29 Ağustos 2002 21:00
'Düşünce kuruluşu' kuşatması
Pentagon'daki sertlik yanlısı politikaların önde gelen savunucularından biri olan Richard Perle hakkında az bilinen bir gerçek, bir zamanlar siyasi bir roman yazmış olması. Perle'ye uygun bir biçimde "Sert Çizgi" adını taşıyan kitap, Soğuk Savaş günlerinde geçiyor. Kahraman, Pentagon'daki bir erkek subay. Geceyarılarına dek çalışıyor. Ruslarla silahsızlanma anlaşması yaparak Amerika'nın nükleer caydırıcılığını yok etmeye çalışan dışişleri bakanlığındaki liberallere karşı tek başına mücadele veriyor ve ülkesini kurtarıyor.
On yıl sonra Perle, kurgu kahramanın rolünü üstlenmiş gibi. Gerçi Ruslar artık tehdit oluşturmuyor; bu nedenle Iraklılar, Suudiler ve genel olarak terörizm ile idare etmek zorunda.
Gerçek yaşamda Perle, savaşını tek başına yürütmüyor. Çevresinde; onun neomuhafazakâr bakış açısını paylaşan ve sık sık ABD televizyonlarında, gazetelerde, Kongre komitelerinde boy gösteren bir Ortadoğu "uzmanları" ağı bulunuyor. Bu ağ, araştırma enstitülerinde, yani devlet politikalarını etkilemeye çalışan, kimliği belirsiz bağışçıların vergiden düştükleri hediyelerle fonlanan düşünce kuruluşlarında merkezileşiyor.
Amerikan Girişim Enstitüsü Perle; Pentagon'da çok meşgul değilse, İngiltere'de Daily Telegraph gazetesini basan Hollinger Digital şirketini yönetmiyorsa veya İsrail'deki Jerusalem Post gazetesinin yönetim kurulu toplantısında değilse, bu düşünce kuruluşlarından biri olan Amerikan Girişim Enstitüsü'nün (AEI) çalışmalarına katılıyor. Perle'nin AEI'deki yakın dostu ve siyasi müttefiki, kuruluşun Ortadoğu çalışmaların bölümünün başında bulunan David Wurmser. Perle, onun "Tiranlığın Müttefiki: Amerika Saddam Hüseyin'i Yenmeyi Nasıl Başaramadı?" adlı kitabının önsözünü de yazmış. Wurmser'in eşi Meyrav; eski İsrail istihbaratçılarından Albay Yigal Carmon ile birlikte, Ortadoğu Medya Araştırma Enstitüsü'nün (Memri) kurucularından. Memri; Arapları kötü gösteren makalelerin çevrilip dağıtılmasında uzman. Meyrav Wurmser, solcu İsrailli aydınları da İsrail için bir tehdit olarak görüyor. Wurmser, Hudson Enstitüsü adlı başka bir düşünce kuruluşunun Ortadoğu bölümünü de yönetiyor. Richard Perle, son olarak bu kuruluşun mütevellileri arasına katıldı. Bayan Wurmser ayrıca; Ortadoğu Forumu adlı bir diğer kuruluşun üyesi. İran, Irak ve Afganistan uzmanı olan Michael Rubin, AEI'de Perle ve Albay Wurmser'e yardım ediyor. Ortadoğu Forumu'na da üye.
Saddam takıntıları var AEI'deki bir diğer Ortadoğu uzmanı, "Saddam Hüseyin'in Amerika'ya Karşı Bitmemiş Savaşı" adlı kitabın yazarı olan Laurie Mylroie. Mylroie, 1993 Dünya Ticaret Merkezi bombalamasının arkasında Irak'ın olduğuna dair aptalca tezi işliyor. Kitap, AEI tarafından yayımlandığında, Perle onu "mükemmel ve kesinlikle ikna edici" sözleriyle selamladı. Bayan Mylroie'nin, New York Times gazetecilerinden Judith Miller ile birlikte yazdığı "Saddam Hüseyin ve Körfez Krizi" kitabı da, gazetenin bir numaralı çok satarı olmuştu. Hem Mylroie, hem de Miller, Ortadoğu Forumu ile bağlantılı. Perle, Rubin, Wurmser, Mylroie ve Miller; Ortadoğu ve terörizm uzmanları için bir tür sahne ajanslığı yapan Peru doğumlu dilbilimci Eleana Benador'un müşterilerinden. Benador; bu kişilerin televizyona çıkmasını ve konuşmalar yapmasını ayarlıyor.
