21 Haziran 2002 21:00
İşte tatil işte fırsat!
Tatil geldi hoş geldi. Eğitim emekçileri, öğrenciler biraz soluk alabilecek sanki.. Ne gezer. Milli Eğitim Bakanlığı'nın cümle eksikleriyle tamam okullarında değil de, özel okullardan birinde bile görevliyse eğitim emekçisinin durumu pek değişmiyor. Özel okul işletmecileri "Zarar ediyoruz", "Pahalı geliyorsunuz" gerekçeleriyle sözleşmelerini yenileyemeyeceklerini bildiriyorlar çoğunluk. Yaz özel okullar için bir transfer dönemi. Özel okul öğrencilerin, olanağı geniş ailesi olanlar yaz okullarına tatil köylerine, yazlıklara gittiler çoktan. Yurtdışında tatil köyleri yaz okulları sırada. Burada bir parantez gerekiyor. Özel okulların ailesinin olanakları dedik, dar olanaklı olup özel okul öğrencisi olanlar mı var, diyeceksiniz. Var elbet. Ana-baba çalışınca çocuk sokakta kalmasın diye, biraz daha iyi eğitim görsün diye, yahu katkı payı, özel katkı, kayıt falan aynı hesaba geliyor diye bir sürü orta halli adam çocuğunu özel okula gönderiyor. Ben de torunumu gönderiyorum.
Geçen gün İhsan Çaralan ile bu konuyu konuştuk, "Neden devletten aynı olanakları istemiyoruz?" Ben istemekten yanayım da istemekle olmuyor. Yarım günlük okulların tamamlayıcıları yok bizim ülkede. Çocukları sokaktan oyun alanlarına, el becerilerine alacak örgütlenmeler yok. Çalışan çocukların, soluklanacağı, kafalarını dinleyip çocukluklarının keyfini iki üç saat çıkaracakları hafta sonu spor salonları yok...Yok.. Yok... Yok...
Tatil geldi hoş geldi diye saldırıyor sermaye filmlerle, yaz okullarıyla, otel havuzlarıyla. Hizmet sektöründe, endüstride işsiz kalan ana-babaların çocukları, göç çocukları, zaten ilköğretim şansını yakalayamamış çocuklar için tatil yok. Evlerde tükenmez kalem montajı yapanların, konfeksiyon atölyelerine düğme diken, nakış işleyenlerin çocukları da çalışacaklar. Tarım sekörünü söylemeye gerek var mı?
Çalışan çocuklar, çalışıyor gibi dilendirilen çocuklar... Kısacası çocukluklarını yaşayamayan çocuklar. İnsan haklarının en temel koşulu olan yaşama hakkı kısıtlı çocuklar. Tatil dendiğinde aklıma önce onlar geliyor. Bir yanda kapısına kilit vurulmuş çocuk kütüphaneleri, otopark yapılmış yeşil alanlar, parayla girilebilen tek tük parka benzer yer... Bol bol elektronik kumar makinesi mekânı. Gençliklerinde yaşayacakları alan kalmamış çalışan sınıflar.
Öff, bu yaz ne kötü mevsimdir. Oysa kışın soğuğundan yazın sıcağından sığınılan halk kütüphaneleri öyküleri dinledimdi, bir dönemin yoksul çocuklarından. Bugün aydın olmuşlardı. Bugünkü anlamda kurtulmamışlardı ama... Kurtulmak liberal olmaksa, liberal değildiler, paylaşımcı bir düzen istiyorlardı. Ben de istiyorum. İki yaz dikilmiş düğmelerin iğne delikleri sızlıyor parmaklarımda yaz denince. Yazı sevmiyorum işte.
Evrensel'i Takip Et