30 Temmuz 2002 21:00
Bağımsız ve demokratik Türkiye
için birlik çağrısı
Emeğin Partisi (EMEP) Genel Başkanı Levent Tüzel, ABD'nin dünya üzerindeki egemenlik kavgalarının ve Irak'a saldırı planlarının konuşulduğu bugünlerde, sermaye güçlerinin ve onun Türkiye'deki işbirlikçilerinin, IMF politikalarını sürdürecek ve savaşta rol oynayacak yeni bir hükümet için devreye girerek ülkeyi seçime götürdüğünü belirtti. Tüzel, bağımsız ve demokratik bir Türkiye için emekten yana güçlere güçbirliği çağrısında bulundu.
Tüzel, ülke gündemindeki son gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulunduğu halk toplantılarının birini de Urfa'da gerçekleştirdi. Urfa Belediyesi Kültür Merkezi'nde önceki akşam gerçekleştirilen halk toplantısında Urfalılarla buluşan Tüzel, bu seçimlerde, Türkü, Kürdü, Arabı yaşam kavgası veren tüm emekçilerin, emekçilerin çıkarlarını savunan bir yönetimi sandıktan çıkarması gerektiğini ifade etti. EMEP GYK üyesi Ender İmrek'in de hazır bulunduğu toplantıya birçok sendika, kitle örgütü temsilcileri ve HADEP yöneticileri de katıldı. "Emekçilerin taleplerini, politikalarını artık iktidara taşımak, seçimlerde bu yönde birlikte bir tavrı sergilemek gerekmektedir" diyen Tüzel, ülke siyasetinin başta ABD olmak üzere dış güçler tarafından belirlendiğinin altını çizerek, 57. Hükümet'in iktidarı boyunca ABD'nin isteklerini eksiksiz yerine getirdiğini belirtti. İşçiler, köylüler ve gençlerin katılımının yoğun olduğu toplantıda Tüzel'in konuşması sık sık sloganlarla desteklendi.
Emekçiler tarafını belirlemeli Halkın iktidardaki partilere öfke duyduğunu bilen iktidardaki partilerin, seçimlerde barajın altında kalacağının farkında olduğunu, muhalefet partilerinin de bu durum üzerinden kendilerini seçenek olarak gösterdiğini ifade eden Tüzel, Ecevit'in AKP ve HADEP'i sistem için bir tehdit olarak gösterip, erken seçime karşı çıkarak, 2004 yılına kadar iktidarda kalma peşinde olduğunu ifade etti. "Bizi seçerseniz bu ülkeye bolluk bereket getireceğiz" diyenlerin programının da mevcut olanın devamı, pazar ekonomisi olduğunu ve tıpkı GAP'ta olduğu gibi bu ülkenin topraklarını yabancı sermayeye peşkeş çektiğini dile getiren Tüzel, işçi ve emekçilerin, seçimlerde, "Toprağı olmayan, kendi topraklarında ırgatlık yapan, işi gücü olmayan, işi olsa bile açlık sınırında yaşamaya mahkûm olan bu ülkenin 70 milyonu ne yapacak?" sorusuna yanıt arayarak tarafını belirlemesi gerektiğini belirtti. "Elinde 25 milyar dolar olan Türkiye ekonomisine sahip olur deniyor. Türkiye ekonomisi öylesine küçülmüş ki, bu paraya sahip olan dünyadaki zengin şirketler Türkiye ekonomisine sahip olabilir" şeklinde konuşan Tüzel, IMF politikalarıyla fabrikaların, kamu işletmelerinin tıpkı Beykoz'daki Paşabahçe Cam Fabrikası'nda olduğu gibi tek tek kapatıldığını kaydetti.
Savaşa karşı gelinmeli Tüzel, şöyle devam etti: "Türkiye'nin meselesi sadece üretimsizlik, ekmek meselesi, işsizlik değil, Türkiye'nin başında daha büyük belalar var. Türkiye ABD'nin istekleri doğrultusunda savaşa sürüklenmek isteniyor. ABD çıkarları için Irak'a saldırı planları yapıyor. Körfez harekâtından bu yana Irak halkına 10 yıldır ambargo uygulanıyor. Irak halkına ilaç, gıda gitmiyor, ancak tepelerine bomba yağdırılıyor." ABD'nin savaş ekonomisiyle içinde bulunduğu krizi aşma peşinde olduğuna dikkat çeken Tüzel, Türkiye'nin savaşa sürüklenmesiyle Türkiye işçi ve emekçilerinin payına daha fazla açlık ve yoksulluk düşeceğinin altını çizdi. "Savaş tehdidi Türkiye'nin en önemli meselelerinden biri haline gelmiştir" diyen Tüzel, işçi ve emekçilerin sırtını IMF'ye, ABD'ye dayayan partilere, "Siz ABD'ye dost musunuz, değil misiniz? IMF 'den borç almayı sürdürecek misiniz, sürdürmeyecek misiniz? sorularını sorması gerektiğini ifade etti.
