13 Eylül 2002 21:00
İsveç gündemi göçmenler
GÜNÜN YAZILARI
İsveç'te yarın yapılacak olan parlamento ve belediye seçimleri öncesi Halk Partisi tarafından son anda gündeme getirilen göçmen sorunu; işsizlik, sosyal güvenlik, Avrupa Birliği gibi sorunları gölgede bırakarak, neredeyse seçim tartışmalarının ana gündemini oluşturdu. Böylece, Avrupa'nın birçok ülkesini saran ekonomik krizin sorumlusu olarak gösterilip adeta günah keçisi ilan edilen göçmenlere karşı sürdürülen kampanyaya, biraz gecikmiş olarak İsveç'teki burjuva partileri de katıldılar.
Geçmişte göçmen yanlısı bir politika izleyen, ırkçı partilerin katıldığı toplantıları boykot edip onlarla tartışmayı reddeden Halk Partisi'nin seçimlere birkaç gün kala birdenbire göçmen sorunlarını gündeme getirmesi ile birlikte, emekçilerin sorunları ve talepleri unutuldu, görünüşte göçmenlere, ama özünde işçi ve emekçilere yönelik kapsamlı bir saldırı kampanyası başlatıldı.
Ucuz işgücü istiyorlar İsveç sermayesi; işgücü göçünün serbest bırakılmasını, AB dışındaki ülkelerden, "sosyal haklardan yararlanmamaları" kaydı ile kalifiye ve ucuz işgücünün getirilmesini talep ediyor. Böylece, yerli ve yabancı işçiler arasında rekabet yaratılacak, İsveç işçi sınıfının ücret artışı taleplerinin önüne geçilecek ve aşırı kârlar elde edilebilecek. Tekelci burjuvazinin bu politikasını savunan Halk Partisi'nin yaptığı öneri, işsiz göçmenlerin topluma "entegrasyonu". Aslında bu, göçmen emekçilerin ucuz işgücü olarak kullanılmasının bir başka ifadesi. İşsiz göçmenlere özel iş bulma kurumları aracılığıyla iş bulunacak. Ödenecek ücret ise, sosyal yardım kurumlarının verdiğinin biraz üzerinde ama asgari ücretin altında olacak. Halk Partisi, göçmenlerin entegrasyonu tamamlamaları için İsveç vatandaşı olacakların İsveççe öğrenmesini ve sınava tabi tutulmasını da öneriyor. Parti, bu politikalarıyla göçmenleri işsizliğin ve sosyal haklardaki kısıtlamaların sebebi göstererek, gerici partilerin tabanlarından destek almayı başardı. Dört yıl önce yapılan seçimlerde yüzde 4.7 oy alan Halk Partisi, son kamuoyu yoklamalarında yüzde 12'lerde görünüyor.
Yok birbirlerinden farkları Birçok ülkede olduğu gibi, İsveç'te de düzen partilerinin program ve söylemleri birbirlerine oldukça yaklaşmış durumda. Daha önce özelleştirmelere bir ölçüde karşı çıkan kimi partiler, şimdi özelleştirmelerin kademeli olarak ve kitlelerin tepkisi eylemlere dönüşmeden tamamlanmasını istiyor. İsveç, son sekiz yıldır sosyal demokrat bir hükümet tarafından yönetiliyor. Son seçimlerden sonra Sol Parti ve Yeşillerin desteği ile azınlık hükümeti kurarak ülkeyi yöneten sosyal demokratlar, stratejik önem taşıyan demiryolları, posta, telefon, enerji sektörlerini özelleştirerek tekellere sundu. Bu nedenle yüzbinlerce işçi işten atıldı. Ayrıca, bu kurumlar tarafindan verilen hizmetlerin kalitesi düştüğü gibi; elektrik, posta ücretleri birkaç kat arttırıldı. İşyerlerinde çalışma saatleri arttı, onbinlerce işçi ve emekçi bu sömürüye dayanamayarak ya malulen emekli oldu ya da kalıcı hastalıklara yakalandı.
İşçileri suçluyorlar Şimdi, başta sosyal demokratlar olmak üzere bütün burjuva partileri, erken emeklilik ve hastalık izinlerinin ekonomiye milyarlarca kron yük getirdiğini, "hastalanma hakkının kötüye kullanıldığını" söyleyip bu durumu önlemeyi vaat ederek, tekelci sermayeye güven verme çabasında. Sosyal demokratlar, azınlık hükümetini sürdürmek ve kitlelerin oyunu almak için "Eşitlik, esenlik, birlik" temalarını ikiyüzlüce işlemeyi sürdürüyor. "Sınıf farklılıklarını azaltacağız" diyen sosyal demokratların kampanyası sınıf bilinçli işçiler tarafından trajikomik olarak değerlendiriliyor.
