2 Temmuz 2002 21:00

Devlet eliyle tiyatro yapmak

En basit taklit, en karmaşık anlamıyla tiyatro, insanlık tarihinin başından beri eyleme, etkileme ve eğlence aracı olarak kullanılmıştır. Mülkiyetin ortaya çıkmasıyla tiyatro da mülkleşmiş, mülk sahipleri tarafından kullanılmış, biçimlendirilmiştir. Mülksüzler ise onları taklit ederek alaya almış kendi eğlencelerinde kullanmıştır tiyatroyu. Sınıflı toplumlarda ise her sınıf kendi karakterine uygun olarak, sınıf hakimiyetini pekiştirmek için tiyatroyu kullanmıştır. Cumhuriyet'le birlikte Carl Ebert'le başlayan ve Muhsin Ertuğrul ile devam eden "devlet eliyle tiyatro yapılması" Cumhuriyet'in kurumsallaşma, kendi egemen anlayışını kabul ettirme aracı olarak kullanılmış ve özellikle de batılılaşma hareketinin en önemli öznelerinden biri olmuştur. Cumhuriyet, tiyatroyu ve diğer sanat dallarını Batılılaşma hareketini hızlandırmak, etkili kılmak, tüm kesimlere yaygınlaştırmak için kullanılmıştır. Hayatın her alanında olduğu gibi tiyatroda da Batı taklitçiliği dayatılmış, özendirilmiş ve geleneksel kaynaklar hızla terk edilmiştir.

Batı taklitçisi tiyatro Batı taklitçisi tiyatro anlayışı ve biçimi Devlet Tiyatroları ve İstanbul Şehir Tiyatroları eliyle yerleştirilmiştir. Geleneksel kaynaklar ise (yok edilemediği için) besleme muamelesi görerek cam fanus içinde güya korunmaya alınmıştır. Muhsin Ertuğrul'un meşhur "Tiyatroya nasıl gelineceğine dair talimatname"si kime niçin tiyatro yaptığının açık seçik ifadesidir. Oyun ve oyuncu ne kadar özgürse (olmalıysa) seyircide o kadar özgürdür (olmalıdır). Tiyatroyu seyircisiyle birlikte çerçeve sahneye hapseden anlayışın amacı sonuçları üzerinden sorgulanmalıdır. Tiyatro Dioynisos'un eviyse, Dioynisos'un evi de Anadolu'dur. Batı (Avrupa) değil, DT ve İŞT'nin misyonu değişmemiştir. Hâlâ aynı misyonu yerine getirmektedir. Amaç Avrupalılaşma, AB'ye girmek ve "muassır medeniyet seviyesi"ne ulaşmaktır.

Brecht'in altüst ettiği Brecht, tiyatro kuramını Doğu ve Anadolu kültürünün geleneksel kaynaklarından yararlanarak oluşturmuş ve "bizim" taklit etmek için çırpındığımız Batı (Avrupa) merkezli tiyatro anlayışını altüst etmiştir. Devletin bir kurumunda çalışmakla, tiyatro ya da sanat yapmak aynı şey değildir. Burada satılan şey "emekten öte bir şeydir". Diyeceğini değil de başkasının dediğini, Ben işime bakarım" anlayışıyla hem de çok güzel, etkileyici bir biçimde dersen, yaptığın iş gerçekten de çok profesyonel olur. Amatör olmaz. Çünkü amatör kendi diyeceğini çok güzel ve etkileyici olarak diyendir, başkalarının dediğini "para karşılığı" diyen değil.

Hep böyleydi, böyle yönetildi DT ve İŞT'nin yaptığı tam da budur. Yok efendim eski yönetim Necip Fazıl oynamak istememiş de ondan görevden alınmış. Nâzım oynasa ne olurdu (nitekim oynayanları da gördük) oynadıkları Nâzım, bizim Nâzım olur muydu? Veya siz bizim Nâzım'ı oynayacağınızı mı sanıyordunuz? Siz işinize bakın, alacağınız paraya, yakalayacağınız şöhrete bakın, bu tercih sizin kendi yanılgınız, kendi yanılgılarınıza başkalarını ortak etmeyin. Buralar hep böyleydi ve böyle yönetildi, böyle de yönetilecek. Siz derdinize karar verin, derdiniz ne, tiyatro yapmak mı, şöhret olup para kazanmak mı? Eğer tiyatro yapmak istiyorsanız hemen acilen ayrılın oradan ve kendi tiyatronuzu yapın, diyeceğinizi deyin. Ha işin sonunda para kazanırsanız ya da kazanamazsınız bu riski göze alacaksınız. Yasaklanacaksınız, tutuklanacaksınız tıpkı "öteki tiyatrolar gibi".

Anadolu Tiyatrosu 1960'lı yılların başından itibaren gelişen ve tüm tiyatro tarihimize damgasını vuran "toplumsal gerçekçi" tiyatro hareketi ve anlayışı, antiemperyalist tavrı ve geleneksel kaynakları kullanmasıyla Batı taklitçiliğine karşı gelişen ve onu gerileten bir hareketti. Ancak '80 darbesiyle taklitçi tiyatro anlayışı yeniden egemen olmuştur. Bugün yapılması gereken hızla bu yapı ve anlayışlardan uzaklaşmak ve geleneksel kaynaklara yönelmek, bağımsızlık, demokrasi ve özgürlük temasını öne çıkartarak Anadolu Tiyatrosu'nu geliştirmek ve güçlendirmektir. * Amatör Tiyatrolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi

Evrensel'i Takip Et