Bu çember bizi boğar
Bir toplumun ilerlemesinde kitle iletişim araçlarının çok büyük önemi vardır. Okuduğu gazete, sürekli olarak takip ettiği kanal insanın belirli bir zaman sonra aynası olur. O ne söylerse ona inanır, sanki kanalın ve gazetenin dilinden konuşmaya başlar. Özellikle televizyon, insan hayatının önemli bir bölümünde eğlenmek ya da bilgilenmek için fazlaca izlenmektedir. Tabi ki izlendiği oranda etkilenilerek gündelik hayata dair çıkarımlar yapılmaktadır. Sürekli olarak takip edilen programın niteliği de izleyenleri etkileyerek militarist hislerimizi güçlendirir.
Yerli diziler başlı başına bir sektör haline geldi. Artık insanlar dizim var diye ya evlerine kapanıyorlar ya da misafir kabul etmiyorlar. Tabi bu sırada bozulan insan ilişkileri kanalın reytinge reyting ekleyerek kasalarda son hali olan banknotlara dönüşüyor. Yani bir tarafın kasası para dolsun diye diğer taraf insan ilişkilerinden, zamanından ve psikolojisinden farkına varmadan fedakârlık ediyor. Dizilerin aralarına bol reklâm sıkıştırıp insanın en büyük zaaflarından olan merak duygusunu iyiden iyiye harekete geçirmek bir sonraki bölümün izlenmesini de garanti altına alıyor. Kendisinin de bu açmazın içinde olduğunun farkına varmayanlarda bozulan psikolojileriyle reklâma giren dizinin ardından zap yaparak diğer programları izleme derdine düşüyor.
Diziler bir tarafa, eğlendirme amacıyla yayınlanan yarışma programlarının artık tadı kaçmaya başladı. Yarışma diye adlandırdığımız olayın (BBG evi, evlendirme programları… gibi) özgürlükleri kısıtlayıp, özel hayat diye bir kavramı ortadan kaldırmasına alışmıştık, fakat insanın en temel ihtiyaçlarına dokunması sorunuyla henüz karşılaşmamıştık. Reyting kaygısı olan ve bu uğurda her şeyi yapabilecek kanalların birinde insanları bir çember içine alarak orada üç gün süreyle kalmalarını şart koşan bir yarışma programı yayınlanmaya başlandı. Göz göre göre insanın yaşam alanını kısıtlamakla kalmayıp; yemek yeme, tuvalete gitme ve su içme ihtiyaçları için belirli miktar para ödenmesini zorunlu kılan yarışma programında insanların birbirine düşmesi ve nefret etmesi eğlenceli olarak gösterilmektedir. İnsanların para kazanma hırslarını ön plana çıkaran yarışma, temel hakları açıkça kısıtladığı için insan haklarına da tamamen aykırıdır. İnsana verilen önemi en aza çekmeye çalışan yarışma programı paranın insandan ve yaşama haklarından üstün olduğunu gözümüze sokmaktadır. Bu tür bir yarışmanın içinde olmayıp sadece ekran karşısında oturan insanların bile psikolojileri alt üst olurken böyle bir yarışmanın içinde olanların halleri elbette ki daha vahim olacaktır. Zaten popüler kültürün bir parçası olmaya çalışan kişi bu tipteki bir yarışmadan çıktıktan sonra yeteri kadar üne kavuşamadığından çeşitli travmalar geçirmektedir. Aynı zamanda yönetmenlerin en büyük sorunlarından olan, olur olmadık yerlere yapılan sansürlemeler hiçbir yetkilinin gözünden kaçmazken, böyle yarışma programlarına herhangi bir ses çıkaranın olmaması da dikkatleri çekmiyor değil.
Sonuç olarak; birilerinin cepleri daha fazla dolsun diye harcanan halk, toplumu birbirine düşüren olaylardan zevk almayacaktır. Böyle bir televizyonculuğun amacı sadece toplumu birbirinden uzaklaştırarak yalnızlaştırmak, televizyona ve programlarına bağımlı hale getirmektir. İnsan hayatına değer veren, kendini soyutlayarak değil de birlik olduğu sürece huzur içinde yaşayacağını anlatan programlar izlenmelidir. Toplum, kendi aynası olan kitle iletişim araçlarını bu yönde kullandığı sürece, yaşamanın gerekliliğinin farkına varacaktır.
Evrensel'i Takip Et