2 Nisan 2002 21:00
Saldırganlık durdurulmalı
GÜNÜN YAZILARI
George Bush, belli ki Vietnam'ın öğrettiği derslerden birini unutmuş: "Yok etmeye çalıştığımızdan daha kötü olmamız" olasılığı. 'Terörizme' karşı savaş, Jon Coetzee'nin "Barbarları Beklemek"ine döndü. Orada, 'barbarları' etkisiz hale getirmek için imparatorluk tarafından gönderilen işkenceciler, kendilerini imparatorluğun yağmasından koruyan avcı-toplayıcı halktan daha barbar olurlar. Vietnam'dan bir muhabirin "Düşmanı gördük" diye bildirdiği ünlüdür: "Ve o ... biziz!"
Nazilerden öğreniyorlar Bugün İsrail'de, Ariel Şaron'un Filistinlilere karşı, Nazilerin Yahudilere yaptığı en beter zulmü uygulayan grotesk portresini görüyoruz. Yanında da, sözde "hür dünyanın" lideri, ABD Başkanı George W. Bush'un onayı ve askeri desteği var. (Ha'aretz gazetesine konuşan bir İsrailli subay, Nablus'taki Filistinli mahallelerine saldırıyı Varşova gettosundaki Nazi taktiklerine benzetmiş ve Nazilerden öğrenmeleri gerektiğini söylemişti.) Şaron, histerik konuşmasında, kendi halkına "barış" ve toplama kamplarına dönen 'rezervasyonlara' kapatılan Filistin halkına karşı resmi devlet terörizminin yoğunlaştırılması ile, intihar saldırılarının bitirileceği sözünü verdi. Tarlalardaki ürünleri yakıldı, evleri yıkıldı, zeytinlikleri yerle bir edildi, savunucuları öldürüldü ya da tutuklandı ve işkence gördü, ama Filistin halkı yine de direnmeye devam ediyor.
Bayağı bir açıklama Başkan Arafat'ın subayları öldürüldükten, karargâhı bir moloz yığınına çevrildikten, havaalanı yok edildikten ve susuz, yiyeceksiz ve elektriksiz bırakıldıktan sonra, 'hür dünyanın' lideri, Paskalya sabahı şu akılalmaz beyanda bulundu: "Arafat'ın terörü durdurmak için yapması gereken çok şey var!" George W. Bush, bir stand-up'çının en bayağı sözleri kadar değeri olabilecek bir açıklama yaparken, nasıl oluyor da suratındaki o ifadesizliği koruyabiliyor? Arafat'a yapılan muamele, canlı canlı derisi yüzülen ve sonra işini yapması söylenen Gazimagosa'daki Venedikli komutana yapılanlara benziyor!
Ilımlıların başına gelen Başkan Bush da, Ariel Şaron da, Filistinliler içinde barış yanlısı bir ortakları olmadığı iddialarında, besbelli samimiyetsizler. Bu yalanın, bugünkü 'pat' halinin bütün suçunu Yaser Arafat'a yüklemelerini haklı çıkaracağını sanıyorlar. Geçenlerde Kudüs'te basın toplantıları düzenleyen iki ılımlı Filistin sözcüsüne, Dr. Mustafa Barguti ve Prof. Sari Nuseybi'ye, İsrail'in layık gördüğü muameleye bir bakın. İkisi de adil bir barışı, işgalin bitmesini, iki tarafta da şiddetin son bulmasını ve iki devletli adil bir çözümü İsrail, Amerikan ve Avrupa halklarından rica ediyorlardı. Düzenledikleri basın toplantısı İsrail polisi tarafından basıldı, dağıtıldı, iki adam da acımasızca dövüldü ve gözaltına alındı.
Katliamların başlangıcı Ramallah'ın kuşatılmasıyla, 1982'de Lübnan'daki Sabra ve Şatilla katliamlarını hayli gölgede bırakacak ölçekteki katliamların başlangıcına tanık oluyoruz. Bugünkü korkunç durumun en tüyler ürpertici yanı ise, 'teröre karşı savaşın' liderleri Tony Blair ve George W. Bush'un sessizlikleri. Bir ABD vatandaşı olarak, müthiş bir üzüntüyle, bu olaylarda ABD'nin demokrasi gösterisinin çöküşünü ve faşizmin en kötü biçimine dönüşmesini görmemenin olanaksız olduğunu söylemeliyim. Diğer dünya liderlerinin kararlı bir biçimde harekete geçmelerinin vakti geldi. Bu, kendilerini iyinin ve şeytanın yargıçlığına atayanların canını sıkmak ve gerçekleri söyleyerek yalanların hükmünü kırmak pahasına da olsa yapılmalı. Şu anda Filistin'de olan; Şaron, Blair ve Bush eliyle gerçekleştirilen resmi devlet terörüdür. Acilen durdurulması gerekir.
