24 Mart 2002 22:00
Biyolojik laboratuvar palavrası
GÜNÜN YAZILARI
Afganistan'daki El Kaide güçlerinin bir "biyolojik ve kimyasal silah laboratuvarı kurduğu" yönünde yayınlanan haberlerin "yalan" olduğu bildirildi. İngiliz Observer gazetesi, bu haberin, 1700 İngiliz askerinin daha bölgeye gönderilmesi için gerekçe olarak kullanıldığını yazdı.
İngiliz Başbakanlığı'ndan cuma günü yapılan açıklamaya göre, ABD kuvvetleri, Afganistan'ın doğusundaki Gardez yakınlarında bir "biyolojik silah laboratuvarı" keşfetmişlerdi. Yetkililere göre bu laboratuvar, Şah-ı Kot köyü civarındaki şiddetli çarpışmalardan sonra, bir mağaranın içinde bulunmuştu. Bu haberlerle birlikte, İngiliz hükümeti, laboratuvarın, "Usame Bin Ladin'in kimyasal ve biyolojik silah üretme kapasitesine sahip olduğunun kanıtı" olduğunu ilan etti. İngiliz gazeteleri ise, Afganistan'a gönderilen 1700 kişilik deniz komandosu birliğinin hedefinin bu kapasiteyi yok etmek olduğunu yazmışlardı.
Beyaz Saray reddetti Ancak önceki akşam bir açıklama yapan Beyaz Saray sözcüsü, El Kaide'nin şarbon veya diğer biyolojik-kimyasal silahları üretebildiğine dair hiçbir kanıt bulunmadığını bildirdi. Bir Pentagon yetkilisi de, El Kaide'nin Şah-ı Kot bölgesinde biyolojik silah üretimi yaptığına dair hiçbir istihbarat raporu olmadığını kaydetti. Observer'a konuşan ve adı belirtilmeyen yetkili, "Londra'da ne anlatıyorlar bilmem, ama bu konuda hiçbir istihbarat almış değiliz" diye konuştu. İngiliz istihbaratı, Savunma Bakanlığı ve Dışişleri kaynakları da, böyle bir laboratuvar hakkında bilgilerinin olmadığını kabul ettiler. İngiliz hükümet açıklamalarının "yalan" olduğunu ortaya çıkaran, muhalefet sözcüsünün Savunma Bakanı Geoff Hoon'a sorduğu sorular oldu. Sözcü, Hoon'dan konuyu "açıklığa kavuştumasını" talep etti.
Medyaya sızdırıldı Bu arada, 1700 kişilik birliğin ilk grubu, önümüzdeki birkaç gün içinde Kabil'de olacak. Bu kuvvetler, ABD'lilere katılarak dağlarda çarpışmalara dahil olacaklar. Ağır kayıplar verilebileceği için kaygılı olduklarını bildiren Liberal Demokrat Parti sözcüsü Menzies Campbell, silah laboratuvarı iddialarının, "askerlerin gönderilmesini gerekçelendirmek amacıyla medyaya sızdırılmış olabileceğini" kaydetti. Campbell, "Askerlerin gönderilmesi ile ilgili birçok yanıt bekleyen soru ve endişe var. Bakan Hoon, bir açıklama yapmalı" diye konuştu. ABD'ye tam destek veren Muhafazakâr Parti dahi, konudan duyduğu rahatsızlığı gösterdi. Partinin "Gölge Savunma Bakanı" Bernard Jenkin, hükümetten gerçekleri anlatmasını talep etti.
Son dakika! Önceki akşam ise, ilginç bir gelişme yaşandı ve ABD ordusu devreye girdi. Ordu, Afganistan'ın güneydoğusundaki Amerikan askerlerinin, El Kaide'ye ait bir biyolojik silah laboratuvarı bulduklarını doğruladı. Askeri sözcü Yüzbaşı Matthew Klee, Kandahar yakınlarında operasyonlar düzenleyen Amerikan güçlerinin, El Kaide'ye ait, kimyasal ve bakteriyolojik araştırmalarda kullanıldığı sanılan bir laboratuvar bulduklarını söyledi. Klee, laboratuvarın inşa aşamasında olduğunu ve muhtemelen biyolojik savaş için silah üretmek amacıyla kurulduğunu belirtti. Laboratuvarda kimyasal ya da bakteriyolojik silah üretildiğine dair belirti bulunmadığını kabul eden sözcü, "böyle bir yerde düşünülebilecek her şeyin üretilebileceğini" söyleyerek iddialarına inandırıcılık katmaya çalıştı. ABD'den gelen bu son dakika açıklamasının, "dost ve müttefik İngiltere'yi zor durumdan kurtarmak" amacını taşıdığı sanılıyor.