Afallatıcı bir etkiye sahipler Benador'un 28 müşterisinden en az 9'u AEI, Washington Enstitüsü ve Ortadoğu Forumu ile bağlantılı. Bu üç kuruluş; siyasi yelpazenin sadece bir ucundaki görüşleri seslendiriyor; ama kitapları, makaleleri ve televizyon şovlarıyla sağladıkları popülerlik olağanüstü. Örneğin; Washington Enstitüsü, geçtiğimiz yıl içinde üyelerinin yazdığı 90 makalenin gazetelerde yayımlandığını bildiriyor. Bunların 14'ü Los Angeles Times, 9'u New Republic, 8'i Wall Street Journal, 7'si National Review, 6'sı Daily Telegraph, 6'sı Washington Post, 4'ü New York Times, 4'ü Baltimore Sun'da yayımlanmış. 90 makaleden 50'si Michael Rubin imzasını taşıyor. Bu kuruluşların gördüğü medya ilgisinin sebebi, bu alanda uzman bulmanın zorluğu değil. Amerikan üniversitelerinde, Ortadoğu'da uzmanlaşmış olan 1400 civarında fakülte üyesi bulunuyor. Bunlardan 400-500 kadarı bölgenin çağdaş politikasının bir yönünde uzman. Ama görüşleri ne medyada, ne de hükümette yankı bulmuyor.
Üniversiteler unutuldu Michigan Üniversitesi'nden tarih profesörü Juan Cole, düşünce kuruluşlarını eleştirerek şöyle diyor: "Bu enstitülerden insanlar, televizyonlarda geçit töreni yapıyorlar. O şovlarda bir öğretim üyesinin yer aldığını pek seyrek görüyoruz. Akademisyenler ne olup bittiğini analiz ediyor, ama bir görüşün yandaşlığını yapmıyorlar. Bu nedenle de teşvik edilmiyorlar. Üniversitelerde mevcut olan Ortadoğu uzmanlığından faydalanılmıyor; temel bilgi edinmek için dahi." Zaten pek az akademisyen, çalışmalarını tanıtmak için Eleana Benador gibi ajanslarla çalışıyor; çok azı Washington'da yerleşik. Bu nedenlerle, televizyona çıkmaları veya dışişleri yetkilileriyle sohbet etmeleri biraz güç. Düşünce kuruluşlarında çalışanlar, genellikle "kıdemli akademisyen" gibi titrlerle anılıyor, ama onların araştırmaları üniversitelerdekinden çok farklı. Onların temel amacı, devlet politikalarını biçimlendirmek.
Kasalarına para akıyor Kimsenin bilmediği şey, bu faaliyetin bedelini kimin ödediği. ABD yasalarına göre; düşünce kuruluşları gibi kâr amacı gütmeyen, "belli bir partiyle bağı olmayan" kurumlara verilen bağışlar, vergiden düşülebiliyor. Ayrıca, bağış yapanların kimliğinin açıklanması gerekmiyor. Ortadoğu dışında da birçok konuyla ilgilenen AEI; 2000 yılı itibarıyla 35.8 milyon dolarlık varlığa ve 24.5 milyon dolar gelire sahipti. Nakit veya hisse biçiminde 7 adet büyük bağış aldı: Bu bağışların en düşüğü 1, en yükseği 3.35 milyon dolar. Sadece Ortadoğu ile ilgilenen Washington Enstitüsü'nün aynı yıl içinde varlıkları 11.2 milyon dolar, geliri ise 4.1 milyon dolardı. Enstitü, bağışçılarının mütevelli heyetinde yer alan kişilerle aynı olduğunu söylüyor; ama bu listede 239 isim var. Büyük bağışçıları küçüklerden ayırt etmek imkânsız. Daha küçük olan Ortadoğu Forumu'nun 2000 yılı geliri 1.5 milyon dolar; en büyük bağış ise 355 bin dolar kadar.
