15 Nisan 2002 21:00
Tarihe farklı bir bakış
Toplumsal Tarih dergisi bu aydan itibaren okurun karşısına yeni bir yüzle çıkıyor. Gerek genişleyen içeriği, gerekse farklılaşan tasarımıyla 100. Sayı'sına ulaşan dergi, yeni biçimiyle çıkardığı ilk sayıda önemli bir konuyu; tarih eğitimini tartışıyor. Toplumsal Tarih Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Yolaç, Toplum ve Tarih Dergisi'nin geleneğini sürdüren bir çizgileri olduğunu belirterek, değişimin amacını şöyle özetliyor: "Bu dergi salt tarih dergisi olmaktan çıksın, popüler bilim dergisi olsun istedik. Bizim için anahtar sözcük 'popüler' olsa da bu, günümüzde kullanıldığı şeklinde avama yakın, basitleştirilmiş anlamda bir popülerlik değil; tersine içeriğinden ödün vermeyen, popülerliği sunumda yakalamaya çalışan bir anlayış". Bu amaçla, okuyucuya görsel okuma olanağı sağlama amacı güden bir yapı da oluşturmuşlar.
Tarih seviliyor, ama... Mustafa Yolaç, dergi olarak böylesi bir yeniliğe gidişin en önemli nedeninin daha iyi bir tarih eğitimi için ilgili kurumların üzerinde eskisine göre daha yoğun bir baskı oluşturmak olduğunu söylüyor. Bu nedenle, 100. sayıyı hazırlarken Milli Eğitim Bakanlığı'ndan da yazı istemişler. Yolaç'a göre tarih eğitimi, herkesin konuşup hasıraltı ettiği bir konu değil. Oldukça canlı bir alan. Tarih öğretmenlerinden oluşan ve Tarih Vakfı'ndan destek alan bir grubun, Avrupa'daki meslektaşlarıyla sürekli iletişim halinde olduğunu, iyi ders kitabının nasıl olacağına dair çalışma yürüttüklerini anlatıyor. Avrupa'da yapılan bir araştırmaya göre öğrenciler arasında tarih dersine en fazla ilginin olduğu ülke Türkiye. Aynı şekilde tarih dersinin en fazla sevilmediği ülke de Türkiye. Bu, tarihin sevildiği; ama tarih dersinin veriliş şeklinin sevilmediği anlamına geliyor. Böylesi bir şeyin konuyla ilgili kişilere çok fazla sorumluluk yüklediğini söylüyor Yolaç. Türkiye'de tarih eğitimi, dergiyi çıkaran Tarih Vakfı'nın on yılı aşkın zamandır üzerinde çalıştığı bir konu. Fakat, "ders kitaplarındaki hataları bulmaya çalışmak" gibi bir kolaycılığa kaçmak yerine, iki eksen oluşturmuşlar. Birincisi, yanlışları tesbit etmekle kalmayıp, çözüm üretebilmek. İkincisi ise, dünyanın pek çok yerinde yaşandığını bildiğimiz bu sorun için çözüm üretirken farklı örnekleri değerlendirmek. Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Türkiye'nin de çevresindeki devletlerle sorun yaşadığını, ancak bunu ders kitaplarında propaganda konusu olarak kullandığını vurgulayan Mustafa Yolaç, "Türkiye'deki akademisyenlerin ve entelektüel çevrenin, tarih eğitiminin değiştirilmesi konusunda yapabileceği çok şey var. Pek çok isim de yapıyor. Fakat bu konuda daha fazla aydın, daha fazla çaba harcamalı. İnsanlara sürekli çevrelerindeki herkesin düşman olduğunu öğretirseniz, geçirilen her gün kayıp olur" diyor.
Kaynak sorunu Bugün üniversitelerdeki sosyal bilimlere ait bölümlerin kapatılıyor olmasının düşündürücü olduğunu dile getiren Yolaç, bu durumu şöyle değerlendiriyor: "Üniversitelerdeki sosyal bilimlere ait pek çok bölümün kapatılıyor olması elbette kabul edilebilir bir şey değil. Bu bölümlerin kaynak kıtlığı sorunu yaşadığını düşünüyorum. Belki söylenildiği gibi yüksek lisansa kaydırılabilir; fakat bu da zayıflamalarına neden olacaktır. YÖK'ün Ankara'da pilot bir uygulaması var: Arkeoloji, paleontoloji gibi bölümleri tek bir çatı altında toplamayı planlıyor. Alanlardaki ve kadrolardaki bu daralma, üretkenlikte de daralmayı getirecektir". Bilimin sadece yerele değil, dünyaya bir katkı olduğunu anlatan Yolaç, sosyal bilimlerdeki üretimin yetersiz ve bu bilimlerin verimsiz olduğu düşünülüyorsa, doğru uygulamalarla önünün açılması gerektiğine dikkat çekiyor. Durumun, sadece "Bölümler kapanıyor" şeklinde algılanmasının doğru olmayacağını, Türkiye ve dünyada sosyal bilimlerin yerini algılayıp buradan bir perspektif sunulması gerektiğini dile getiren Yolaç, "Talebimiz bölümlerin kapatılmaması ve bölümlere daha çok kaynak aktarılarak verimli hale getirilmesi olmalı" diyor.