Lindh işkence gördü Taliban ile birlikte ABD'ye karşı savaşan Amerikalı John Walker Lindh'in davası ise, giderek bir hukuk skandalına dönüşüyor. Kamuoyunda "Amerikalı Taliban" olarak bilinen Lindh'in avukatları, genç Amerikalının ABD birlikleri tarafından dövüldüğünü, "işkence ve ölüm" ile tehdit edildiğini açıkladılar. Avukatlar, savunmalarını Lindh'in terörist değil, Taliban hükümetine bağlı bir asker olduğu tezi üzerinde kuruyorlar. Savunmanın merkezinde ise, ABD kuvvetlerinin kendisine yaptığı işkenceler bulunuyor. Lindh, ele geçirildikten sonra FBI sorgucularına verdiği ifadenin, baskı ile alındığını belirtiyor. Lindh, ABD vatandaşı olduğu için normal bir mahkemede yargılanacak ve ölüm cezasına çarptırılmayacak. Küba'daki Guantanamo ABD üssünde tutulan yüzlerce tutsak ise, onun kadar "şanslı" değilller. Avukatlar, 1 Aralık'ta esir alınan Lindh'in ABD askerleri ve casuslarının elinde yaşadıklarını anlatırken; onun karanlık bir odaya kapatıldığını, çok az yemek yiyebildiğini ve yaralı olduğu halde doğru dürüst bir bakım görmediğini belirttiler.
Konteynere kapatıldı Kandahar civarındaki ABD üssü Rhino'ya nakledildikten sonra, Lindh'in gözleri bağlandı ve elleri kelepçelendi. Ardından giysileri yırtıldı, el ve ayakları bir daha kelepçelendi ve bantla bir sedyeye bağlandı. Ardından, çırılçıplak bir halde, bir metal konteynere kapatıldı. Birkaç gün boyunca, bu halde bir kutunun içinde kalan Lindh, 10 Aralık'ta; yine gözleri bağlı bir halde bir binaya götürüldü. Avukatların aktardığına göre, burada bir avukat talep etti. Ancak kendisine verilen yanıt, "Burada avukat yok" oldu. Ardından da, kendi ifadesine göre, işkenceden kurtulmak için FBI ajanları ne dediyse kabul etti.
Şarbon skandalı 11 Eylül saldırıları ile ilgili soru işaretleri de, her yeni gelişmeyle daha da büyüyor. Saldırıları düzenleyen kişilerden birinin, olay tarihinden üç ay önce, şarbona maruz kaldığı için oluşan bir yara yüzünden tedavi gördüğüne ilişkin tıbbi raporlar ortaya çıkarıldı. Johns Hopkins Üniversitesi Sivil Biyolojik Savunma Stratejileri Merkezi, 11 Eylül'deki uçak saldırılarını düzenleyenlerden biri olan Ahmed İbraim El Haznavi'nin Florida'da gördüğü tedaviye ilişkin raporlar üzerinde yaptığı çalışmada, El Haznavi'nin şarbona maruz kaldığı sonucuna vardı. Açıklama, üniversitenin sözcüsü Tim Parsons tarafından yapıldı. Suudi asıllı El Haznavi, amacına ulaşamayarak Pennsylvania'da çakılan 93 sayılı United Airlines uçağını kaçıranlardan biriydi.
5 kişi ölmüştü El Haznavi'nin, bacağında oluşan bir yara nedeniyle Haziran ayında Florida'da Dr. Christos Tsonas tarafından tedavi edildiği, yaranın temizlendiği ve Haznavi'ye antibiyotik verildiği belirtiliyor. Haznavi'nin, bacağını bavula çarptığı için yaralandığını söylediği, 11 Eylül'den sonra Dr. Tsonas'ın, El Haznavi'nin bacağındaki yaranın, şarbondan kaynaklandığı sonucuna vardığı kaydedildi. Bu bulgu, daha sonra Johns Hopkins Üniversitesi uzmanları tarafından da doğrulandı.