Kürtlerin demokrasi talepleri
seçim malzemesi Bölgede yaşananlara dikkat çeken ve 20 milyonu aşkın Kürt'ün tam hak özgürlüğünü savunan Tüzel, AB ile demokrasi geleceğini savunan çevrelerin durumu ve dönemi iyi değerlendirmeleri gerektiğini belirtti. Tüzel; demokrasi, insan hakları, Kürtçe eğitim, idam ve OHAL'in kaldırılması gibi taleplerin yıllardır bu ülkede dile getirildiğini ve bunun için mücadele edilerek bedeller ödendiğini belirtti. Bu taleplerin kararlı savunucusu olacağız diyen Tüzel, düzen partilerinin hayata geçirilmesi gereken hak ve özgürlükleri AB'ye endeksleyerek halkı yedeklemek istediklerine dikkat çekerek bu oyunun bozulması için gerçek emek ve demokrasi güçlerinin birliğine ihtiyaç olduğunu ifade etti. Bu taleplerin seçim malzemesi haline geldiğini belirten Tüzel, AB'nin belirsiz bir süreç olduğuna dikkat çekerek; Kürt'ü, Türk'ü, Arap'ı tüm emekçilerin AB'den daha öncelikli ekonomik ve siyasi taleplerin gerçekleşmesi için el ele vermesi, demokrasi özgürlük ve emek hareketinin güçbirliğini yaratması gerektiğini vurguladı. Tüzel, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Emekten ve özgürlükten yana güçler olarak AB meselesi üzerinden bir ayrışmaya gidemeyiz. AB üzerinden gücümüzü bölmeye değil, bu halkın özlemini duyduğu taleplerin gerçekleşmesi için güçbirliğine ihtiyacımız var. Bunun için seçimlere bağımsız ve demokratik bir Türkiye için emekten özgürlük ve demokrasiden yana partiler olarak güçlerimizi birleştirerek girelim. EMEP ve HADEP bu ülkede kardeşliği savunan güçler olarak, yapmamız gereken budur."
EMEKÇİLERİN BİRLİĞİ Emeğin Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Varlı İzmir'de kahve toplantılarında emekçilerle yüz yüze gelerek EMEP'in güncel gelişmeler üzerine değerlendirmelerini aktardı. Menemen ilçesinin Hıdırtepe Mahallesi'yle Gültepe'nin Çınartepe Mahallesi'nde emekçilerle bir araya gelen Varlı, EMEP'in seçimler, AB, Irak Operasyonu konularındaki görüşlerini aktardı. Her iki toplantıda da emekçiler söz alarak kendi görüşlerini aktarıp sorular sordular. Sorular ittifak ve emekçilerin nasıl bir araya getirileceği konularında yoğunlaştı. Varlı, burada yaptığı konuşmada, EMEP'in seçimlerde ittfaklara açık olduğunu, bunun için yapılması gerekenin emekçileri bir program etrafında birleştirmek gerektiğini vurguladı. İşçiler arasında önyargılı bir şekilde solcu sağcı ayrımı yapılmaması gerektiğini kaydeden Varlı, asıl çelişkinin emek-sermaye çelişkisi olduğunu kavramanın önemli olduğunu vurguladı. Hıdırtepe Kaya Kırathanesi'nde yapılan toplantıya petrol, demirçelik, tütün ve inşaat işçileri ile mahalle halkı katıldı. Abdullah Varlı'nın ülkenin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik durumu aktaran konuşmasının ardından katılımcılar sorular yöneltti.