Üniversiteyi karalama çabası Politikayı etkileme bağlamında, düşünce kuruluşları üniversitelere oranla bazı avantajlara sahip. Öncelikle; komisyon işlemi olmadan personel alabiliyorlar. Böylece, aynı siyasi görüşteki kişilerden araştırma ekipleri kurma olanakları doğuyor. Üniversite yayıncılarının gerektirdiği akademik denetim-sitasyon işlemleri olmadan kitap basabiliyorlar. Ve genellikle Washington'da, hükümet ve medyaya yakın üsleniyorlar. Washington Enstitüsü ve Ortadoğu Forumu, geçtiğimiz günlerde, Ortadoğu ile ilgili uzmanlaşan üniversite bölümlerinin saygınlığını zedelemek için kampanya başlattılar. 11 Eylül'ün ardından, çeşitli hükümet kuruluşları, Arapça konuşan Amerikalıların ne kadar az olduğunu fark ettiler ve üniversitelerin ilgili bölümlerini güçlendirme çabaları görüldü. Ama Washington Enstitüsü ile Ortadoğu Forumu'nun üyesi, Tel Aviv Üniversitesi'ndeki Moşe Dayan Merkezi'nin eski direktörü olan Martin Kramer'in başka bir fikri vardı. Kramer, ABD üniversitelerinin Ortadoğu bölümlerini eleştiren, "Kumdaki Fildişi Kuleler" isimli bir kitap yazdı. Kitap Enstitü tarafından basıldı ve Weekly Standart dergisinden olumlu yorumlar aldı. Derginin editörü William Kristol; Kramer ile birlikte Ortadoğu Forumu'nda çalışıyordu. Yazısında, "Kramer, ulusal huzurumuz için anahtar önemde olan bir akademik alandaki entelektüel çürümeyi teşhir ederek büyük bir hizmet gerçekleştirmiştir" demekteydi...
Biri ekiyor, diğeri suluyor... Ortadoğu Forumu'nun iki periyodik yayını var: Middle East Quarterly ve Middle East Intelligence Bulletin. İkincisi, "Hür Lübnan İçin ABD Komitesi" adlı örgüt ile ortak yayınlanıyor. Middle East Quarterly, kendisini "cesur, kavrayışlı ve tartışma yaratan yayın" olarak niteliyor. Derginin son sayısındaki kavrayışlar arasında; Suriye'nin, Irak veya İran'dan "daha fazla yok edici güce sahip olduğu"nu yazan bir makale de var. İnternet üzerinden ücretsiz dağıtılan Middle East Intelligence Bulletin ise, Lübnan ve Suriye'nin "çirkin yüzü" ile ilgileniyor. Bay Rubin, yayın kurulunda. Ortadoğu Forumu da; kampus bürosu aracılığıyla üniversiteleri hedef alıyor. Hedef, "önyargı ve temel hatalara" yönelerek, "Amerikan eğitimindeki yanlış Ortadoğu müfredatını" düzeltmek. Böylece, öğrencilerin, ABD üniversitelerinde gezinen "sorumsuz" profesörlerden kurtarılması hedefleniyor. Dünyanın, Washington'un Ortadoğu politikasını şaşkınlıkla izlediği bu koşullar altında, ana hatlarını çizdiğimiz bu ağ, durumu biraz açıklayabilir... Bu ağ; kimliği belirsiz kişiler tarafından fonlanıyor ve iyi örgütlenmiş. Bir unsur tarafından ekilen fikirler, diğerleri tarafından sulanıp büyütülüyor.
(The Guardian)
Amerikan Girişim Enstitüsü Perle; Pentagon'da çok meşgul değilse, İngiltere'de Daily Telegraph gazetesini basan Hollinger Digital şirketini yönetmiyorsa veya İsrail'deki Jerusalem Post gazetesinin yönetim kurulu toplantısında değilse, bu düşünce kuruluşlarından biri olan Amerikan Girişim Enstitüsü'nün (AEI) çalışmalarına katılıyor. Perle'nin AEI'deki yakın dostu ve siyasi müttefiki, kuruluşun Ortadoğu çalışmaların bölümünün başında bulunan David Wurmser. Perle, onun "Tiranlığın Müttefiki: Amerika Saddam Hüseyin'i Yenmeyi Nasıl Başaramadı?" adlı kitabının önsözünü de yazmış. Wurmser'in eşi Meyrav; eski İsrail istihbaratçılarından Albay Yigal Carmon ile birlikte, Ortadoğu Medya Araştırma Enstitüsü'nün (Memri) kurucularından. Memri; Arapları kötü gösteren makalelerin çevrilip dağıtılmasında uzman. Meyrav Wurmser, solcu İsrailli aydınları da İsrail için bir tehdit olarak görüyor. Wurmser, Hudson Enstitüsü adlı başka bir düşünce kuruluşunun Ortadoğu bölümünü de yönetiyor. Richard Perle, son olarak bu kuruluşun mütevellileri arasına katıldı. Bayan Wurmser ayrıca; Ortadoğu Forumu adlı bir diğer kuruluşun üyesi. İran, Irak ve Afganistan uzmanı olan Michael Rubin, AEI'de Perle ve Albay Wurmser'e yardım ediyor. Ortadoğu Forumu'na da üye.