BM raporunda durum BM tarafından geçen yıl yayınlanan bir rapor; sanayileşmiş ülkelerde son on yıl içinde sınıf farklılıklarının en çok İsveç, ABD ve İngiltere'de arttığına işaret ediyor. Sekiz yıllık iktidarlarında bu sonuca yol açanlar ise, sosyal demokratların ta kendisi. Hükümet partisi, konut sorunu konusunda da ikiyüzlülüğünü sürdürüyor. Seçimlerden sonra konut sorununu çözeceğini iddia eden sosyal demokratlar, 1990'da Halk Partisi ile anlaşmış ve sosyal konut politikasından vazgeçmişlerdi. Bugün sadece Stockholm'de 3000 evsiz bulunuyor. Kiralık bir ev bulmak için ise 8-10 yıl beklemek gerekiyor. OECD tarafından yayınlanan bir rapora göre, gelişmiş ülkeler arasında en az konut yapan ülke, İsveç. Hükümette olmamasına rağmen sosyal demokratlara destek veren ve kendisini "feminist" olarak niteleyen Sol Parti, seçim kampanyasının odağına "fakir ile zengin, kadın ile erkek, yönetenler ile yönetilenler arasindaki farklılıkları kaldırmayı" koydu. Kendilerini "burjuva partileri" olarak adlandıran; Ilımlı Parti ve Hristiyan Demokratlar ise; sermayeye yüklenen vergilerin azaltılmasını, özelleştirmelerin sağlık kurumlarını da içerecek biçimde genişletilip hızlandırılmasını savunuyorlar.
İşçilerin talepleri yok İsveç İşçi Sendikaları Konfederasyonu (LO), seçim öncesinde işçilerin taleplerini tespit etmek amacıyla, "İsveç'in en büyük seçim araştırması" olarak adlandırılan bir anket gerçekleştirdi. 27 bin işçinin katıldığı araştırmaya göre işçiler; çalışma saatlerinin azaltılmasını, ücret farklılıklarının yok edilmesini, hastalığın ilk gününde ücret ödenmemesi anlamına gelen "karensdag" uygulamasının kaldırılmasını istiyor. Sosyal demokratların seçim bildirgesinde bu taleplerden en önemli ikisi yer almamasına rağmen, LO yöneticileri bu partinin desteklenmesi için yoğun bir çaba içinde. Yalnızca LO tarafından sosyal demokratları desteklemek için basılan afişlere 10 milyon kron harcandı. Konfederasyonun partiye verdiği seçim yardımı ile birlikte, bu destek 70 milyon kronu buluyor. Sosyal demokrat partinin seçim bütçesinin 50 milyon kron olduğu göz önüne alındığında, işçi düşmanı politika yürütenlerin seçim masraflarının işçilerin aidatlarından karşılandığı da görülüyor. Son kamuoyu yoklamalarına göre, sosyal demokrat parti, seçimlerde yüzde 38 civarında oy alacak.
Ucuz işgücü istiyorlar İsveç sermayesi; işgücü göçünün serbest bırakılmasını, AB dışındaki ülkelerden, "sosyal haklardan yararlanmamaları" kaydı ile kalifiye ve ucuz işgücünün getirilmesini talep ediyor. Böylece, yerli ve yabancı işçiler arasında rekabet yaratılacak, İsveç işçi sınıfının ücret artışı taleplerinin önüne geçilecek ve aşırı kârlar elde edilebilecek. Tekelci burjuvazinin bu politikasını savunan Halk Partisi'nin yaptığı öneri, işsiz göçmenlerin topluma "entegrasyonu". Aslında bu, göçmen emekçilerin ucuz işgücü olarak kullanılmasının bir başka ifadesi. İşsiz göçmenlere özel iş bulma kurumları aracılığıyla iş bulunacak. Ödenecek ücret ise, sosyal yardım kurumlarının verdiğinin biraz üzerinde ama asgari ücretin altında olacak. Halk Partisi, göçmenlerin entegrasyonu tamamlamaları için İsveç vatandaşı olacakların İsveççe öğrenmesini ve sınava tabi tutulmasını da öneriyor. Parti, bu politikalarıyla göçmenleri işsizliğin ve sosyal haklardaki kısıtlamaların sebebi göstererek, gerici partilerin tabanlarından destek almayı başardı. Dört yıl önce yapılan seçimlerde yüzde 4.7 oy alan Halk Partisi, son kamuoyu yoklamalarında yüzde 12'lerde görünüyor.
