16 Haziran 2002 21:00
Geri dönüşün mitingi de
şöleni de yasak
Göç Edenler Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği (GÖÇ-DER)'in "Göç Haftası" kapsamında düzenlemek istedikleri etkinlikler yasaklanıyor. GÖÇ-DER'in "Geri Dönüş" adıyla Van'da gerçekleştirmek istediği mitinge izin verilmedi. GÖÇ-DER tarafından İstanbul'da Esenyurt Rıfat Ilgaz Anfi Tiyatrosu'nda düzenlenmesi planlanan "Göç Mağdurlarıyla Buluşma Şöleni" ise Esenyurt Bölge Jandarması ve Esenyurt Kaymakamlığı'nca hiç biri gerekçe gösterilmeksizin yasaklandı.
GÖÇ-DER Van Şubesi tarafından 9 Mayıs'ta Valiliğe ve Emniyet'e yapılan miting başvurusu da "Dernekler miting düzenleyemezler" gerekçesiyle kabul edilmedi. Van Şubesi Başkanı Şemsettin Takva, son dönemlerde geri dönüş talebinin arttığına dikkat çekerek, göç mağdurlarının sorunlarını dile getiricekleri mitingin yasaklanmasını kınadı. Öte yandan İstanbul'da ve İzmir'de 23 Haziran tarihinde gerçekleştirilmesi planlanan "Geri Dönüş" mitingi için başvurular yapıldı ancak henüz bir yanıt alınamadı.
Zihniyet aynı GÖÇ-DER Genel Başkanı Şefika Gürbüz, 1998 tarihinde bu yana, 1934'ten bugüne yüz binlerce insanı göçe zorlayan Mecburi İskan Kanunu'nun çıktığı gün olan 16 Haziran'dan itibaren "Göç Haftası" etkinlikleri düzenlediklerini ve göç mağdurlarının yaşadığı sorunlara dikkat çekmeye çalıştıktıklarını bildirdi. Gürbüz, dün İstanbul'da düzenleyecekleri "Göç Mağdurlarıyla Buluşma Konseri"ne ve Van'da yapılmak istenen mitinge izin verilmemesini antidemokratik bir tutum olarak değerlendirdi. Milyonlarca insanın göçe zorlandığını belirten Gürbüz, göç mağdurlarının terk etmek zorunda kaldıkları topraklarına geri dönmelerinin çözüm yollarını sunmak için çaba sarfettiklerini vurguladı. "Demokratikleşmenin temel taşlarından olan sivil toplum örgütlerinin etkinlerininin yasaklanması 'demokratikleşme' ile bağdaşmamaktadır" diyen Gürbüz, demokratikleşme yolunda bazı illerde OHAL'in kaldırılması yönünde bazı adımlar atıldığını ancak fiilen yasak ve engellerin sürdüğünü ifade etti. Gürbüz, zihniyetin değişmediğine dikkat çekerek, fiili yasakların sona erdirilmesini ve demokratikleşme yolunda somut adımlar atılmasını istedi. Gürbüz, 23 Haziran tarihinde İstanbul Abide-i Hürriyet Meydanı'nda düzenlenmek üzere miting başvurusu yaptıklarını henüz başvurularının sonuçlanmadığını bildirdi.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Savcı Karabay kafayı Berivan'a taktı Diyarbakır'ın Dicle ilçesinde Kürtçe isimlere açılan davanın hakimi Şirvan Ertekin gerekçeli kararını açıkladı. Ertekin, davanın isim düzeltilmesine ilişkin olmadığı, iptaline yönelik bir dava olduğunu söylerken, Cumhuriyet Savcısı Alpaslan Karabay ise kararın bozulması için Yargıtay Hukuk Dairesi Başkanlığı'na başvurdu. Dicle İlçe Jandarma Komutanlığı, çocuklarına Kürtçe isim koyan 7 aile hakkında suç duyurusunda bulunmuş ve Dicle Cumhuriyet Başsavcılığı konuyla ilgili dava açmıştı. Yaşları 1 ila 15 arasında değişen 23 çocuğun isimleri nedeniyle babaları Osman Türkan, Mehmet Aydın, M. Salih Esmer, Askeri Aydın, Hüseyin Çakmakçı, Ali Taş ve Mehmet Buyruk hakkında açılan dava geçtiğimiz ay reddedilmişti. Dicle Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açtığı davayı reddeden hakim Şirvan Ertekin, gerekçeli kararında birey kişiliğinin ayrılmaz ve vazgeçilmez bir öğesini oluşturan ismin, özgürce seçme ve taşıma hakkının olduğu ve bunun Anayasa'dan kaynaklandığını belirtti.