Saddam takıntıları var AEI'deki bir diğer Ortadoğu uzmanı, "Saddam Hüseyin'in Amerika'ya Karşı Bitmemiş Savaşı" adlı kitabın yazarı olan Laurie Mylroie. Mylroie, 1993 Dünya Ticaret Merkezi bombalamasının arkasında Irak'ın olduğuna dair aptalca tezi işliyor. Kitap, AEI tarafından yayımlandığında, Perle onu "mükemmel ve kesinlikle ikna edici" sözleriyle selamladı. Bayan Mylroie'nin, New York Times gazetecilerinden Judith Miller ile birlikte yazdığı "Saddam Hüseyin ve Körfez Krizi" kitabı da, gazetenin bir numaralı çok satarı olmuştu. Hem Mylroie, hem de Miller, Ortadoğu Forumu ile bağlantılı. Perle, Rubin, Wurmser, Mylroie ve Miller; Ortadoğu ve terörizm uzmanları için bir tür sahne ajanslığı yapan Peru doğumlu dilbilimci Eleana Benador'un müşterilerinden. Benador; bu kişilerin televizyona çıkmasını ve konuşmalar yapmasını ayarlıyor.
Afallatıcı bir etkiye sahipler Benador'un 28 müşterisinden en az 9'u AEI, Washington Enstitüsü ve Ortadoğu Forumu ile bağlantılı. Bu üç kuruluş; siyasi yelpazenin sadece bir ucundaki görüşleri seslendiriyor; ama kitapları, makaleleri ve televizyon şovlarıyla sağladıkları popülerlik olağanüstü. Örneğin; Washington Enstitüsü, geçtiğimiz yıl içinde üyelerinin yazdığı 90 makalenin gazetelerde yayımlandığını bildiriyor. Bunların 14'ü Los Angeles Times, 9'u New Republic, 8'i Wall Street Journal, 7'si National Review, 6'sı Daily Telegraph, 6'sı Washington Post, 4'ü New York Times, 4'ü Baltimore Sun'da yayımlanmış. 90 makaleden 50'si Michael Rubin imzasını taşıyor. Bu kuruluşların gördüğü medya ilgisinin sebebi, bu alanda uzman bulmanın zorluğu değil. Amerikan üniversitelerinde, Ortadoğu'da uzmanlaşmış olan 1400 civarında fakülte üyesi bulunuyor. Bunlardan 400-500 kadarı bölgenin çağdaş politikasının bir yönünde uzman. Ama görüşleri ne medyada, ne de hükümette yankı bulmuyor.
Üniversiteler unutuldu Michigan Üniversitesi'nden tarih profesörü Juan Cole, düşünce kuruluşlarını eleştirerek şöyle diyor: "Bu enstitülerden insanlar, televizyonlarda geçit töreni yapıyorlar. O şovlarda bir öğretim üyesinin yer aldığını pek seyrek görüyoruz. Akademisyenler ne olup bittiğini analiz ediyor, ama bir görüşün yandaşlığını yapmıyorlar. Bu nedenle de teşvik edilmiyorlar. Üniversitelerde mevcut olan Ortadoğu uzmanlığından faydalanılmıyor; temel bilgi edinmek için dahi." Zaten pek az akademisyen, çalışmalarını tanıtmak için Eleana Benador gibi ajanslarla çalışıyor; çok azı Washington'da yerleşik. Bu nedenlerle, televizyona çıkmaları veya dışişleri yetkilileriyle sohbet etmeleri biraz güç. Düşünce kuruluşlarında çalışanlar, genellikle "kıdemli akademisyen" gibi titrlerle anılıyor, ama onların araştırmaları üniversitelerdekinden çok farklı. Onların temel amacı, devlet politikalarını biçimlendirmek.
