Hoşgeldin arkadaşım, okuma sırası sende!
Tabi başımıza gelecekleri hiç bilmiyor da değiliz. En çok da üniversitede ilk yılı olan arkadaşlarımızın karşılaşacaklarını…
Otogarda, garda karşılayacaklar seni bir defa. Belki aramışlardır bile (numaranı nereden buldularsa) kalacak yer yardımı için. Falan abinin seni gardan alıp filan beye, oradan da yurtlarından veya evlerinden (nasıl bu kadar çok evleri varsa, müteahhitler mi ki?) birine götüreceğini söyleyecekler. Bir devlet yurtlarının kontenjanına bakacaksın, bir de okulunun. Düşüneceksin neden(?); üniversite kontenjanını artırmada bu kadar cömert olan ‘yetkililerin’ yurt kontenjanlarında böyle cimri davrandığını. Hele yeni ‘tabela üniversitelerden’ birindeysen belki kalacak herhangi bir yurt bile bulamayacaksın. Bu soru işaretlerini de kafanın bir tarafında taşıyarak üniversitene gidip kaydını yaptıracaksın. Lisede alınan ‘zorunlu bağış’ın bir benzerini almaya çalışacak koskoca(!) üniversite senden. Oysa sen belki de tamamen sizin lise müdürünün işgüzarlığı olarak düşünmüştün bu kayıt paralarını. Çünkü ‘üst düzey yetkililer’ TV’lerde kayıt parası bizim dönemimizde yasak diyordu. Bir de harç alacaklar senden. Hani bazı ana haber bültenlerinde ‘eğitime katkı payını bahane eden protestocular ortalığı karıştırdı’ şeklinde verilen, onlara göre katılım payımız bize göre haraç olan para. Hatta bazı köşe ‘yazarları’ bu har(a)cı vermek istemiyorsunuz diye size beleşçiler bile diyecek. Üniversite ve banka şubesi arasında bir bağ kurmaya başlayacaksın bu işlemler sırasında. Artık üniversitelisin ve bankanın yerini de öğrendin. Yeni gittiğin bir yerde öğrendiğin ilk 5 içersinde banka şubesinin yeri var ve ödeme nedense hep senden. Bir soru işareti daha ekleniyor kafandakilere…
Kalacak yeri de bulsan, hallettin sayılır. Gerisi gelir artık diye düşünüyorsun. Hadi sen şanslısın da, KYK yurtlarından birinde listede görünüyorsun. Odan 4 kişilik de olabilir 6 da. O televizyonlu, tuvalet-banyolu odaları olan yurt da var az ilerde. Ama sana orası çıkmamış. ‘Olsun’ diyorlar ve yedek listede oldukları için misafirhanede kalmak zorunda bulunanları söylüyorlar. Misafirhanede sanma ki, misafirlere sizin gibi davranacaklar. Yurdun ambarına ranza atıp koğuş usulü 60 öğrenciyi bir arada yatıranları bile var. (Haberleri gazetelerde çarşaf çarşaf çıkınca, aralara bölme yapmayı akıl etmişler) Hem komşunuz demişti, bir tanıdık bulunup geçiliyormuş ‘konforlu’ yurda. Yani ‘yükselmenin yolu’ torpildeymiş. LYS geliyor aklına, şifreler falan. ’İşler gerçekten de torpille mi dönüyor?’ diye düşünüyorsun.
Yurt için de para yatırman gerekecek (banka memuruyla ahbap olmuştun zaten). Ama bu parayı sana yemek fişi olarak geri vereceğiz diyecek yurttaki sorumlular. Onların dediğine göre ‘Kalacak yeri de beleşe getirdin, hadi yine iyisin’. Vermeden almak Allaha mahsus demek ki! Oysa babanın maaşından, yediğin ekmeğe içtiğin suya hep eğitime katkı kesilmemiş miydi? Yani belki de en çok sen, ben gibiler verdik katkıyı…
Neyse sonunda dersler başladı. En azından bilimsel bir ortamdasın, soru tipi ezberleyip boşluk doldurmayacaksın.(Ya da öyle düşünüyorsun) Ama o da ne? Hoca kendi yazdığı kitabı almanı, soruların oradan çıkacağını söylüyor. Hem de ne kitap, ne bandrol ne bir şey, tam bir merdiven altı üretim. ‘Lisede en azından soru tipi ezberliyordum, burada direk soruyu ezberlemem gerekecek, aman ne bilimsellik’ diye düşüneceksin.