Yok birbirlerinden farkları Birçok ülkede olduğu gibi, İsveç'te de düzen partilerinin program ve söylemleri birbirlerine oldukça yaklaşmış durumda. Daha önce özelleştirmelere bir ölçüde karşı çıkan kimi partiler, şimdi özelleştirmelerin kademeli olarak ve kitlelerin tepkisi eylemlere dönüşmeden tamamlanmasını istiyor. İsveç, son sekiz yıldır sosyal demokrat bir hükümet tarafından yönetiliyor. Son seçimlerden sonra Sol Parti ve Yeşillerin desteği ile azınlık hükümeti kurarak ülkeyi yöneten sosyal demokratlar, stratejik önem taşıyan demiryolları, posta, telefon, enerji sektörlerini özelleştirerek tekellere sundu. Bu nedenle yüzbinlerce işçi işten atıldı. Ayrıca, bu kurumlar tarafindan verilen hizmetlerin kalitesi düştüğü gibi; elektrik, posta ücretleri birkaç kat arttırıldı. İşyerlerinde çalışma saatleri arttı, onbinlerce işçi ve emekçi bu sömürüye dayanamayarak ya malulen emekli oldu ya da kalıcı hastalıklara yakalandı.
İşçileri suçluyorlar Şimdi, başta sosyal demokratlar olmak üzere bütün burjuva partileri, erken emeklilik ve hastalık izinlerinin ekonomiye milyarlarca kron yük getirdiğini, "hastalanma hakkının kötüye kullanıldığını" söyleyip bu durumu önlemeyi vaat ederek, tekelci sermayeye güven verme çabasında. Sosyal demokratlar, azınlık hükümetini sürdürmek ve kitlelerin oyunu almak için "Eşitlik, esenlik, birlik" temalarını ikiyüzlüce işlemeyi sürdürüyor. "Sınıf farklılıklarını azaltacağız" diyen sosyal demokratların kampanyası sınıf bilinçli işçiler tarafından trajikomik olarak değerlendiriliyor.
BM raporunda durum BM tarafından geçen yıl yayınlanan bir rapor; sanayileşmiş ülkelerde son on yıl içinde sınıf farklılıklarının en çok İsveç, ABD ve İngiltere'de arttığına işaret ediyor. Sekiz yıllık iktidarlarında bu sonuca yol açanlar ise, sosyal demokratların ta kendisi. Hükümet partisi, konut sorunu konusunda da ikiyüzlülüğünü sürdürüyor. Seçimlerden sonra konut sorununu çözeceğini iddia eden sosyal demokratlar, 1990'da Halk Partisi ile anlaşmış ve sosyal konut politikasından vazgeçmişlerdi. Bugün sadece Stockholm'de 3000 evsiz bulunuyor. Kiralık bir ev bulmak için ise 8-10 yıl beklemek gerekiyor. OECD tarafından yayınlanan bir rapora göre, gelişmiş ülkeler arasında en az konut yapan ülke, İsveç. Hükümette olmamasına rağmen sosyal demokratlara destek veren ve kendisini "feminist" olarak niteleyen Sol Parti, seçim kampanyasının odağına "fakir ile zengin, kadın ile erkek, yönetenler ile yönetilenler arasindaki farklılıkları kaldırmayı" koydu. Kendilerini "burjuva partileri" olarak adlandıran; Ilımlı Parti ve Hristiyan Demokratlar ise; sermayeye yüklenen vergilerin azaltılmasını, özelleştirmelerin sağlık kurumlarını da içerecek biçimde genişletilip hızlandırılmasını savunuyorlar.
İşçilerin talepleri yok İsveç İşçi Sendikaları Konfederasyonu (LO), seçim öncesinde işçilerin taleplerini tespit etmek amacıyla, "İsveç'in en büyük seçim araştırması" olarak adlandırılan bir anket gerçekleştirdi. 27 bin işçinin katıldığı araştırmaya göre işçiler; çalışma saatlerinin azaltılmasını, ücret farklılıklarının yok edilmesini, hastalığın ilk gününde ücret ödenmemesi anlamına gelen "karensdag" uygulamasının kaldırılmasını istiyor. Sosyal demokratların seçim bildirgesinde bu taleplerden en önemli ikisi yer almamasına rağmen, LO yöneticileri bu partinin desteklenmesi için yoğun bir çaba içinde. Yalnızca LO tarafından sosyal demokratları desteklemek için basılan afişlere 10 milyon kron harcandı. Konfederasyonun partiye verdiği seçim yardımı ile birlikte, bu destek 70 milyon kronu buluyor. Sosyal demokrat partinin seçim bütçesinin 50 milyon kron olduğu göz önüne alındığında, işçi düşmanı politika yürütenlerin seçim masraflarının işçilerin aidatlarından karşılandığı da görülüyor. Son kamuoyu yoklamalarına göre, sosyal demokrat parti, seçimlerde yüzde 38 civarında oy alacak.
Evrensel'i Takip Et