4 Nisan 2002 21:00
İşte Amerika'nın barış anlayışı
GÜNÜN YAZILARI
Ortadoğu'ya "barış" getirme iddiasıyla yola çıkan ABD'nin Özel Temsilcisi Anthony Zinni'nin kapalı kapılar ardında yürüttüğü kirli pazarlıklar, gün yüzüne çıktı. Emekli General Zinni'nin, Filistinlilere "teklif ettiği" sözde ateşkes planına göre Filistin tarafı silahlarını bırakacak ve Filistinli direniş örgütlerinin üyeleri tutuklanacak. Ancak İsrail ordusu; Filistin Yönetimi'ne ait binalara, güvenlik karargâhlarına ve cezaevlerine saldırılar düzenlemeye devam edecek.
ABD'nin "barış" anlayışını yansıtan Zinni teklifini alan öfkeli Filistinliler, 26 Mart tarihinde kendilerine sunulan önerinin bir kopyasını basına dağıttılar. Bu tarih, Beyrut'taki tartışmalı Arap Zirvesi'nden bir gün önceye denk geliyordu.
Arafat direnmişti İsrail, Zinni belgesini "ültimatom" olarak değerlendirdi ve Arafat'ın bu belgeyi imzalamaması halinde, Arap Zirvesi'ne katılamayacağını bildirdi. Ancak Arafat, ABD-İsrail ikilisinin baskısına direndi ve zirveye gitmedi. Filistinlilerin basına yaptığı açıklamaya göre, General Zinni, ilk plan taslağını, 25 Mart'ta taraflara sundu. Bir gün sonra da, o sıralarda basına "köprü teklifi" olarak tanıtılan yeni bir taslakla ortaya çıktı. Bu ikinci taslak, İsrail'e saldırı serbestliği tanıyordu.
Mitchell, çöp sepetine Filistinliler, bu taslağın, nihai barış müzakerelerine götürecek siyasi bir süreç içermeden, İsrail'in "güvenlik" taleplerini yanıtlamayı amaçladığını belirterek itiraz ettiler. Ayrıca, her iki taslakta da, geçtiğimiz yıl mayıs ayında yayınlanan Mitchell Raporu tamamen gözardı ediliyordu. Filistin tarafından olumlu tepkiler alan bu raporda, "anlamlı görüşmelerin mantıksız bir biçimde reddi halinde, güvenlik işbirliğinin uzun süre devam edemiyeceği" belirtiliyordu. Birçok eksiklikler taşıyan bu rapor, yine de işgal altındaki topraklarda Yahudi yerleşimlerinin inşasının dondurulmasını talep etmekteydi.
Tenet planı bile değiştirildi Gözlemcilere göre, İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un temel hedeflerinden biri, Mitchell Raporu'nda öngörülen "güven artırıcı önlemler" noktasına ulaşmamak için gerilimi sürekli canlı tutmak oldu. Çünkü geçmişte kendisi tarafından Filistin topraklarına yayılan Yahudi yerleşimleri dondurmak, Şaron'un sallantılı koalisyonuna zarar verecekti. Mitchell Raporu'nun ardından, CIA Başkanı George Tenet liderliğinde hazırlanan "Tenet ateşkes planı" geldi. Bu plan, Mitchell'den daha da geriydi, ama yine de Filistin tarafından kabul edildi. Çünkü İsrail'in "masum sivil hedeflere saldırmaması" gerektiğini açıkça ifade ediyordu.
İki taslak arasındaki fark Bush'un Ortadoğu temsilcisi Zinni, bu gerekliliği plandan çıkardı. Zinni'nin hazırladığı ilk taslakta, bunun yerine şu ifade yer alıyordu: "İsrail, Filistin Yönetimi denetimi altındaki bölgelerdeki proaktif operasyonları sona erdirmeyi taahhüt edecektir. Buna, Filistin Yönetimi güvenlik güçleri veya kurumları da dahildir." Ancak bu muğlak ifade de, ikinci taslakta İsrail saldırganlığına göz kırpan yeni bir ifadeyle değiştirildi. Filistinlilerin önüne atılan son belgede, İsrail ordusunun "bir terörist saldırı gerçekleştirilmesi ihtimali durumunda, meşru müdafaa olarak, cezaevleri dahil olmak üzere Filistin binalarına saldırabileceği" kayıt altına alınıyordu.
