12 Nisan 2002 21:00

Adım adım ölüme gönderiliyor

Ölüm orucu nedeniyle yaşamsal fonksiyonlarını önemli ölçüde yitiren ve hafızasını kaybeden tutuklu Kemal Yarar yargılandığı Ankara 1 No'lu DGM'den tahliye edilmiyor. İstanbul Adli Tıp Kurumu'nun, "Cezaevinde kalması kesin hayati tehlike barındırır" dediği Yarar'ın artık konuşamadığını ve neredeyse ölmek üzere olduğunu söyleyen yakınları, DGM'nin yaşamla kumar oynadığını ifade ettiler. Kemal Yarar, ölüm orucu nedeniyle sağlık durumunun kötüleşmesi üzerine Sincan F Tipi Cezaevi'nden 15 Eylül 2001 tarihinde Ankara Numune Hastanesi'ne kaldırıldı. Yarar için Numune Hastanesi Sağlık Kurulu tarafından üç ay önce düzenlenen raporda, Korsakoff Sendromu düşünüldüğü ve gündelik hayatını başkasının yardımı olmadan yürütemeyeceği vurgulandı. Yarar'ı 25 Ekim 2001 tarihinde muayene eden Adli Tıp Kurumu da, "Cezaevinde kalması kesin hayati tehlike barındırdığından CMUK 399. maddeye göre cezasının altı aylığına ertelenmesi gerekir" sonucuna varmıştı. Ancak Ankara DGM Yarar'ın tahliye isteğini reddetmişti. Karardan sonra İstanbul Adli Tıp Kurumu'na götürülen Yarar için hazırlanan raporda, Yarar'ın düşünce akışının yavaşladığı ve psikomotor retardosyanunun mevcut olduğu belirtilerek, nörolojik muayenesinde ileri bulgularla hastada Korsakoff Sendromu düşünüldüğü vurgulandı.

Eski durum önemli değil Raporda, "Gündelik hayatını başkasının yardımı olmadan sürdüremeyecek düzeyde bir akıl hastalığına sahip olduğundan ceza tehirinin uygun olduğuna karar verilmiştir. Kurumumuzdaki muayenesinde tespit edilen akli arıza halinin cezaevinde iken iradi olarak başladığı ölüm orucu sonucunda meydana geldiği, dolayısıyla suç tarihlerine teşmil ettirilemeyeceği... Bu duruma göre Yarar'ın suça karşı ceza ehliyetinin tam olduğu hakkındaki ilgili maddelerinin tetkikine mahal bulunmadığı, ancak musab olduğu akli arıza nedeniyle cezasının infazının tehirinin mahkemenin takdirine sunulduğu mütalaasına oybirliği ile varıldı" denildi. Davanın önceki günkü duruşmasında Yarar'ın avukatı Filiz Kalaycı hazır bulundu. Mahkeme Başkanı, Yarar için istenen raporların mahkemeye ulaştığını bildirdi. Duruşmada söz alan avukat Kalaycı, müvekkilinin sağlık durumunun cezaevinde kalmaya elverişli olmadığına dikkat çekerek, Adalet Bakanlığı verilerine göre 200'ü aşkın hükümlünün CMUK'un 399'uncu maddesine göre tahliye edildiğini vurguladı. Kalaycı, İstanbul DGM'de bu konuda örnek kararlar olduğuna dikkat çekerek, tahliye isteğinde bulundu. Mahkeme ise Yarar'ın tutuklu iken hastanede tedavi edilmesinin sağlanabileceğini ileri sürerek, tahliye isteğini reddetti. Yarar'ın yakınları, Yarar'ın artık konuşamadığını ve böbreklerinin kanamaya başladığını belirterek, "Tahliye olmadan ölürse, DGM'nin sorumluluğu olacak" dediler.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Polis adliyede avukatlara saldırdı 19 Aralık operasyonu sırasında Ümraniye Cezaevi'nde bulunan tutuklu ve hükümlüler hakkında "cezaevi idaresine karşı silahlı ayaklanma", "patlayıcı madde bulundurma", "adam öldürme ve yaralama" iddialarıyla açılan davanın görülmesine Üsküdar 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşma öncesinde polis ile avukatlar arasında kısa süreli bir arbede yaşandı. İfade vermek için Kartal Özel Tip Cezaevi'nde getirilen Gülten Özdemir, Asuman Özcan, Tülin Soyhan, Ergül Uzundiz ve Nuriye Yeşil'in adliye binasına girerken slogan atmasına polisin müdahale etmesi üzerine avukatlar ile polis arasında tartışma çıktı. Polisin bazı avukatları adliyeden çıkarmak istemesi tartışmanın sertleşmesine neden oldu. Polis, davaya gözlemci olarak katılan İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi avukatı Ömer Kavili'yi dövmek isterken, bazı polisler avukatlara küfür etti. Mahkeme heyeti ise salonun önünde yaşanan olayları izlemekle yetindi. Avukatlar polisler hakkında suç duyurusunda bulundular. Duruşmada ifade veren tutuklu sanıklar, suçlamaları kabul etmediklerini, sanık sandalyesinde oturması gerekenlerin kendileri değil, operasyona karar verenlerin ve uygulayanların olması gerektiğini kaydettiler. Sanıklar, mahkemeye sanık olarak değil bir katliamın tanığı olarak geldiklerini söylediler. Bombalarla, kurşunlarla, dözerlerle, lav silahlarıyla insanların hayatının kurtarılmaya gidilemeyeceğini buna "Hayata dönüş" denilemeyeceğini dile getiren sanıklar, dört günlük operasyon bitip cezaevinden çıkarıldıklarında Alp Ata Akçaöz'ün sağ olduğunu, çıkışta askerler tarafından vurulduğunu ifade ettiler.

İsteklere yine red Sanık avukatları Edirne ve Kandıra F Tipi Cezaevi'nde bulan müvekkillerinin ifadelerinin talimatla değil, mahkemeye gitirilerek huzurda alınmasını istediler. Davanın büyük bir salonda da görülmesini isteyen avukatlar, operasyonda görev alan tüm personelin ve kriz yönetim merkezindeki yetkililerin kimliklerinin tespitini, iddianamenin cezanın bireyselliği ilkesi çerçevesinde yeniden düzenlenmesini talep ettiler. Avukatlar, olay yeri tespit tutanağını imzalamaktan imtina eden cezaevi savcısı, cezaevi müdürü ve infaz koruma memurlarının mahkemeye çağrılarak neden güvenlik kuvvetlerinin olayın oluş tarzına ilişkin anlatımlarını kabul etmediklerinin de sorulmasını istediler. Duruşma, ileri bir tarihe ertelendi.