Vicdanı incitmez Hakim Şirvan Ertekin, gerekçeli kararında şunları belirtti: "İsmin sırf yabancı (Farsça, Arapça) kökenli olmasının MK'nin 26. maddesi anlamında haklı sebep teşkil etmeyeceği ve bu durumun kamu vicdanını incittiğinden bahsedilmez. Kaldı ki, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 7 Nissan 1987 tarih, 3766 sayılı karar ilamında da belirtildiği üzere, 1587 sayılı nüfus kanunun 46. maddesinde Cumhuriyet Savcısı'na verilen dava açma yetkisinin, yanlış veya gerçeğe aykırı olan kaydın düzeltilmesi, yanlış olanın yerine doğru adın yazılması ile sınırlıdır. Yoksa dava açma yetkisinin, bireyin kazanılmış adının iptali amacına yönelik değildir. Davamızda her ne kadar 'isimlerin düzeltilmesi' ibaresi kullanılmış ise de, adların gerçeği yansıtmadığı, yahut yanlış yazıldıklarına dair bir iddia bulunmuyor. Davaya konu adların, yasadışı örgütün kullandığı kod isimler olması sebebiyle, milli kültüre, örf ve adetlere uygun düşmediği ve kamuoyunu incitici mahiyette olduğu gerekçesine dayandırılmıştır. İsimlerin yanlış ve gerçeğe aykırı olduğunun iddia edilmediği, bu halde davanın adın 'düzeltilmesine' ilişkin değil, 'iptaline' yönelik bir davadır. Savcının adın iptaline yönelik böyle bir dava açmaya yetkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır." Ancak, karara itiraz eden Savcı Alpaslan Karabay kararın bozulması için Yargıtay'a başvurdu. Karabay, açılan davanın bir isim düzeltme davası olduğunu, mahkemenin davanın esasına girerek davalıların isimlerinin anılan yasaya aykırı olup olmadığının belirlemesi gerektiğini kaydetti.
Zihniyet aynı GÖÇ-DER Genel Başkanı Şefika Gürbüz, 1998 tarihinde bu yana, 1934'ten bugüne yüz binlerce insanı göçe zorlayan Mecburi İskan Kanunu'nun çıktığı gün olan 16 Haziran'dan itibaren "Göç Haftası" etkinlikleri düzenlediklerini ve göç mağdurlarının yaşadığı sorunlara dikkat çekmeye çalıştıktıklarını bildirdi. Gürbüz, dün İstanbul'da düzenleyecekleri "Göç Mağdurlarıyla Buluşma Konseri"ne ve Van'da yapılmak istenen mitinge izin verilmemesini antidemokratik bir tutum olarak değerlendirdi. Milyonlarca insanın göçe zorlandığını belirten Gürbüz, göç mağdurlarının terk etmek zorunda kaldıkları topraklarına geri dönmelerinin çözüm yollarını sunmak için çaba sarfettiklerini vurguladı. "Demokratikleşmenin temel taşlarından olan sivil toplum örgütlerinin etkinlerininin yasaklanması 'demokratikleşme' ile bağdaşmamaktadır" diyen Gürbüz, demokratikleşme yolunda bazı illerde OHAL'in kaldırılması yönünde bazı adımlar atıldığını ancak fiilen yasak ve engellerin sürdüğünü ifade etti. Gürbüz, zihniyetin değişmediğine dikkat çekerek, fiili yasakların sona erdirilmesini ve demokratikleşme yolunda somut adımlar atılmasını istedi. Gürbüz, 23 Haziran tarihinde İstanbul Abide-i Hürriyet Meydanı'nda düzenlenmek üzere miting başvurusu yaptıklarını henüz başvurularının sonuçlanmadığını bildirdi.