Daha kolektif bir çalışma Bundan sonraki sayıların daha kolektif bir çalışmanın ürünü olmasını hedeflediklerini söyleyen Yolaç, Toplumsal Tarih'in öğrenci topluluklarıyla yoğun bağlar içerisinde olduğunu, ortak çalışma alanları yaratarak, bu bağları güçlendireceklerini ifade ediyor. Çağrıları olabildiğince açık: "Kültürel mirası sahiplenen; tarih eğitimi, müzecilik vb. alanlarda katkıda bulunmak isteyen herkese açığız".
Tarih seviliyor, ama... Mustafa Yolaç, dergi olarak böylesi bir yeniliğe gidişin en önemli nedeninin daha iyi bir tarih eğitimi için ilgili kurumların üzerinde eskisine göre daha yoğun bir baskı oluşturmak olduğunu söylüyor. Bu nedenle, 100. sayıyı hazırlarken Milli Eğitim Bakanlığı'ndan da yazı istemişler. Yolaç'a göre tarih eğitimi, herkesin konuşup hasıraltı ettiği bir konu değil. Oldukça canlı bir alan. Tarih öğretmenlerinden oluşan ve Tarih Vakfı'ndan destek alan bir grubun, Avrupa'daki meslektaşlarıyla sürekli iletişim halinde olduğunu, iyi ders kitabının nasıl olacağına dair çalışma yürüttüklerini anlatıyor. Avrupa'da yapılan bir araştırmaya göre öğrenciler arasında tarih dersine en fazla ilginin olduğu ülke Türkiye. Aynı şekilde tarih dersinin en fazla sevilmediği ülke de Türkiye. Bu, tarihin sevildiği; ama tarih dersinin veriliş şeklinin sevilmediği anlamına geliyor. Böylesi bir şeyin konuyla ilgili kişilere çok fazla sorumluluk yüklediğini söylüyor Yolaç. Türkiye'de tarih eğitimi, dergiyi çıkaran Tarih Vakfı'nın on yılı aşkın zamandır üzerinde çalıştığı bir konu. Fakat, "ders kitaplarındaki hataları bulmaya çalışmak" gibi bir kolaycılığa kaçmak yerine, iki eksen oluşturmuşlar. Birincisi, yanlışları tesbit etmekle kalmayıp, çözüm üretebilmek. İkincisi ise, dünyanın pek çok yerinde yaşandığını bildiğimiz bu sorun için çözüm üretirken farklı örnekleri değerlendirmek. Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Türkiye'nin de çevresindeki devletlerle sorun yaşadığını, ancak bunu ders kitaplarında propaganda konusu olarak kullandığını vurgulayan Mustafa Yolaç, "Türkiye'deki akademisyenlerin ve entelektüel çevrenin, tarih eğitiminin değiştirilmesi konusunda yapabileceği çok şey var. Pek çok isim de yapıyor. Fakat bu konuda daha fazla aydın, daha fazla çaba harcamalı. İnsanlara sürekli çevrelerindeki herkesin düşman olduğunu öğretirseniz, geçirilen her gün kayıp olur" diyor.
Kaynak sorunu Bugün üniversitelerdeki sosyal bilimlere ait bölümlerin kapatılıyor olmasının düşündürücü olduğunu dile getiren Yolaç, bu durumu şöyle değerlendiriyor: "Üniversitelerdeki sosyal bilimlere ait pek çok bölümün kapatılıyor olması elbette kabul edilebilir bir şey değil. Bu bölümlerin kaynak kıtlığı sorunu yaşadığını düşünüyorum. Belki söylenildiği gibi yüksek lisansa kaydırılabilir; fakat bu da zayıflamalarına neden olacaktır. YÖK'ün Ankara'da pilot bir uygulaması var: Arkeoloji, paleontoloji gibi bölümleri tek bir çatı altında toplamayı planlıyor. Alanlardaki ve kadrolardaki bu daralma, üretkenlikte de daralmayı getirecektir". Bilimin sadece yerele değil, dünyaya bir katkı olduğunu anlatan Yolaç, sosyal bilimlerdeki üretimin yetersiz ve bu bilimlerin verimsiz olduğu düşünülüyorsa, doğru uygulamalarla önünün açılması gerektiğine dikkat çekiyor. Durumun, sadece "Bölümler kapanıyor" şeklinde algılanmasının doğru olmayacağını, Türkiye ve dünyada sosyal bilimlerin yerini algılayıp buradan bir perspektif sunulması gerektiğini dile getiren Yolaç, "Talebimiz bölümlerin kapatılmaması ve bölümlere daha çok kaynak aktarılarak verimli hale getirilmesi olmalı" diyor.
Daha kolektif bir çalışma Bundan sonraki sayıların daha kolektif bir çalışmanın ürünü olmasını hedeflediklerini söyleyen Yolaç, Toplumsal Tarih'in öğrenci topluluklarıyla yoğun bağlar içerisinde olduğunu, ortak çalışma alanları yaratarak, bu bağları güçlendireceklerini ifade ediyor. Çağrıları olabildiğince açık: "Kültürel mirası sahiplenen; tarih eğitimi, müzecilik vb. alanlarda katkıda bulunmak isteyen herkese açığız".
Evrensel'i Takip Et