13 Haziran 2002 21:00

Güzel türküler, kötü ambalaj

Son üç senedir ülkemizde gelişen müzikal tartışmaların en doruğa çıkmış olanlarından biri de türkülerin hoyrat kullanımı. Bu tartışmanın üç ana kolundan bahsedilebilir. Birincisi türkülerin "pazarlanma ihtiyacına uygun gençler" tarafından söylenmesini "olumlu" karşılayanlar. İkincisi türkü şu ve bu sazlarla söylenir, başka türlü de söylenmez bakışındaki muhafazakarlığa saplananlar. Üçüncü ise formal bakımdan belli temel özleri barındırıp, türkülerin tarihten gelen derinliğine, içeriğine sahip çıkarak müzikal düzenlemelerle onu geliştirme tarafında duranlar. Bu tartışmaları medyadan izleyenler onun sadece iki kolunun çarpıştığına şahit oldular. Çünkü sanatsal açıdan üçüncü tarif, belli bir kaliteye ve müzikal formasyona sahip çıkmaktaydı. Bu duruşun ardında yatan ise kısmen herkesin "dar kafalılık" veya "seçkincilik" olarak tarif edebileceği ikinci görüşe karşı, birinci görüşü palazlamaktı. Nitekim tartışmanın seyri günümüze kadar sürerken nice genç kızın, delikanlının "McDonalds" aksanına rağmen karşımızda Dadaloğlu'dan, Karacaoğlan'dan, Veysel'den türküler söylediğine tanık olduk. Kısa zamanda da sektör için "karar" alındı! Kabul edilen/ettirilen görüş; gençlerimiz hiç kendilerini "bozmadan" türküler söylesinler, ama nasıl söylerlerse söylesinler. Bugünlerde de bu tip görüş üzerinden kasetler, CD'ler pazarlayanlar, türkü formunun çok gerisinde onu yozlaştıran, yabancılaştıran, türkü söylemeyi sadece çok sattığı için girişilen; türküleri katletme operasyonunu, "Ne güzel işte herkes türkü söylesin" söyleminin arkasına sığınarak anlatıyorlar.

Nitelikli albüm Böylesi bir ortamda da türkü söyleme formuna yansıması gereken müzikal formasyon bakımından donanımlı, altyapısı sağlam çalışmaların da arkasında durma ihtiyacı beliriyor. "Kal Benimle" adlı albümle halk müziği sevenlerin türkü dinleme lezzetine yanıt verebilecek bir çalışma ile karşımıza çıkan Zülüf de bu temelde değerlendirilebilir. Zülüf'ün, Serüvenciler Prodüksiyon'un yapımını üstlendiği kasedi, Ağdaş Müzik tarafından piyasaya sürüldü. Tabi Zülüf'ün de kaset kapağındaki "Teşekkür" mesajında "emeği ve inancıyla" ibareleriyle andığı Tuncay Akdoğan'ın da etkisi kasedin tüm parçalarında hissediliyor. Grup Kızılırmak'ın "o çok sevilen yıllarında" eşsiz besteleriyle tanıdığımız Akdoğan, kasetteki "Gece Yolcusu" ve "Her Düş Bir Yaraydı" eserleriyle hem imgelerinin hem de bestelerinin ne kadar kuvvetli olduğunu bir kez daha ispatlıyor. Hemen belirtelim; Zülüf'ün kasedinin yönetmenliğini de bizzat Tuncay Akdoğan üstlenmiş. Kasette bahsetmeden geçemeceğimiz bir diğer başarılı çalışma ise Neşet Ertaş'ın "Hapishanelere güneş doğmuyor" adlı türküsüne yapılan düzenlemedeki başarı ve Zülüf'ün performansının bu türküde doruğa çıkması. Bütün bu güzelliklere karşı bu denli başarılı bir çalışmanın sunum tarzının piyasa hesapları üzerinden şekillendirilmesi açıktan bir eleştiriyi de hak ediyor. Nitekim kasedin ilk şarkısı "Dalları bastı kiraz" diğer şarkılara nazaran "yaz dönemi sektör ihtiyaçları" mantığıyla kasedi tanıtma misyonu verilerek klipleştirilmiş. Zülüf piyasanın türettiği envai çeşit türkücüden farkını bu klipte gösteremiyor; bariz bir biçimde Zülüf'ün görüntüsü, müziğin önüne geçiyor. Bu konuda sanatçının ve prodüktörlerinin yanıtlaması gereken bir soru var; türkü ağırlıklı yayın yapan radyoların istek programlarında neden acaba "çıkış" şarkısı değil de "Hapishanelere güneş doğmuyor" ve "Gece yolcusu" isteniyor? Nitelikli çalışmalar, bir şekilde "gerçek sahiplerine" ulaşacaktır. Bu anlamda da hedef kitlesi, "günübirlik yaşayıp, günübirlik eğlenceler" ile hayatını kuranlar değil, belli bir niteliği olduğu için Zülüf'ü bağrına basacaklar olmalıdır.

Evrensel'i Takip Et