Müzakerecilerin tepkisi Filistinli müzakereciler, The Guardian gazetesine gönderdikleri yorumda, "Bir cezaevi veya Başkan Arafat'ın karargâhının bombalanmasının 'meşru müdafaa' olarak adlandırılması mümkün müdür? Bu taslak, İsraillilerin bugüne dek gerçekleştirdiği sözde misilleme saldırılarının tümünü haklı çıkarıyor" edediler. Aralarında Muhammed Dahlan ve Cibril Recep'in de bulunduğu görüşmeler şöyle dedi: "Bu teklif, Filistin Yönetimi'nin 'şiddet faaliyetlerini kayıtsız şartsız sona erdirme'sini gerektirirken, İsraillilerden sadece bu konuda 'sorumluluk göstermelerini' talep ediyor." Zinni belgesi, İsrail'in, Filistin topraklarına yönelik saldırısını çok önceden planladığını gösteriyor. Belge, halen devam eden saldırının asıl gerekçesinin de, intihar eylemleri değil, Arafat'ın bu sözde "ateşkes"i reddetmesi olduğunu kanıtlıyor.
Muhafazakârlar işbaşında Diğer yandan, Bush yönetiminde etki sahibi olan sağcı-ırkçı çevreler, Washington'un bu tarz bir "arabuluculuk" yapmasına dahi karşı çıkıyorlar. ABD'li sağ-muhafazakâr kesimin önde gelen isimleri, Bush'tan, İsrail'in "elini serbest bırakmasını" talep ettiler. William Kristol, William J. Bennett gibi Yahudi lobisi bağlantılı yazarlar, Wall Street Journal gazetesi ve National Review dergisi, Bush yönetiminin bölgede "ateşkes" sağlamaya yönelik göstermelik çabalarını dahi "amatörlük", "ahlaki kafa karışıklığı", ve "Clinton benzeri iyiniyetçilik" olarak tanımladılar. Muhafazakâr çevreler, barış müzakerelerinin "Filistin terörizmini teşvik ettiğini" ve "teröristleri besleyen devletlerin cezalandırılmasını öngören Bush doktrinine zarar verdiğini" öne sürdüler. Önde gelen muhafazakâr dergilerden Weekly Standard, "barış sürecinin teröristlerle müzakere etmek anlamına geldiğini" yazdı. Suudilerin önerdiği, pek çok açıdan İsrail'e taviz veren "kapsamlı barış planı"na dahi karşı çıkan bu çevreler, "yapıcı barış görüşmeleri"nin başlamasının tek koşulunun, İsrail'in çok büyük bir askeri harekatı "başarıyla tamamlaması" olduğunu öne sürdüler. Eski ABD Başkanlarından Ronald Reagan'ın eğitim bakanı William J. Bennett, "Şu anda masaya oturamazsınız. Savaşmanız gerek. Daha sonra da, ABD önemli bir rol oynayabilir" diyerek İsrail'e tam destek verdi.
Bağdat-Kudüs hattı Wall Street Journal ise, Filistin sorunu ile Irak saldırısı arasında kurulan ilişkinin "tersten kurulması" gerektiğini yazdı. Gazetenin başyazısında, "ABD Saddam Hüseyin'i devirmeli ve böylece teröre direnmeye adanmışlığını göstermeli. Filistin-İsrail barışı, ancak böyle olur" denildi. Gazete, "Daha sakin bir Ortadoğu'ya giden yol, Kudüs'ten değil Bağdat'tan geçiyor" diye yazdı. Bu Filistin düşmanı yorumlar eşliğinde, ABD Kongresi de, İsrail'e destek veren yeni adımlar atmaya hazırlanıyor. Son birkaç haftadır, Kongre'de söz alan bütün ABD'li vekiller, İsrail'i savunarak Filistin halkını teröristlik ile suçladı. Şimdi ise, Filistinli liderlere çeşitli yaptırımlar getirilmesi gündeme geliyor.
