21 Ağustos 2002 21:00

Filistin'in sözcüklerle işgali

"Tutuklu" karmaşık bir terimdir. Bir katil, çocuğa sarkıntılık eden biri ya da uyuşturucu tüccarı için kullanılabilir. Fakat ayrıca direnişçiler için, insan hakları savunucuları, bir ideali olan coşkulu liderler, acımasız bir baskıcının önünde af dilemeyi reddedip meydan okuyan erkek ve kadınlar için de kullanılır. Ama hepsi "tutuklu"dur işte. Nelson Mandela da bunlardan biriydi. İntifada lideri Mervan Barguti ise bir diğeri. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin lideri Ahmed Sedat ise üçüncüsü. Ve daha binlerce kişi...

Rehine değil 'tutuklu' Filistinliler kendilerini sık sık "tutuklu" olarak buluyorlar. Bu genellikle İsrail ordusu 15-50 yaşları arasında olan, hatta bazen 60'ı bulan çocukları ve erkekleri tutukladığında ortaya çıkıyor. Bunlar katil değil. İsrail tanklarının işgale başladığı; Apache'lerin gümbürdeyerek geldiği ve hoparlörlerden bir araya toplanmadıkları takdirde vurulacaklarının duyurulduğu sırada yemek yiyen, televizyon izleyen Filistinliler. İsrail "özel kuvvetleri" sivil kılığına girip Batı Şeria'da uyumakta olan bir köye baskın düzenledikleri ve annesinin kucağında uyuyan bir çocuğu kaçırdıkları zaman; o çocuk rehine, İsrailli askerler de adam kaçırmış olmuyor. Çocuk "tutuklu" oluyor, hem de bırakın siyasi bir tutuklunun haklarına sahip olmayı, bir suçlunun bile haklarına sahip olmayan "tutuklu".

Selam işkencesi İsrail bir devlet, ordusu var ve askerleri "Davut'un yıldızı" markalı üniforma giyiyor. Bu vesileyle birçok şey haklı gösteriliyor. Cenin mülteci kampında yaşayan insanlar nisan kıyımından sonra kaçırıldığında ve çıplak, dört bir yanı çevrilmiş Selam adlı bir alana atıldığında, İsrail ordusu tüm bir kampın erkeklerini kaçırmaktan suçlu bulunmadı. Filistinliler sadece ordu tarafından "tutuklanmıştı." Bu insanlardan birkaçıyla konuştum ve onlara nasıl davranıldığına dair korkunç hikayeler duydum. Parmağı uçurulan bir erkeğin üç gün boyunca parmağının kanamasına müdahale edilmemiş. Adamın parmağı şişmiş ve neredeyse kangrenden ölüyormuş. Sinekler yarayı derinleştirmiş. Yaşlı bir adamı küreğin sapıyla dövmüşler, ölene kadar "hapishanede" işkence etmişler. Binlerce erkek çırılçıplak soyunmaya zorlanmış. Elleri kelepçeli, gözleri bağlı bir şekilde Selam'da hayvanlar gibi kapatılmışlar. Günlerce yemek yemeyi, su içmeyi ve tıbbi müdahaleyi reddetmişler. İdrarlarını yapmaları için küçük bir kap verilmiş. Ve bunlar, yaşayacakları kâbusların yalnızca başlangıcı olmuş.

Katliama terör kılıfı Fakat İsrail ordusunun acımasızlığı birkaç teknik terimle aklanabilir. "İsrail, Filistinliler'in, İsrail Güvenlik Güçleri'nin düzenlediği Batı Şeria baskını sırasında kötü muamele yaptığı suçlamalarını kabul etmiyor." Bu, ABD'de herhangi bir gazetede okuyabileceğimiz tanıdık bir cümle değil mi? Binlerce insanın, uzun soğuk geceler boyunca vahşi bir ordu tarafından işkence görmesi ve tacize uğraması, bir İsrail ordu yetkilisi tarafından sadece "Filistin yalanına" indirgenebiliyor. Yürekli birkaç muhabir tarafından çekilen fotoğraflar kimin umrunda? Aynı korkunç manzarayı defalarca aynı küçük detaylarla tekrarlayan tanıkların anlattıklarıyla kim ilgilenir? Uluslararası hukukun ne dediği ya da insan haklarının ne gerektirdiği kimin umurunda? İsrail kendisini basına sunmayı bildikten, İsrail ordu ve hükümet sözcüleri fotojenik olduktan sonra ve adı verilmeyen gazetecilere hitap etmeden önce ne zaman bir iki şaka patlatacaklarını bildikten sonra, hatta tüm bu olanlar "İsrail'in terörizme karşı kendisini koruması" kılıfına gizlendiği sürece, yapılanların hepsi haklı gösterilebilir.