Nazilerden öğreniyorlar Bugün İsrail'de, Ariel Şaron'un Filistinlilere karşı, Nazilerin Yahudilere yaptığı en beter zulmü uygulayan grotesk portresini görüyoruz. Yanında da, sözde "hür dünyanın" lideri, ABD Başkanı George W. Bush'un onayı ve askeri desteği var. (Ha'aretz gazetesine konuşan bir İsrailli subay, Nablus'taki Filistinli mahallelerine saldırıyı Varşova gettosundaki Nazi taktiklerine benzetmiş ve Nazilerden öğrenmeleri gerektiğini söylemişti.) Şaron, histerik konuşmasında, kendi halkına "barış" ve toplama kamplarına dönen 'rezervasyonlara' kapatılan Filistin halkına karşı resmi devlet terörizminin yoğunlaştırılması ile, intihar saldırılarının bitirileceği sözünü verdi. Tarlalardaki ürünleri yakıldı, evleri yıkıldı, zeytinlikleri yerle bir edildi, savunucuları öldürüldü ya da tutuklandı ve işkence gördü, ama Filistin halkı yine de direnmeye devam ediyor.
Bayağı bir açıklama Başkan Arafat'ın subayları öldürüldükten, karargâhı bir moloz yığınına çevrildikten, havaalanı yok edildikten ve susuz, yiyeceksiz ve elektriksiz bırakıldıktan sonra, 'hür dünyanın' lideri, Paskalya sabahı şu akılalmaz beyanda bulundu: "Arafat'ın terörü durdurmak için yapması gereken çok şey var!" George W. Bush, bir stand-up'çının en bayağı sözleri kadar değeri olabilecek bir açıklama yaparken, nasıl oluyor da suratındaki o ifadesizliği koruyabiliyor? Arafat'a yapılan muamele, canlı canlı derisi yüzülen ve sonra işini yapması söylenen Gazimagosa'daki Venedikli komutana yapılanlara benziyor!
Ilımlıların başına gelen Başkan Bush da, Ariel Şaron da, Filistinliler içinde barış yanlısı bir ortakları olmadığı iddialarında, besbelli samimiyetsizler. Bu yalanın, bugünkü 'pat' halinin bütün suçunu Yaser Arafat'a yüklemelerini haklı çıkaracağını sanıyorlar. Geçenlerde Kudüs'te basın toplantıları düzenleyen iki ılımlı Filistin sözcüsüne, Dr. Mustafa Barguti ve Prof. Sari Nuseybi'ye, İsrail'in layık gördüğü muameleye bir bakın. İkisi de adil bir barışı, işgalin bitmesini, iki tarafta da şiddetin son bulmasını ve iki devletli adil bir çözümü İsrail, Amerikan ve Avrupa halklarından rica ediyorlardı. Düzenledikleri basın toplantısı İsrail polisi tarafından basıldı, dağıtıldı, iki adam da acımasızca dövüldü ve gözaltına alındı.
Katliamların başlangıcı Ramallah'ın kuşatılmasıyla, 1982'de Lübnan'daki Sabra ve Şatilla katliamlarını hayli gölgede bırakacak ölçekteki katliamların başlangıcına tanık oluyoruz. Bugünkü korkunç durumun en tüyler ürpertici yanı ise, 'teröre karşı savaşın' liderleri Tony Blair ve George W. Bush'un sessizlikleri. Bir ABD vatandaşı olarak, müthiş bir üzüntüyle, bu olaylarda ABD'nin demokrasi gösterisinin çöküşünü ve faşizmin en kötü biçimine dönüşmesini görmemenin olanaksız olduğunu söylemeliyim. Diğer dünya liderlerinin kararlı bir biçimde harekete geçmelerinin vakti geldi. Bu, kendilerini iyinin ve şeytanın yargıçlığına atayanların canını sıkmak ve gerçekleri söyleyerek yalanların hükmünü kırmak pahasına da olsa yapılmalı. Şu anda Filistin'de olan; Şaron, Blair ve Bush eliyle gerçekleştirilen resmi devlet terörüdür. Acilen durdurulması gerekir.
Evrensel'i Takip Et