Senatörler coştu! Senato'nun Filistinlilere düşmanlığı, en üst düzey makamlardan biri olan Uluslararası İlişkiler Komitesi'nin başkanının ağzından ifade edildi. Komite Başkanı Henry Hyde, "İsrailliler, intihar eylemleri nedeniyle her gün yeni 11 Eylül'ler yaşıyor. Şaron, ülkesini ve halkını korumalı" diye konuştu. Kongre Çoğunluk lideri ve Bush'un partisinin temsilcisi olan Richard K. Armey de, "Şaron, yapması gerekeni yapıyor. Arafat'ın sürgüne zorlanması beni rahatsız etmez" dedi. Senato ve Kongre üyeleri, İsrail savunuculuğunu lafta bırakmıyorlar. Filistin'e yönelik baskıyı artırmayı hedefleyen yasa tasarıları, Kongre organlarına sunuldu.
Filistin düşmanı tasarılar McConnell ve Feinstein imzasını taşıyan bir tasarı, Yaser Arafat dahil olmak üzere Filistin liderlerine çeşitli yaptırımlar öngörüyor. Bunlar arasında ABD'ye seyahat yasağı, Washington'daki Filistin bürosunun faaliyetlerinin kısıtlanması, BM'deki Filistin temsilcisinin seyahat yetkilerinin azaltılması ve Filistin Yönetimi'nin ABD'deki malvarlığı ve banka hesaplarına el konulması da var. Temsilci Ackerman tarafından sunulan bir diğer tasarı ise, bunların yanı sıra, Filistin Yönetimi'nin resmen "terörist" ilan edilmesini, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ne yapılan maddi yardımların tamamen durdurulmasını öngörüyor. Son olarak, Temsilci Eric Cantor tarafından sunulan tasarıda, ABD kurumlarının Filistin Yönetimi veya onunla bağlantılı kurumlara "doğrudan veya dolaylı yardım yapması" yasaklanıyor. Washington'daki Yahudi lobisinin önemli ayaklarından biri olan Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi yöneticisi Howard Kohr'un açıklamaları da, dikkat çekici. Kohr, onlarca temsilci ve senatörün kendisini aradığını ve "İsrail'i desteklemek için ne yapabileceklerini" sorduğunu anlattı.
Arafat direnmişti İsrail, Zinni belgesini "ültimatom" olarak değerlendirdi ve Arafat'ın bu belgeyi imzalamaması halinde, Arap Zirvesi'ne katılamayacağını bildirdi. Ancak Arafat, ABD-İsrail ikilisinin baskısına direndi ve zirveye gitmedi. Filistinlilerin basına yaptığı açıklamaya göre, General Zinni, ilk plan taslağını, 25 Mart'ta taraflara sundu. Bir gün sonra da, o sıralarda basına "köprü teklifi" olarak tanıtılan yeni bir taslakla ortaya çıktı. Bu ikinci taslak, İsrail'e saldırı serbestliği tanıyordu.
Mitchell, çöp sepetine Filistinliler, bu taslağın, nihai barış müzakerelerine götürecek siyasi bir süreç içermeden, İsrail'in "güvenlik" taleplerini yanıtlamayı amaçladığını belirterek itiraz ettiler. Ayrıca, her iki taslakta da, geçtiğimiz yıl mayıs ayında yayınlanan Mitchell Raporu tamamen gözardı ediliyordu. Filistin tarafından olumlu tepkiler alan bu raporda, "anlamlı görüşmelerin mantıksız bir biçimde reddi halinde, güvenlik işbirliğinin uzun süre devam edemiyeceği" belirtiliyordu. Birçok eksiklikler taşıyan bu rapor, yine de işgal altındaki topraklarda Yahudi yerleşimlerinin inşasının dondurulmasını talep etmekteydi.