Ölülere bile rahat yok İsrail milyonlarca Filistinli'yi evlerine hapsedebilir, sonra onları azıcık yiyecek ve içecek vererek, tedavi görmelerine izin vermeden rehine olarak tutabilir. İsrail'in yaptıkları hiçbir zaman sorgulanmayacaktır. İsrail vahşetiyle Naziler'inki tam olarak örtüşüyor. İsrail ordusu genellikle kurbanların organlarını çalıyor. İsrail, haftalarca caddelerde yatan, üzerlerinde kurtçukların süründüğü Filistinli cesetlere kurtarma ekiplerinin yaklaşmasına izin vermiyor. Cenin'de ölü sivillerin üzerinden defalarca tanklarla kayıtsızca geçiyor. İsrail katliamını yaşayan bir Filistinli bana şunları söylemişti: "Cesedin kimliğini tespit edemedik, çünkü tank üzerinden defalarca geçmişti. Sağlam kalan tek şey tırnaklarıydı."

İsrailli rehine, Filistinli tutuklu İsrail ordusu ne suç işlerse işlersin, tanınan bir ülkenin düzenli ordusu olarak kalıyor. Ailelerini ve köylerini savunan Filistinliler ise, "militan", "tetikçi" ve söylemeye gerek bile yok, "terörist" oluyorlar. Gerçekleşmesi çok zor, ama eğer İsrailli bir asker Arap direnişçi tarafından kaçırılırsa, "rehine" oluyor. Hizbullah tarafından tutulan üç İsrailli asker rehine, tutuklu değil. Ve serbest bırakılmaları, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın en önem verdiği şeylerden. Ancak Filistinli "tutukluların" bırakılması, yalnızca ellerinden bir şey gelmeyen ailelerinin öncelik sırasında. Mervan Barguti, İsrail ordusu tarafından evinden kaçırıldı. Böylece düşmanının mahkemesinde "cinayet ve terörizmden" suçlanabilir. İsrailli adam kaçıranlar, teoride savaş suçundan yargılanması gereken kişiler iken, Barguti'nin durumuna üzülenler bile İsrail'i adil bir mahkeme yapmaya çağırmakla yetiniyor.

İkincil hasar İntifada'nın ilk aylarında; Ramallah'ta bir Filistinli direnişçiye suikast girişiminde bulunan üç İsrailli, kızgın kalabalık tarafından öldürüldü. Amerikan basınında olay Filistinliler'in "vahşiliğinin" sembolü olurken, İsrail'in "mazlumluğunu" da göstermişti. Fakat kaç Filistinli'ye suikast düzenlendi? Sayılamayacak kadar çok; aralarında tekerlekli sandalyeye mahkûm edilen Nasir Cerar da vardı. İsrail buldozerleri, bir süre önce Tubas'ta bulunan Cerar'ı ezdi ve boynunu kopardı. Fakat bu "hedef alınmış militanların infaz edilmesi" olaylarından yalnızca biriydi. Eğer bu tür "hedeflenmiş" ölümlerde Filistinli siviller de ölürse onların ölümleri ancak 'ikincil hasar' oluyor. Ayrıca, bir "militana" suikast düzenlenmesi İsrail Başbakanı Ariel Şaron'a göre 'mükemmel bir başarı'.

Örtülen gerçekler Bu Ortadoğu'nun garip gerçeği, birçok insanın İsrail'in ırkçı bir devlet olduğunu, İsrail ordusunun Nazileri aratmadığını, Filistin halkının varoluş mücadelesi verdiğini ve onuru için savaştığını görmesini engelleyen bir gerçek. Bu tür gerçekler ışığında, İsrail cinayetlerini yutturabilir. İki yıl önce, İntifada'nın başlangıcından bu yana 1805 cinayet. Ve buna ek olarak sayfalar isteyen uzun bir suç listesi. Ama ABD'ye göre, tüm bunların suçlusu Filistin Yönetimi'nin mali şeffaflıktan yoksun olması. Ve Kofi Annan'ın raporuna göre, (dünyanın dört büyük ordusu tarafından işgal edilen güçsüz mülteci kamplarını korumaktan başka şansları olmayan) Filistinli militanlar, Cenin katliamında, yani "Cenin olaylarında" suçlanmayı hak eden kişiler. İsrail'in önde gelen ruhani liderlerinden birine göre, Filistinliler "zararlı böcekler" ve İsrail'in görevi de onları yeryüzünden silmek. Cenin halkına göre ise direniş, son kan damlası akıtılana kadar sürmeli, çünkü özgürlük ve adalet hayattan daha aziz!

(Palestine Chronicle)

Evrensel'i Takip Et