Emekçilerin soruları Kazımpaşa Mahallesi Muhtarı Azime Tekin, "Eğer AB'ye karşıysanız buna karşılık alternatif olarak ne düşünüyorsunuz? Türkiye ekonomisi IMF'siz nasıl yönetilecek? ABD ile Irak arasındaki savaş Türkiye'ye ne getirip ne götürecek?" sorularını yöneltti. Tütün işçisi Suna Teker, işçiler olarak haklarını nasıl arayacaklarını sordu. İnşaat işçisi Hüseyin Yıldız; "Küba bile dışa bağımlı olarak yaşıyor. Eğitimde, hukukta, ekonomide, tarımda tam bağımsız bir Türkiye olabilir mi?" sorusunu yöneltti. Belediye işçisi Kasım Yılbaşı ise, "Denemediğimiz parti kalmadı. Dış borç kat kat arttı. Her gelen bizden bir beş yıl istiyor. Bakıyoruz, borç gırtlakta. Bizi daha ne kadar kandıracaklar" diyerek görüşlerini belirtirken sol partilerin neden bir araya gelmediğini sordu. Mahalle sakinlerinden Veli Çaylak, "200 milyar dolar borcumuz olan emperyalist güçler ülkemizin her şeyine karışacaktır doğal olarak. Ekonomik, siyasi, kültürel beyin olarak da ülkeyi ele geçiriyorlar. Siz diğer partilerden farklı olduğunuzu söylediniz. Bu kadar borç varken siz iktidara geldiğinizde IMF'ye karşı ne yapacaksınız" sorusunu yöneltti. Bir başka işçi Haluk Tüzün de, "Meclis içinde veya dışında sosyalizm adına yola çıkmış patilerin tek tek olmak yerine bir alternatif yaratıp emeğin dayanışmasını göstererek bir ittifak durumu neden gerçekleşmiyor? Bir halk ittifakının yaratılması Türkiye'de kaçınılmazdır. İttifak olayına nasıl bakıyorsunuz?" diye sordu.
IMF'ye karşı bağımsızlık Abdullah Varlı bu sorulara verdiği yanıtta, politika yapmak için güçlü olmak gerektiğini dile getirerek, "Güçlü olmak için bir araya gelmek lazım. Ekonomik, siyasi, sosyal anlamda yaşamınızı kötüleştiren politikaları uygulayan sermayeden yana politikalara imza atan partileri siz sol parti olarak mı görüyorsunuz? DSP, CHP, Yeni Oluşumcu yani IMF politikalarını uygulayan partiler nasıl sol parti olabiliyor. Nasıl emekten yana parti olabiliyor?" dedi. Avrupa'da faşist partilerin Fransa'da Le Pen'in, Avusturya'da Heider'in partisinin önemli bir oy sıçramasına ulaşmasından Avrupa'daki sol ve sosyal demokrat partilerin sorumlu olduğunu dile getiren Varlı, "Bugün Türkiye'de de merkez sağ partilerin oyları veya sağ oylar bu kadarsa bunun sorumlusu olan özünde sermaye politikalarından farklı bir şey söylemeyen ama kendisine soldan ve emekten yana diyen partilerdir. Bugün Avrupa'da kendilerini bu şekilde tanıtan partilerin hepsi sosyal hakların kısıtlanmasına imza attı" dedi. Kendilerini bu şekilde ifade edenlere IMF politikalarına karşı olup olmadıklarını sormak gerektiğini belirten Varlı, bağımsız bir ekonomik ve siyasi anlayışı olmayan partilerin emekten yana olamayacağını vurguladı. Türkiye'nin bağımsız ekonomik politikalar uygulama gücüne sahip olduğunu ifade eden Varlı, "Üç gün ambargo altında karanlıkta ve aç kalmaya katlanamayan bir ulus ilelebet karanlıkta kalmaya mahkûmdur" dedi.
Bağımsız dış politika Çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu Çınar Düğün Salonu'nda gerçekleştirilen toplantıda da Varlı, AB'ye girmenin Türkiye'nin önünü açmayacağını söyleyerek, "Açıkça sermayenin her türlü politikasına karşı olduğumuzu söylüyoruz. ABD'nin Irak politikasına Türkiye'nin Ortadoğu politikasına İsrail'le işbirliğine karşı çıkıyoruz" dedi. İzlenen dış politikanın da bağımsız olmadığını vurgulayan Varlı, Irak'a karşı bir savaşın Türkiye'nin çıkarına olmadığını belirtti. Seçimlerde emekçilerin kendi adaylarını çıkarması gerektiğini, kendi politikalarını yapması gerektiğini dile getiren Varlı, "Emekçiler, ya çıkarları neredeyse orada birleşecek, onun politikalarını yapacak ya da sermaye partilerinin peşinden giderek biraz daha köleleşecek. Emeğin politikaları bağımsız demokratik Türkiye'dir. Bağımsız demokratik Türkiye, IMF ile yapılan bütün anlaşmaların iptal edilmesidir" dedi. Varlı'nın konuşmasının ardından kürsüye çıkan çalıştığı fabrikanın özelleştirilmesi sonucu işsiz kalan 45 yaşındaki Yaşar Kılıç şöyle konuştu: "Benim dört çocuğum var. Emekçi kesim olarak çocuklarımızı okutamayacağız. Şimdiye kadar bizim oylarımızı alan CHP'si, DSP'si Doğru Yol'u, ANAP'ı aynı. Hepsi IMF politikalarını uyguladılar. IMF ve Amireka'ya karşıyım diyen kim ise ben oyumu ona vereceğim. Bu ülkede benim gibi bir sürü insan var. Türkiye'deki üç milyon özelleştirme mağdurundan biri de benim. Ben çocuğumun Irak'ta savaşa gidip ölmesini istemiyorum".