src=/resim/b1.gif width=5>



Savcı Karabay kafayı Berivan'a taktı Diyarbakır'ın Dicle ilçesinde Kürtçe isimlere açılan davanın hakimi Şirvan Ertekin gerekçeli kararını açıkladı. Ertekin, davanın isim düzeltilmesine ilişkin olmadığı, iptaline yönelik bir dava olduğunu söylerken, Cumhuriyet Savcısı Alpaslan Karabay ise kararın bozulması için Yargıtay Hukuk Dairesi Başkanlığı'na başvurdu. Dicle İlçe Jandarma Komutanlığı, çocuklarına Kürtçe isim koyan 7 aile hakkında suç duyurusunda bulunmuş ve Dicle Cumhuriyet Başsavcılığı konuyla ilgili dava açmıştı. Yaşları 1 ila 15 arasında değişen 23 çocuğun isimleri nedeniyle babaları Osman Türkan, Mehmet Aydın, M. Salih Esmer, Askeri Aydın, Hüseyin Çakmakçı, Ali Taş ve Mehmet Buyruk hakkında açılan dava geçtiğimiz ay reddedilmişti. Dicle Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açtığı davayı reddeden hakim Şirvan Ertekin, gerekçeli kararında birey kişiliğinin ayrılmaz ve vazgeçilmez bir öğesini oluşturan ismin, özgürce seçme ve taşıma hakkının olduğu ve bunun Anayasa'dan kaynaklandığını belirtti.
Vicdanı incitmez Hakim Şirvan Ertekin, gerekçeli kararında şunları belirtti: "İsmin sırf yabancı (Farsça, Arapça) kökenli olmasının MK'nin 26. maddesi anlamında haklı sebep teşkil etmeyeceği ve bu durumun kamu vicdanını incittiğinden bahsedilmez. Kaldı ki, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 7 Nissan 1987 tarih, 3766 sayılı karar ilamında da belirtildiği üzere, 1587 sayılı nüfus kanunun 46. maddesinde Cumhuriyet Savcısı'na verilen dava açma yetkisinin, yanlış veya gerçeğe aykırı olan kaydın düzeltilmesi, yanlış olanın yerine doğru adın yazılması ile sınırlıdır. Yoksa dava açma yetkisinin, bireyin kazanılmış adının iptali amacına yönelik değildir. Davamızda her ne kadar 'isimlerin düzeltilmesi' ibaresi kullanılmış ise de, adların gerçeği yansıtmadığı, yahut yanlış yazıldıklarına dair bir iddia bulunmuyor. Davaya konu adların, yasadışı örgütün kullandığı kod isimler olması sebebiyle, milli kültüre, örf ve adetlere uygun düşmediği ve kamuoyunu incitici mahiyette olduğu gerekçesine dayandırılmıştır. İsimlerin yanlış ve gerçeğe aykırı olduğunun iddia edilmediği, bu halde davanın adın 'düzeltilmesine' ilişkin değil, 'iptaline' yönelik bir davadır. Savcının adın iptaline yönelik böyle bir dava açmaya yetkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır." Ancak, karara itiraz eden Savcı Alpaslan Karabay kararın bozulması için Yargıtay'a başvurdu. Karabay, açılan davanın bir isim düzeltme davası olduğunu, mahkemenin davanın esasına girerek davalıların isimlerinin anılan yasaya aykırı olup olmadığının belirlemesi gerektiğini kaydetti.
Evrensel'i Takip Et