25 Temmuz 2002 21:00
Ayrımcılık her yerde can yakıyor
GÜNÜN YAZILARI
Gazeteciler için bugünlerde Taksim'de konuşacak bir siyah bulmak çok zor. Onlar için gazeteciler, potansiyel birer ayrımcı ve yalancı. Yanına yaklaştığınız kişi, Türkiye'de kaçak olmasa da, gazeteci olduğunuzu söylüyorsanız size kötü bakışlar fırlatıyor ve hızla uzaklaşıyor. Sebebi, medyada siyahlara yer veriliş biçimleri.
Bir yanda siyah erkeklerin Türk kadınları için "ne kadar popüler" hale geldiğini iddia eden araştırmalar; diğer yanda ırkçılığı körükleyen haberler. Tarlabaşı'ndaki Nijeryalı siyahların öfkesinin birinci nedeni Savaş Ay, A Takımı ve ATV. Bir süre önce Savaş Ay, mahalleye gelerek kendileriyle röportaj yapmış. Hayallerini, yaşamlarını, niçin Türkiye'yi tercih ettiklerini anlatmışlar kameraya. Ama televizyonda çıkan programda söyledikleri yer almamış. Bu programı değerlendirirken şunları söylüyorlar: "Bütün program ırkçılığı körüklüyordu, ayrımcıydı, gerçeklerden uzaktı, söylediklerimiz de çarpıtılmıştı."
'Rengime önyargılılar' Siyahların gazetecileri ırkçılıkla suçlayan yaklaşımlarını kırmak çok zor. Michael, 2 yıldır Türkiye'de ve Taksim'de yaşıyor. Konuşmak istemiyor. İlk söylediği kelimeler şunlar oluyor: "Sizler ayrımcısınız." Konuşmaktan bıktığını ve anlattıklarının doğru yansıtılmadığını söyleyen Michael ilk başta söylemediği ismini ayrılırken söylüyor ve yine de fotoğrafını çektirmiyor; çünkü fotoğrafın altının nasıl doldurulacağından şüpheli! Tekstil ihracatı yapan Michael ile kısa süren konuşmamızda ondan Türkiye'de karşılaştığı ayrımcılığa örnek vermesini istiyoruz. Şunları söylüyor: "İyi bir işim var, iyi bir yerdeyim. Kaçak değilim. Ama polis, beni her gördüğü yerde sebepsiz gözaltına alıyor. Tek nedeni siyah olmam. Hep şüpheli muamelesi yapıyor. Ve onlardan kurtulmak için rüşvet vermek zorunda kalıyorum. Güzel bir işim var, düzenli bir yaşamım var, ama onlar için bu yeterli değil. Onlar rengime karşı önyargılılar."
'Ayrımcılık suçtur' Röportaj talebini yönelttiğimiz ve önce, "Hayır" yanıtını aldığımız bir diğer siyah Franklin Brown. Onun Türkiye hakkında neden bu kadar önyargılı olduğunu merak ediyoruz. Nasıl bir ayrımcılıkla karşılaştı acaba? "Sorun şu. Türkiye insanı benim de onlar gibi olduğumu bilmiyor. Ben belki bilgi olarak, kültürel açıdan onlardan daha iyiyim. Ama bunu bilmiyorlar. Siyahsınız ve İngilizce konuşuyorsunuz. Yolda yürürken bir bakıyorum çevremde bir sürü insan var ve kulaklarını bana doğru kabartmışlar." Franklin Türkiye'de istediği hayatı yaşamıyor ve dünyada çok iyi bir hayat kurulacak bir yer olduğunu da düşünmüyor. Onun için önemli olan, her yerde kendisine çalışacak bir iş bulabilmesi. Buraya daha iyi bir hayat bulma umuduyla değil kendini geliştirmek için gelmiş ama problemleri var; en başta, futbolcu olmasına karşın futbol oynayamamak. Ayrılırken söylediği ise ırkçılığın bir suç olduğu: "Afrika'ya geldiler ve bizi tutukladılar. İnsanları kaçırdılar. Yurdumuzu işgal ettiler; soldurdular. Afrika'da bazı yerlere saldırdılar, silahlarla insanları aldılar, kelepçelediler. Onları Avrupa ve Amerika'ya götürdüler ve çalışmaya zorladılar. Ama şimdi birçok şey değişti. Birçok konuda daha özgürüz. Eğitim alabiliyor ve kendimizi geliştirebiliyoruz. Çünkü artık şu daha iyi biliniyor: İnsanları siyah-beyaz diye ayırmak, böyle bir ayrımcılık yapmak insanlığa karşı işlenen bir suçtur."