Emekçiler tarafını belirlemeli Halkın iktidardaki partilere öfke duyduğunu bilen iktidardaki partilerin, seçimlerde barajın altında kalacağının farkında olduğunu, muhalefet partilerinin de bu durum üzerinden kendilerini seçenek olarak gösterdiğini ifade eden Tüzel, Ecevit'in AKP ve HADEP'i sistem için bir tehdit olarak gösterip, erken seçime karşı çıkarak, 2004 yılına kadar iktidarda kalma peşinde olduğunu ifade etti. "Bizi seçerseniz bu ülkeye bolluk bereket getireceğiz" diyenlerin programının da mevcut olanın devamı, pazar ekonomisi olduğunu ve tıpkı GAP'ta olduğu gibi bu ülkenin topraklarını yabancı sermayeye peşkeş çektiğini dile getiren Tüzel, işçi ve emekçilerin, seçimlerde, "Toprağı olmayan, kendi topraklarında ırgatlık yapan, işi gücü olmayan, işi olsa bile açlık sınırında yaşamaya mahkûm olan bu ülkenin 70 milyonu ne yapacak?" sorusuna yanıt arayarak tarafını belirlemesi gerektiğini belirtti. "Elinde 25 milyar dolar olan Türkiye ekonomisine sahip olur deniyor. Türkiye ekonomisi öylesine küçülmüş ki, bu paraya sahip olan dünyadaki zengin şirketler Türkiye ekonomisine sahip olabilir" şeklinde konuşan Tüzel, IMF politikalarıyla fabrikaların, kamu işletmelerinin tıpkı Beykoz'daki Paşabahçe Cam Fabrikası'nda olduğu gibi tek tek kapatıldığını kaydetti.
Savaşa karşı gelinmeli Tüzel, şöyle devam etti: "Türkiye'nin meselesi sadece üretimsizlik, ekmek meselesi, işsizlik değil, Türkiye'nin başında daha büyük belalar var. Türkiye ABD'nin istekleri doğrultusunda savaşa sürüklenmek isteniyor. ABD çıkarları için Irak'a saldırı planları yapıyor. Körfez harekâtından bu yana Irak halkına 10 yıldır ambargo uygulanıyor. Irak halkına ilaç, gıda gitmiyor, ancak tepelerine bomba yağdırılıyor." ABD'nin savaş ekonomisiyle içinde bulunduğu krizi aşma peşinde olduğuna dikkat çeken Tüzel, Türkiye'nin savaşa sürüklenmesiyle Türkiye işçi ve emekçilerinin payına daha fazla açlık ve yoksulluk düşeceğinin altını çizdi. "Savaş tehdidi Türkiye'nin en önemli meselelerinden biri haline gelmiştir" diyen Tüzel, işçi ve emekçilerin sırtını IMF'ye, ABD'ye dayayan partilere, "Siz ABD'ye dost musunuz, değil misiniz? IMF 'den borç almayı sürdürecek misiniz, sürdürmeyecek misiniz? sorularını sorması gerektiğini ifade etti.
