8 Haziran 2002 21:00

Enflasyonda Pirus Zaferi!..

Enflasyonda Mayıs ayının sürpriz düşüşü, önümüzdeki aylarda da sürecek gibi. Haziran, Temmuz ve Ağustos'ta da yüzde 1'in altında düşüşler bekleyin ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ile birlikte belirlenen yüzde 35'lik 2002 hedefinin ziyadesiyle gerçekleştirileceğine emin olun. Bu gidişle, değil yüzde 35; yüzde 25 enflasyonu bile yakalayacak Türkiye, ama ne pahasına? Enflasyonun beli kırılıyor kırılmasına da, bunun maliyetinin ne olduğunu sorgulayan yok! Fiyat artışlarının sıfıra yaklaşması nasıl mümkün oluyor? Maliyetler mi azalıyor durmadan, mesela hammadde, enerji fiyatları mı ucuzluyor? Devlet mi vergileri, SSK primlerini azalttı? Ya da teknolojide müthiş atılımlar mı yapılıyor ve birim maliyetleri azaltacak büyük verimlilik artışları mı gerçekleşiyor? Hiçbiri. Maliyet azaltıcı pek bir değişiklik yok hayatımızda. Ama hayatımızda bir gerçek var: Türkiye, tarihinde görülmedik ölçüde kemer sıkıyor, reel gelirler azalıyor. İç talep, iç tüketim azalıyor, mallar satılamıyor ve fiyatlar aşağı çekiliyor. Gelin tüketici fiyatlarına yakından bakalım. Mayıs ayının enflasyon sonuçlarına etki eden en önemli kalem gıda maddeleri. Gıdada fiyatlar yüzde 3.8 gerilemiş. İçeceklerde binde 2 artış olmuş, sigara içkide ise artış sıfır. Mutfak, talebini öyle bir çekmiş ki, fiyatlar tabii artmaz. Hemen hatırlayalım 2001 Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) sonuçlarını. Harcama optiğinden ama. 2001'de yüzde 9.5 daralan Türkiye ekonomisinde, toplam harcamalar 34 milyar dolar azaldı.

Aileler gıdadan kıstı Haneler, tüketim harcamalarını dolar bazında yüzde 24 azaltırken tüketimi en çok kısılan ürünler gıda harcamaları oldu. 2000 yılında mutfağa 52 milyar dolara yakın harcayan aileler, 2001 yılında 39 milyar dolarlık alışveriş yapabildiler ve böylece mutfak harcamaları 12.5 milyar dolar azalma gösterdi. Ailelerin 34 milyar dolar azalan tüketim harcamalarının yüzde 36'sını mutfağa yapılanlar aldı. Aileler, beyaz eşya, otomobil gibi dayanıklı tüketim eşyası alımlarını, 2000'e göre 9 milyar dolar azalttılar. Bu kalemdeki tüketim azalışı kendi başına yüzde 44'ü buldu. 2000'de dayanıklı mal alımına 20 milyar dolar harcayan aileler 2001'de ancak 11 milyar dolar dolayında alım yaptılar. Yarı dayanıklı mallar için 2001'de 15 milyar dolar harcayan aileler, bu kalemde de 4.5 milyar dolar dolayında tüketim azalttılar. Ailelerin en az tüketim azalışları "enerji, haberleşme ve ulaşım" masraflarında oldu. Bu ihtiyaçları için 2000'de 25 milyar dolar harcayan aileler, 2001'de 23 milyar dolar harcama yaptılar. Bu azalma, söz konusu ürünlerin fiyatlarındaki yüksek artışla da ilgili. Başta sağlık, eğitim olmak üzere, hizmet harcamaları ise 2001'de aile bütçelerinde 3 milyar dolar dolayında bir azalmaya tekabül ediyor. Ailelerin konut harcamaları ise 2001 yılında 2 milyar dolarlık bir azalış gösterdi. Aileler 34 milyar dolarlık bir kemer sıkma uygulaması yaşarken, devletteki tüketim azalışı 6.8 milyar dolar oldu. Devlet, memurlar ve işçiler için yaptığı ödemeleri 4.6 milyar dolar azalırken diğer harcamaları için sadece 2.1 milyar dolarlık tasarruf yaptı. 2001 için hatırlattığımız bu sonuçlar, 2002'nin ilk 5 ayında değişti mi sanıyorsunuz?

Büyüme ekside Haziran ayı sonunda ilk çeyreğin milli gelir sonuçları açıklanacak ve akla kara ortaya çıkacak. Yine göreceğiz ki, ilk çeyrekte negatif büyümedeyiz. Ve yine göreceğiz ki, harcamalardaki büzülme bu yılın ilk çeyreğinde de sürüyor. Evet, hanelerin reel gelirleri azaldı, harcama gücü düştü, talep düştü, talep düşüşüyle beraber fiyatlar da artmıyor artık. Ancak ihracata dönük sektörlerin mallarında fiyat artışına gidebiliyor üreticiler. Baksanıza, konfeksiyonda Mayıs'ın fiyat artışı yüzde 6'nın üzerinde. Şimdi iç talebi geberik hale getirerek enflasyonun belini kırmak marifet midir? Bunu tartışalım. Enflasyonun belini kırmayı, bölüşümü altüst ederek, 70 milyonluk bir pazarı kurak çöl haline getirip o pazara göre dizayn edilmiş sanayii enkaz haline getirmek marifet midir, bunu tartışalım. Enflasyonun belini kırarak yüzde 10'lere gerileten Arjantin bu marifetine rağmen neden bu hallere düştü, bir de bunu tartışalım. Gerçek şudur: Türkiye, IMF'nin borç tahsilatı öncelikli hedefini yerine getirmek için insafsız bir dar bütçe politikası izliyor. Eğitim, sağlık ve diğer sosyal harcamaları budayarak gelecek nesillerden çalıyor, bu bir. Yine IMF'ye verdiği sözler gereği, yüzde 20'lere varan reel faiz uyguluyor. Bu faiz de istenen küçülmeye hizmet ediyor, yani büyümenin önünü kesiyor, dolayısıyla ölü piyasada fiyatlar da ölüyor, iki. Reel gelirlerde hiçbir artışa izin verilmiyor, dolayısıyla iç talep kısıldıkça kısılıyor, bu da fiyatları alaşağı ediyor, üç. Tamam, enflasyon düşsün, fiyat artışları istikrar kazansın, ama bunun bedeli iç talebi kurutmak, bu pazardan beslenen üretimi çökertmek olursa, bunun bedeli milyonları bulan işsizlik olursa; bunun bedeli, gelecek kuşaklardan çalan dar bütçeler, rantiye besleyen reel faizli daralmalar olursa; bunun bedeli, can havliyle bu ülkenin değerlerini yok pahasına dışarıya satmak olursa, enflasyona karşı kazanılmış bu zaferin Pirus Zaferi'nden ne farkı kalır?

Evrensel'i Takip Et