Kasalarına para akıyor Kimsenin bilmediği şey, bu faaliyetin bedelini kimin ödediği. ABD yasalarına göre; düşünce kuruluşları gibi kâr amacı gütmeyen, "belli bir partiyle bağı olmayan" kurumlara verilen bağışlar, vergiden düşülebiliyor. Ayrıca, bağış yapanların kimliğinin açıklanması gerekmiyor. Ortadoğu dışında da birçok konuyla ilgilenen AEI; 2000 yılı itibarıyla 35.8 milyon dolarlık varlığa ve 24.5 milyon dolar gelire sahipti. Nakit veya hisse biçiminde 7 adet büyük bağış aldı: Bu bağışların en düşüğü 1, en yükseği 3.35 milyon dolar. Sadece Ortadoğu ile ilgilenen Washington Enstitüsü'nün aynı yıl içinde varlıkları 11.2 milyon dolar, geliri ise 4.1 milyon dolardı. Enstitü, bağışçılarının mütevelli heyetinde yer alan kişilerle aynı olduğunu söylüyor; ama bu listede 239 isim var. Büyük bağışçıları küçüklerden ayırt etmek imkânsız. Daha küçük olan Ortadoğu Forumu'nun 2000 yılı geliri 1.5 milyon dolar; en büyük bağış ise 355 bin dolar kadar.
Üniversiteyi karalama çabası Politikayı etkileme bağlamında, düşünce kuruluşları üniversitelere oranla bazı avantajlara sahip. Öncelikle; komisyon işlemi olmadan personel alabiliyorlar. Böylece, aynı siyasi görüşteki kişilerden araştırma ekipleri kurma olanakları doğuyor. Üniversite yayıncılarının gerektirdiği akademik denetim-sitasyon işlemleri olmadan kitap basabiliyorlar. Ve genellikle Washington'da, hükümet ve medyaya yakın üsleniyorlar. Washington Enstitüsü ve Ortadoğu Forumu, geçtiğimiz günlerde, Ortadoğu ile ilgili uzmanlaşan üniversite bölümlerinin saygınlığını zedelemek için kampanya başlattılar. 11 Eylül'ün ardından, çeşitli hükümet kuruluşları, Arapça konuşan Amerikalıların ne kadar az olduğunu fark ettiler ve üniversitelerin ilgili bölümlerini güçlendirme çabaları görüldü. Ama Washington Enstitüsü ile Ortadoğu Forumu'nun üyesi, Tel Aviv Üniversitesi'ndeki Moşe Dayan Merkezi'nin eski direktörü olan Martin Kramer'in başka bir fikri vardı. Kramer, ABD üniversitelerinin Ortadoğu bölümlerini eleştiren, "Kumdaki Fildişi Kuleler" isimli bir kitap yazdı. Kitap Enstitü tarafından basıldı ve Weekly Standart dergisinden olumlu yorumlar aldı. Derginin editörü William Kristol; Kramer ile birlikte Ortadoğu Forumu'nda çalışıyordu. Yazısında, "Kramer, ulusal huzurumuz için anahtar önemde olan bir akademik alandaki entelektüel çürümeyi teşhir ederek büyük bir hizmet gerçekleştirmiştir" demekteydi...
Biri ekiyor, diğeri suluyor... Ortadoğu Forumu'nun iki periyodik yayını var: Middle East Quarterly ve Middle East Intelligence Bulletin. İkincisi, "Hür Lübnan İçin ABD Komitesi" adlı örgüt ile ortak yayınlanıyor. Middle East Quarterly, kendisini "cesur, kavrayışlı ve tartışma yaratan yayın" olarak niteliyor. Derginin son sayısındaki kavrayışlar arasında; Suriye'nin, Irak veya İran'dan "daha fazla yok edici güce sahip olduğu"nu yazan bir makale de var. İnternet üzerinden ücretsiz dağıtılan Middle East Intelligence Bulletin ise, Lübnan ve Suriye'nin "çirkin yüzü" ile ilgileniyor. Bay Rubin, yayın kurulunda. Ortadoğu Forumu da; kampus bürosu aracılığıyla üniversiteleri hedef alıyor. Hedef, "önyargı ve temel hatalara" yönelerek, "Amerikan eğitimindeki yanlış Ortadoğu müfredatını" düzeltmek. Böylece, öğrencilerin, ABD üniversitelerinde gezinen "sorumsuz" profesörlerden kurtarılması hedefleniyor. Dünyanın, Washington'un Ortadoğu politikasını şaşkınlıkla izlediği bu koşullar altında, ana hatlarını çizdiğimiz bu ağ, durumu biraz açıklayabilir... Bu ağ; kimliği belirsiz kişiler tarafından fonlanıyor ve iyi örgütlenmiş. Bir unsur tarafından ekilen fikirler, diğerleri tarafından sulanıp büyütülüyor.
(The Guardian)
Evrensel'i Takip Et