Kürtlerin demokrasi talepleri
seçim malzemesi Bölgede yaşananlara dikkat çeken ve 20 milyonu aşkın Kürt'ün tam hak özgürlüğünü savunan Tüzel, AB ile demokrasi geleceğini savunan çevrelerin durumu ve dönemi iyi değerlendirmeleri gerektiğini belirtti. Tüzel; demokrasi, insan hakları, Kürtçe eğitim, idam ve OHAL'in kaldırılması gibi taleplerin yıllardır bu ülkede dile getirildiğini ve bunun için mücadele edilerek bedeller ödendiğini belirtti. Bu taleplerin kararlı savunucusu olacağız diyen Tüzel, düzen partilerinin hayata geçirilmesi gereken hak ve özgürlükleri AB'ye endeksleyerek halkı yedeklemek istediklerine dikkat çekerek bu oyunun bozulması için gerçek emek ve demokrasi güçlerinin birliğine ihtiyaç olduğunu ifade etti. Bu taleplerin seçim malzemesi haline geldiğini belirten Tüzel, AB'nin belirsiz bir süreç olduğuna dikkat çekerek; Kürt'ü, Türk'ü, Arap'ı tüm emekçilerin AB'den daha öncelikli ekonomik ve siyasi taleplerin gerçekleşmesi için el ele vermesi, demokrasi özgürlük ve emek hareketinin güçbirliğini yaratması gerektiğini vurguladı. Tüzel, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Emekten ve özgürlükten yana güçler olarak AB meselesi üzerinden bir ayrışmaya gidemeyiz. AB üzerinden gücümüzü bölmeye değil, bu halkın özlemini duyduğu taleplerin gerçekleşmesi için güçbirliğine ihtiyacımız var. Bunun için seçimlere bağımsız ve demokratik bir Türkiye için emekten özgürlük ve demokrasiden yana partiler olarak güçlerimizi birleştirerek girelim. EMEP ve HADEP bu ülkede kardeşliği savunan güçler olarak, yapmamız gereken budur."
EMEKÇİLERİN BİRLİĞİ Emeğin Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Varlı İzmir'de kahve toplantılarında emekçilerle yüz yüze gelerek EMEP'in güncel gelişmeler üzerine değerlendirmelerini aktardı. Menemen ilçesinin Hıdırtepe Mahallesi'yle Gültepe'nin Çınartepe Mahallesi'nde emekçilerle bir araya gelen Varlı, EMEP'in seçimler, AB, Irak Operasyonu konularındaki görüşlerini aktardı. Her iki toplantıda da emekçiler söz alarak kendi görüşlerini aktarıp sorular sordular. Sorular ittifak ve emekçilerin nasıl bir araya getirileceği konularında yoğunlaştı. Varlı, burada yaptığı konuşmada, EMEP'in seçimlerde ittfaklara açık olduğunu, bunun için yapılması gerekenin emekçileri bir program etrafında birleştirmek gerektiğini vurguladı. İşçiler arasında önyargılı bir şekilde solcu sağcı ayrımı yapılmaması gerektiğini kaydeden Varlı, asıl çelişkinin emek-sermaye çelişkisi olduğunu kavramanın önemli olduğunu vurguladı. Hıdırtepe Kaya Kırathanesi'nde yapılan toplantıya petrol, demirçelik, tütün ve inşaat işçileri ile mahalle halkı katıldı. Abdullah Varlı'nın ülkenin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik durumu aktaran konuşmasının ardından katılımcılar sorular yöneltti.
Emekçilerin soruları Kazımpaşa Mahallesi Muhtarı Azime Tekin, "Eğer AB'ye karşıysanız buna karşılık alternatif olarak ne düşünüyorsunuz? Türkiye ekonomisi IMF'siz nasıl yönetilecek? ABD ile Irak arasındaki savaş Türkiye'ye ne getirip ne götürecek?" sorularını yöneltti. Tütün işçisi Suna Teker, işçiler olarak haklarını nasıl arayacaklarını sordu. İnşaat işçisi Hüseyin Yıldız; "Küba bile dışa bağımlı olarak yaşıyor. Eğitimde, hukukta, ekonomide, tarımda tam bağımsız bir Türkiye olabilir mi?" sorusunu yöneltti. Belediye işçisi Kasım Yılbaşı ise, "Denemediğimiz parti kalmadı. Dış borç kat kat arttı. Her gelen bizden bir beş yıl istiyor. Bakıyoruz, borç gırtlakta. Bizi daha ne kadar kandıracaklar" diyerek görüşlerini belirtirken sol partilerin neden bir araya gelmediğini sordu. Mahalle sakinlerinden Veli Çaylak, "200 milyar dolar borcumuz olan emperyalist güçler ülkemizin her şeyine karışacaktır doğal olarak. Ekonomik, siyasi, kültürel beyin olarak da ülkeyi ele geçiriyorlar. Siz diğer partilerden farklı olduğunuzu söylediniz. Bu kadar borç varken siz iktidara geldiğinizde IMF'ye karşı ne yapacaksınız" sorusunu yöneltti. Bir başka işçi Haluk Tüzün de, "Meclis içinde veya dışında sosyalizm adına yola çıkmış patilerin tek tek olmak yerine bir alternatif yaratıp emeğin dayanışmasını göstererek bir ittifak durumu neden gerçekleşmiyor? Bir halk ittifakının yaratılması Türkiye'de kaçınılmazdır. İttifak olayına nasıl bakıyorsunuz?" diye sordu.