'Rengime önyargılılar' Siyahların gazetecileri ırkçılıkla suçlayan yaklaşımlarını kırmak çok zor. Michael, 2 yıldır Türkiye'de ve Taksim'de yaşıyor. Konuşmak istemiyor. İlk söylediği kelimeler şunlar oluyor: "Sizler ayrımcısınız." Konuşmaktan bıktığını ve anlattıklarının doğru yansıtılmadığını söyleyen Michael ilk başta söylemediği ismini ayrılırken söylüyor ve yine de fotoğrafını çektirmiyor; çünkü fotoğrafın altının nasıl doldurulacağından şüpheli! Tekstil ihracatı yapan Michael ile kısa süren konuşmamızda ondan Türkiye'de karşılaştığı ayrımcılığa örnek vermesini istiyoruz. Şunları söylüyor: "İyi bir işim var, iyi bir yerdeyim. Kaçak değilim. Ama polis, beni her gördüğü yerde sebepsiz gözaltına alıyor. Tek nedeni siyah olmam. Hep şüpheli muamelesi yapıyor. Ve onlardan kurtulmak için rüşvet vermek zorunda kalıyorum. Güzel bir işim var, düzenli bir yaşamım var, ama onlar için bu yeterli değil. Onlar rengime karşı önyargılılar."
'Ayrımcılık suçtur' Röportaj talebini yönelttiğimiz ve önce, "Hayır" yanıtını aldığımız bir diğer siyah Franklin Brown. Onun Türkiye hakkında neden bu kadar önyargılı olduğunu merak ediyoruz. Nasıl bir ayrımcılıkla karşılaştı acaba? "Sorun şu. Türkiye insanı benim de onlar gibi olduğumu bilmiyor. Ben belki bilgi olarak, kültürel açıdan onlardan daha iyiyim. Ama bunu bilmiyorlar. Siyahsınız ve İngilizce konuşuyorsunuz. Yolda yürürken bir bakıyorum çevremde bir sürü insan var ve kulaklarını bana doğru kabartmışlar." Franklin Türkiye'de istediği hayatı yaşamıyor ve dünyada çok iyi bir hayat kurulacak bir yer olduğunu da düşünmüyor. Onun için önemli olan, her yerde kendisine çalışacak bir iş bulabilmesi. Buraya daha iyi bir hayat bulma umuduyla değil kendini geliştirmek için gelmiş ama problemleri var; en başta, futbolcu olmasına karşın futbol oynayamamak. Ayrılırken söylediği ise ırkçılığın bir suç olduğu: "Afrika'ya geldiler ve bizi tutukladılar. İnsanları kaçırdılar. Yurdumuzu işgal ettiler; soldurdular. Afrika'da bazı yerlere saldırdılar, silahlarla insanları aldılar, kelepçelediler. Onları Avrupa ve Amerika'ya götürdüler ve çalışmaya zorladılar. Ama şimdi birçok şey değişti. Birçok konuda daha özgürüz. Eğitim alabiliyor ve kendimizi geliştirebiliyoruz. Çünkü artık şu daha iyi biliniyor: İnsanları siyah-beyaz diye ayırmak, böyle bir ayrımcılık yapmak insanlığa karşı işlenen bir suçtur."
Evrensel'i Takip Et