Tenet planı bile değiştirildi Gözlemcilere göre, İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un temel hedeflerinden biri, Mitchell Raporu'nda öngörülen "güven artırıcı önlemler" noktasına ulaşmamak için gerilimi sürekli canlı tutmak oldu. Çünkü geçmişte kendisi tarafından Filistin topraklarına yayılan Yahudi yerleşimleri dondurmak, Şaron'un sallantılı koalisyonuna zarar verecekti. Mitchell Raporu'nun ardından, CIA Başkanı George Tenet liderliğinde hazırlanan "Tenet ateşkes planı" geldi. Bu plan, Mitchell'den daha da geriydi, ama yine de Filistin tarafından kabul edildi. Çünkü İsrail'in "masum sivil hedeflere saldırmaması" gerektiğini açıkça ifade ediyordu.
İki taslak arasındaki fark Bush'un Ortadoğu temsilcisi Zinni, bu gerekliliği plandan çıkardı. Zinni'nin hazırladığı ilk taslakta, bunun yerine şu ifade yer alıyordu: "İsrail, Filistin Yönetimi denetimi altındaki bölgelerdeki proaktif operasyonları sona erdirmeyi taahhüt edecektir. Buna, Filistin Yönetimi güvenlik güçleri veya kurumları da dahildir." Ancak bu muğlak ifade de, ikinci taslakta İsrail saldırganlığına göz kırpan yeni bir ifadeyle değiştirildi. Filistinlilerin önüne atılan son belgede, İsrail ordusunun "bir terörist saldırı gerçekleştirilmesi ihtimali durumunda, meşru müdafaa olarak, cezaevleri dahil olmak üzere Filistin binalarına saldırabileceği" kayıt altına alınıyordu.
Müzakerecilerin tepkisi Filistinli müzakereciler, The Guardian gazetesine gönderdikleri yorumda, "Bir cezaevi veya Başkan Arafat'ın karargâhının bombalanmasının 'meşru müdafaa' olarak adlandırılması mümkün müdür? Bu taslak, İsraillilerin bugüne dek gerçekleştirdiği sözde misilleme saldırılarının tümünü haklı çıkarıyor" edediler. Aralarında Muhammed Dahlan ve Cibril Recep'in de bulunduğu görüşmeler şöyle dedi: "Bu teklif, Filistin Yönetimi'nin 'şiddet faaliyetlerini kayıtsız şartsız sona erdirme'sini gerektirirken, İsraillilerden sadece bu konuda 'sorumluluk göstermelerini' talep ediyor." Zinni belgesi, İsrail'in, Filistin topraklarına yönelik saldırısını çok önceden planladığını gösteriyor. Belge, halen devam eden saldırının asıl gerekçesinin de, intihar eylemleri değil, Arafat'ın bu sözde "ateşkes"i reddetmesi olduğunu kanıtlıyor.
Muhafazakârlar işbaşında Diğer yandan, Bush yönetiminde etki sahibi olan sağcı-ırkçı çevreler, Washington'un bu tarz bir "arabuluculuk" yapmasına dahi karşı çıkıyorlar. ABD'li sağ-muhafazakâr kesimin önde gelen isimleri, Bush'tan, İsrail'in "elini serbest bırakmasını" talep ettiler. William Kristol, William J. Bennett gibi Yahudi lobisi bağlantılı yazarlar, Wall Street Journal gazetesi ve National Review dergisi, Bush yönetiminin bölgede "ateşkes" sağlamaya yönelik göstermelik çabalarını dahi "amatörlük", "ahlaki kafa karışıklığı", ve "Clinton benzeri iyiniyetçilik" olarak tanımladılar. Muhafazakâr çevreler, barış müzakerelerinin "Filistin terörizmini teşvik ettiğini" ve "teröristleri besleyen devletlerin cezalandırılmasını öngören Bush doktrinine zarar verdiğini" öne sürdüler. Önde gelen muhafazakâr dergilerden Weekly Standard, "barış sürecinin teröristlerle müzakere etmek anlamına geldiğini" yazdı. Suudilerin önerdiği, pek çok açıdan İsrail'e taviz veren "kapsamlı barış planı"na dahi karşı çıkan bu çevreler, "yapıcı barış görüşmeleri"nin başlamasının tek koşulunun, İsrail'in çok büyük bir askeri harekatı "başarıyla tamamlaması" olduğunu öne sürdüler. Eski ABD Başkanlarından Ronald Reagan'ın eğitim bakanı William J. Bennett, "Şu anda masaya oturamazsınız. Savaşmanız gerek. Daha sonra da, ABD önemli bir rol oynayabilir" diyerek İsrail'e tam destek verdi.