IMF'ye karşı bağımsızlık Abdullah Varlı bu sorulara verdiği yanıtta, politika yapmak için güçlü olmak gerektiğini dile getirerek, "Güçlü olmak için bir araya gelmek lazım. Ekonomik, siyasi, sosyal anlamda yaşamınızı kötüleştiren politikaları uygulayan sermayeden yana politikalara imza atan partileri siz sol parti olarak mı görüyorsunuz? DSP, CHP, Yeni Oluşumcu yani IMF politikalarını uygulayan partiler nasıl sol parti olabiliyor. Nasıl emekten yana parti olabiliyor?" dedi. Avrupa'da faşist partilerin Fransa'da Le Pen'in, Avusturya'da Heider'in partisinin önemli bir oy sıçramasına ulaşmasından Avrupa'daki sol ve sosyal demokrat partilerin sorumlu olduğunu dile getiren Varlı, "Bugün Türkiye'de de merkez sağ partilerin oyları veya sağ oylar bu kadarsa bunun sorumlusu olan özünde sermaye politikalarından farklı bir şey söylemeyen ama kendisine soldan ve emekten yana diyen partilerdir. Bugün Avrupa'da kendilerini bu şekilde tanıtan partilerin hepsi sosyal hakların kısıtlanmasına imza attı" dedi. Kendilerini bu şekilde ifade edenlere IMF politikalarına karşı olup olmadıklarını sormak gerektiğini belirten Varlı, bağımsız bir ekonomik ve siyasi anlayışı olmayan partilerin emekten yana olamayacağını vurguladı. Türkiye'nin bağımsız ekonomik politikalar uygulama gücüne sahip olduğunu ifade eden Varlı, "Üç gün ambargo altında karanlıkta ve aç kalmaya katlanamayan bir ulus ilelebet karanlıkta kalmaya mahkûmdur" dedi.
Bağımsız dış politika Çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu Çınar Düğün Salonu'nda gerçekleştirilen toplantıda da Varlı, AB'ye girmenin Türkiye'nin önünü açmayacağını söyleyerek, "Açıkça sermayenin her türlü politikasına karşı olduğumuzu söylüyoruz. ABD'nin Irak politikasına Türkiye'nin Ortadoğu politikasına İsrail'le işbirliğine karşı çıkıyoruz" dedi. İzlenen dış politikanın da bağımsız olmadığını vurgulayan Varlı, Irak'a karşı bir savaşın Türkiye'nin çıkarına olmadığını belirtti. Seçimlerde emekçilerin kendi adaylarını çıkarması gerektiğini, kendi politikalarını yapması gerektiğini dile getiren Varlı, "Emekçiler, ya çıkarları neredeyse orada birleşecek, onun politikalarını yapacak ya da sermaye partilerinin peşinden giderek biraz daha köleleşecek. Emeğin politikaları bağımsız demokratik Türkiye'dir. Bağımsız demokratik Türkiye, IMF ile yapılan bütün anlaşmaların iptal edilmesidir" dedi. Varlı'nın konuşmasının ardından kürsüye çıkan çalıştığı fabrikanın özelleştirilmesi sonucu işsiz kalan 45 yaşındaki Yaşar Kılıç şöyle konuştu: "Benim dört çocuğum var. Emekçi kesim olarak çocuklarımızı okutamayacağız. Şimdiye kadar bizim oylarımızı alan CHP'si, DSP'si Doğru Yol'u, ANAP'ı aynı. Hepsi IMF politikalarını uyguladılar. IMF ve Amireka'ya karşıyım diyen kim ise ben oyumu ona vereceğim. Bu ülkede benim gibi bir sürü insan var. Türkiye'deki üç milyon özelleştirme mağdurundan biri de benim. Ben çocuğumun Irak'ta savaşa gidip ölmesini istemiyorum".
Evrensel'i Takip Et