorum bu arkadaşlara, bazen de beğenmiyorlar! Fakat ben aynı şekilde çay demlemeye devam ediyorum...
Heval Türkmen (Telefonları bağlıyor): Ben EMEP Genel Merkezi İrtibat Bürosu'nda telefonlara bakıyordum. Seçim döneminde burada görev aldım. Bir günde yüzlerce telefon bağlıyorum diyebilirim. Diğer bürolarla uyumlu bir şekilde çalışmalarımız sürüyor. Yardımcı olmamız gereken bölümler olduğunda yardım ediyorum. Mesela Basın Bürosu'nda bilgisayara geçirmesi gereken yazıları ben geçiriyorum.
Arslan Türk (Teknik İşler Sorumlusu): Biz seçim bölgelerine propaganda malzemelerini dağıtıyoruz. Bazen eksikliklerimiz oluyor, fakat bunları hemen gideriyoruz. Şu ana kadar yüzbinlerce bayrak bastırdık ve illere gönderdik. Diğer partiler çok büyük miktarda siparişler veriyor. Onların ekonomik olanakları daha iyi. Bizse emek vererek bütün sorunları tek tek çözüyoruz.
Esra Çiftçi (DEHAP Dış İlişkiler Sorumlusu): Yurtdışından gelen delegasyonlarla ilgileniyorum. Akademisyenler, hukuk çalışanları ve yazarların yoğun ilgisiyle karşılaşıyoruz. Parti çalışmalarımızı izlemek yönünde talepleri oldu. Bizler de olumlu karşıladık; gelen kişilere parti çalışmalarımızla ilgili bilgiler veriyoruz, gitmek istedikleri yerlere götürüyoruz. Özellikle bölgedeki mitingleri izlemek istiyorlar.
MEDYADAKİ ABLUKAYI KIRMAK İÇİN Fatih Polat (Basın Bürosu, DEHAP İstanbul Milletvekili Adayı): Türkiye'de medya organları bağımsız değil. Patronların iktidarla olan ilişkileri, alışverişleri... Bunlar haberlerin sunulmasında belirleyici. Basının bizim mitinglerimizi görmezken, diğer partilerin mitinglerini görmesi kendi tercihlerinin bir sonucudur. Uygulamalar gazetecilik açısından hiçbir şekilde savunulumaz. Yüzbinlerce kişiyle yapılan mitinglerin gösterilmeyerek, yerlerine 300-500 kişiyle yapılan mitinglerin büyütülerek gösterilmesi, basın ahlak ve ilkelerine uymaz. Bu yayın organlarının tekelleri bize karşı uygulanan psikolojik savaşın içinde yer aldılar. Yayın ilkelerimiz diye sayfa sayfa ilanlar veren gazetelerin bu süreçte ne derecede yayın ilkelerine uyduklarını gördük. Medya mitinglerimizi görmeyerek sürekli sakıncalı bir parti olarak sundu bizi. Alanları dolduran yüzbinlerin oylarını DEHAP'tan alarak başka partilere kaydırmak için uğraştı. Ancak bizim basın bürosu olarak şöyle bir görevimiz de var. Bir DEHAP'lı medyanın bu tutumuna tepki gösterebilir, ancak bizim tepki göstermenin ötesinde sorumluluklarımız var. Bu ablukayı kırmak gibi bir görev. Türkiye'de sadece medya patronlarının iradesi konuşmuyor. Onun dışında, çoğu tasfiye edilmiş olsa da, yüzünü halka dönmüş, hâlâ gazetecilik değerlerine ısrarla sahip çıkan gazeteci arkadaşlarımız bizim bu çabalarımıza destek oldular. Biz bu sayede ablukayı kırdık. Celal Başlangıç, Murat Çelikkan, Perihan Mağden ve daha bir dizi arkadaş yardımcı oldu bizlere. Ayrıca, televizyonların genel yayın yönetmenleriyle görüşme talep ediyoruz. Bize, şimdiye kadar sadece Fatih Altaylı olumsuz cevap verdi; o da yoğunluğunu gerekçe gösterdi.
Evrensel'i Takip Et