Bağdat-Kudüs hattı Wall Street Journal ise, Filistin sorunu ile Irak saldırısı arasında kurulan ilişkinin "tersten kurulması" gerektiğini yazdı. Gazetenin başyazısında, "ABD Saddam Hüseyin'i devirmeli ve böylece teröre direnmeye adanmışlığını göstermeli. Filistin-İsrail barışı, ancak böyle olur" denildi. Gazete, "Daha sakin bir Ortadoğu'ya giden yol, Kudüs'ten değil Bağdat'tan geçiyor" diye yazdı. Bu Filistin düşmanı yorumlar eşliğinde, ABD Kongresi de, İsrail'e destek veren yeni adımlar atmaya hazırlanıyor. Son birkaç haftadır, Kongre'de söz alan bütün ABD'li vekiller, İsrail'i savunarak Filistin halkını teröristlik ile suçladı. Şimdi ise, Filistinli liderlere çeşitli yaptırımlar getirilmesi gündeme geliyor.
Senatörler coştu! Senato'nun Filistinlilere düşmanlığı, en üst düzey makamlardan biri olan Uluslararası İlişkiler Komitesi'nin başkanının ağzından ifade edildi. Komite Başkanı Henry Hyde, "İsrailliler, intihar eylemleri nedeniyle her gün yeni 11 Eylül'ler yaşıyor. Şaron, ülkesini ve halkını korumalı" diye konuştu. Kongre Çoğunluk lideri ve Bush'un partisinin temsilcisi olan Richard K. Armey de, "Şaron, yapması gerekeni yapıyor. Arafat'ın sürgüne zorlanması beni rahatsız etmez" dedi. Senato ve Kongre üyeleri, İsrail savunuculuğunu lafta bırakmıyorlar. Filistin'e yönelik baskıyı artırmayı hedefleyen yasa tasarıları, Kongre organlarına sunuldu.
Filistin düşmanı tasarılar McConnell ve Feinstein imzasını taşıyan bir tasarı, Yaser Arafat dahil olmak üzere Filistin liderlerine çeşitli yaptırımlar öngörüyor. Bunlar arasında ABD'ye seyahat yasağı, Washington'daki Filistin bürosunun faaliyetlerinin kısıtlanması, BM'deki Filistin temsilcisinin seyahat yetkilerinin azaltılması ve Filistin Yönetimi'nin ABD'deki malvarlığı ve banka hesaplarına el konulması da var. Temsilci Ackerman tarafından sunulan bir diğer tasarı ise, bunların yanı sıra, Filistin Yönetimi'nin resmen "terörist" ilan edilmesini, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ne yapılan maddi yardımların tamamen durdurulmasını öngörüyor. Son olarak, Temsilci Eric Cantor tarafından sunulan tasarıda, ABD kurumlarının Filistin Yönetimi veya onunla bağlantılı kurumlara "doğrudan veya dolaylı yardım yapması" yasaklanıyor. Washington'daki Yahudi lobisinin önemli ayaklarından biri olan Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi yöneticisi Howard Kohr'un açıklamaları da, dikkat çekici. Kohr, onlarca temsilci ve senatörün kendisini aradığını ve "İsrail'i desteklemek için ne yapabileceklerini" sorduğunu anlattı.
Evrensel'i Takip Et