Haksızlık etmeyelim, kendi alanında yetkin ve bildiğini sana aktarmaya çabalayan değerli hocaların da olacak. Ama onların da başı dertten kurtulmayacak bir türlü. Bilirkişi olacak yıkılan bir binada ya da atıklarını dereye akıtan bir fabrika konusunda. Doğruları söyledi diye, halkın sağlığını düşündü, doğanın korunmasını istedi diye neler nelerle suçlanacak. Ancak tabi ki bildiğinden şaşmayacak. Bu sefer daha ‘büyükler’ girecek devreye, sorunu kökten çözmek için. Padişah fermanı gibi kanun hükmünde kararnameler hazırlayacaklar. İlk kez ağızlarından bilim lafı çıkacak, onu da teknolojiye, sanayiye bağlayıverecekler hemen. Tabi oradan da patronların cebine bağlanmış olacak. Müfredatını bilim adamları, akademisyenler değil mütevelli heyetlerdeki iş adamları belirleyecek. Sen ve hocan alternatif enerji konusunda araştırmalar yapmak isteyeceksiniz, ama onlar ille de nükleer üzerinde çalışın diyecekler.
Bir adım önde olmak lazım diyerek arkadaşlarının sırtında yükselmeni söyleyen kariyerci kulüpler olacak sonra. Koca göbekli patronları çıkarıp konuşturacaklar, sana yasak olan salonlarda. Sonra bir bakacaksın o da girmiş heyete. Bilim diye babanın emeğini nasıl daha iyi sömürebileceğini bulmanı isteyecek senden.
Artık sabrın taşacak. Bir şeyler yapmak lazım diyeceksin. Eğitim parasız olmalı, bilimsel olmalı diyeceksin. Kulüpleri, toplulukları, öğrenci temsilcilerini harekete geçirmeyi deneyeceksin. İyi de edeceksin. Bu kez de daha düne kadar belki sana sempatik bile gelen romantik hızlı ‘solcular’ taş koyacak yoluna. Biz sizin adınıza düşündük,çok kalabalığa gerek yok. Biz tüm öğrenciler adına bir eylem yaparız diyecekler. ‘Sloganlar bunlar, pankartlar şunlar, gelin siz de katılın...’ Bu arada kendi grup adlarının görünmesi olmazsa olmazları olacak. Hepimizin sorunu ama bunlar diyeceksin; ’Fatma türbanlı, Gökhan sağcı, Gamze apolitik’ diye itiraz edecekler. Bu ‘solcularla’ da mücadele etmen gerektiğini, en azından onlara da yol gösterebileceğini anlayacaksın.
Okulunda yaşadıklarını ülkede ve dünyada olanlardan ayıramayacağını fark edeceksin sonra. Asıl sen birleştirmeye çalışırken tüm üniversiteyi ‘birlik ve beraberliğe çok ihtiyacımız olan bu günlerde…’ diye başlayan cümlelerle düşman etmeye çalışacaklar seni Kürt arkadaşına. Gülüp geçeceksin onlara, dün aynı bahaneyle grev ertelediklerini bileceksin çünkü ya da bir hak alma mücadelesine saldırdıklarını.
Üniversite az zamanda çok şey öğretecek sana. Ama öğreneceğin çok daha fazla şey olduğunu da bileceksin. Yaşayarak, okuyarak öğreneceksin, deneyerek bileceksin yarın neler olabileceğini.
Dün mecburen yarıştığın arkadaşlarınla birleşerek değiştireceksin, değiştireceğiz; üniversitelerimizi, ülkemizi, dünyayı…
Ne diyelim;
Hoş geldin arkadaşım, okuma sırası sende
Umut bizde, yarın hepimizde… Ellerimizde.
Evrensel'i Takip Et