8 Eylül 2011 08:52

Altın Koza ‘Gerçeğin Çölü’nde

Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, konuyla ilgili, ‘Festivalimizdeki tüm etkinliklerimiz konusunda çok titiziz. Ancak en çok üzerinde durduğumuz konu, izleyiciye zengin ve doyurucu bir program sunmak. Bu yıl festival kapsamında göstereceğimiz belgeseller, izleyicileri kolay kolay her yerde göremeyecekleri eserlerle buluşturacak’ dedi.
Necati Sönmez danışmanlığında hazırlanan Gerçeğin Çölü başlıklı bölümde Şili asıllı Belgesel Ustası Patricio Guzman’ın yanı sıra Werner Herzog, Mika Kaurismaki gibi usta yönetmenlerin dünya festivallerinde ses getiren en son belgeselleri yer alıyor. Seçki kapsamında Türkiye’den de son dönemin en başarılı iki belgeseli Adana seyircisiyle ilk kez buluşacak.

Adını “Matrix” filminin ünlü diyaloğundan ve Slavoj Zizek’in buna gönderme yapan bir yazısından alan Gerçeğin Çölü bölümünde yer verilecek başlıca filmler ve konuları şöyle:

“12 Kızgın Lübnanlı” (12 Angry Lebanese)
Yön: Zeina Daccache
Zarar görmüş ve travmatize olmuş insanlarla çalışmakta uzmanlaşan Zeina Daccache, Lübnan’ın kötü şöhretli Rournieh hapishanesinde mahkumlarla bir oyun sahnelemeye koyulur. 15 ay boyunca, çoğu okur-yazar olmayan 45 erişkin erkek tutuklu, kendilerini ünlü tiyatro oyunu “12 Kızgın Adam”ın, burada “12 Kızgın Lübnanlı” adını alan bir uyarlamasına çalışır. Film, mahkumların bu çarpıcı yolculuğunu, oyun terapisinin faydalarını ve toplum tarafından en çok dışlanan bireyler üzerindeki olumlu etkilerini gözler önüne seriyor.

“Işığa Özlem” (Nostalgia For the Light)
Yön: Patricio Guzman
Dünyanın dört bir yanından astronomlar Şili’de üç bin metre yükseklikteki Atacama Çölü’nde yıldızları gözlemlemek için toplanıyor. Dünyada gökyüzünün en saydam göründüğü bu bölgede kurulan uzay gözlem istasyonunun yanı başında ise bambaşka bir arayış sürüyor. Pinochet rejimi tarafından öldürülerek buraya topluca gömülen insanların kalıntılarını arayan acılı yakınların umutsuz arayışı... İki ayrı dünyayı şiirsel bir dille birleştiren büyüleyici bir belgesel.

“Mama Africa”
Yön: Mika Kaurismaki
Hayatı boyunca doğru bildiği yolda adalet ve eşitlik için mücadele eden, politik görüşleri yüzünden 1959’da sürgüne gitmek zorunda kalan Miriram Makeba, Afrika’dan çıkıp uluslararası bir üne kavuşan ilk siyahi şarkıcıydı. Mika Kaurasmaki’nin filmi, 2008 Kasım’ında hayata gözlerini yuman bu efsanevi şarkıcının fırtınalı hayatının son elli yılını konu alıyor. Daha önce hiç kullanılmamış arşiv görüntüleri, sahne performansları ve onu yakından bilenlerin tanıklıklarıyla bir siyah divanın çarpıcı hayat hikayesi...

“Minik Sesler” (Little Voices)
Yön: Jairo Eduardo Carrillo
Savaşı, o dehşeti yaşamış çocukların gözünden anlatan çarpıcı bir animasyon-belgesel. Kolombiya’da hükümet güçleriyle isyancı gerillalar arasından on yıllardır süren çatışmalar, en çok bu savaşta hiçbir çıkarı olmayan çocukların hayatını altüst ediyor. Film, savaş travmasını yaşayan çocuklarla gerçekleştirilmiş bir atölye çalışmasında bizzat o çocuklar tarafından anlatılan hikayeler ve yapılan çizimler üzerine kurulmuş. Küçüklerin rehberliğinde savaş cehennemi içinde yapılmış iç parçalayıcı bir yolculuk...

“Kinşasa Senfonisi” (Kinshasa Symphony)
Yön: Claus Wischmann and Martin Baer
Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin başkenti Kinşasa, 10 milyona yakın nüfusuyla Afrika’nın en büyük üçüncü şehridir. Dünyanın en yoksul insanlarının yaşadığı bu şehir, aynı zamanda Orta Afrika’nın biricik senfoni orkestrasını da barındırır. Bu bol ödüllü filmde, dünyanın en kaotik kentlerinden birinde, senfonik müzik gibi en çok disiplin ve uyum isteyen bir işi icra etmeye çalışan insanların etkileyici hikayesini izliyoruz.

“Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir”
Yön: İmre Azem
Ekolojik eşikler aşılmış, ekonomik eşikler aşılmış, nüfus eşikleri aşılmış, sosyal uyum bozulmuş. İşte neoliberal kentleşmenin fotoğrafı: “Ekümenopolis”. Geçtiğimiz aylarda Documentarist Yeni Yetenek Ödülü ile Saraybosna Film Festivali’nde İnsan Hakları Ödülü kazanan bu ilk uzun metrajlı belgeseliyle İstanbul’a bütüncül bir yaklaşımla bakmayı amaçlayan ve değişim kadar onun dinamiklerini de sorgulayan İmre Azem, bizi yıkılmış gecekondu mahallelerinden gökdelenlerin tepelerine, Marmaray’ın derinliklerinden üçüncü köprünün güzergahına, gayrimenkul yatırımcılarından kentsel muhalefete, bu uçsuz bucaksız kentte uzun bir yolculuğa çıkartıyor. (KÜLTÜR SERVİSİ)

Evrensel'i Takip Et