Beyaz Saray reddetti Ancak önceki akşam bir açıklama yapan Beyaz Saray sözcüsü, El Kaide'nin şarbon veya diğer biyolojik-kimyasal silahları üretebildiğine dair hiçbir kanıt bulunmadığını bildirdi. Bir Pentagon yetkilisi de, El Kaide'nin Şah-ı Kot bölgesinde biyolojik silah üretimi yaptığına dair hiçbir istihbarat raporu olmadığını kaydetti. Observer'a konuşan ve adı belirtilmeyen yetkili, "Londra'da ne anlatıyorlar bilmem, ama bu konuda hiçbir istihbarat almış değiliz" diye konuştu. İngiliz istihbaratı, Savunma Bakanlığı ve Dışişleri kaynakları da, böyle bir laboratuvar hakkında bilgilerinin olmadığını kabul ettiler. İngiliz hükümet açıklamalarının "yalan" olduğunu ortaya çıkaran, muhalefet sözcüsünün Savunma Bakanı Geoff Hoon'a sorduğu sorular oldu. Sözcü, Hoon'dan konuyu "açıklığa kavuştumasını" talep etti.
Medyaya sızdırıldı Bu arada, 1700 kişilik birliğin ilk grubu, önümüzdeki birkaç gün içinde Kabil'de olacak. Bu kuvvetler, ABD'lilere katılarak dağlarda çarpışmalara dahil olacaklar. Ağır kayıplar verilebileceği için kaygılı olduklarını bildiren Liberal Demokrat Parti sözcüsü Menzies Campbell, silah laboratuvarı iddialarının, "askerlerin gönderilmesini gerekçelendirmek amacıyla medyaya sızdırılmış olabileceğini" kaydetti. Campbell, "Askerlerin gönderilmesi ile ilgili birçok yanıt bekleyen soru ve endişe var. Bakan Hoon, bir açıklama yapmalı" diye konuştu. ABD'ye tam destek veren Muhafazakâr Parti dahi, konudan duyduğu rahatsızlığı gösterdi. Partinin "Gölge Savunma Bakanı" Bernard Jenkin, hükümetten gerçekleri anlatmasını talep etti.
Son dakika! Önceki akşam ise, ilginç bir gelişme yaşandı ve ABD ordusu devreye girdi. Ordu, Afganistan'ın güneydoğusundaki Amerikan askerlerinin, El Kaide'ye ait bir biyolojik silah laboratuvarı bulduklarını doğruladı. Askeri sözcü Yüzbaşı Matthew Klee, Kandahar yakınlarında operasyonlar düzenleyen Amerikan güçlerinin, El Kaide'ye ait, kimyasal ve bakteriyolojik araştırmalarda kullanıldığı sanılan bir laboratuvar bulduklarını söyledi. Klee, laboratuvarın inşa aşamasında olduğunu ve muhtemelen biyolojik savaş için silah üretmek amacıyla kurulduğunu belirtti. Laboratuvarda kimyasal ya da bakteriyolojik silah üretildiğine dair belirti bulunmadığını kabul eden sözcü, "böyle bir yerde düşünülebilecek her şeyin üretilebileceğini" söyleyerek iddialarına inandırıcılık katmaya çalıştı. ABD'den gelen bu son dakika açıklamasının, "dost ve müttefik İngiltere'yi zor durumdan kurtarmak" amacını taşıdığı sanılıyor.
Lindh işkence gördü Taliban ile birlikte ABD'ye karşı savaşan Amerikalı John Walker Lindh'in davası ise, giderek bir hukuk skandalına dönüşüyor. Kamuoyunda "Amerikalı Taliban" olarak bilinen Lindh'in avukatları, genç Amerikalının ABD birlikleri tarafından dövüldüğünü, "işkence ve ölüm" ile tehdit edildiğini açıkladılar. Avukatlar, savunmalarını Lindh'in terörist değil, Taliban hükümetine bağlı bir asker olduğu tezi üzerinde kuruyorlar. Savunmanın merkezinde ise, ABD kuvvetlerinin kendisine yaptığı işkenceler bulunuyor. Lindh, ele geçirildikten sonra FBI sorgucularına verdiği ifadenin, baskı ile alındığını belirtiyor. Lindh, ABD vatandaşı olduğu için normal bir mahkemede yargılanacak ve ölüm cezasına çarptırılmayacak. Küba'daki Guantanamo ABD üssünde tutulan yüzlerce tutsak ise, onun kadar "şanslı" değilller. Avukatlar, 1 Aralık'ta esir alınan Lindh'in ABD askerleri ve casuslarının elinde yaşadıklarını anlatırken; onun karanlık bir odaya kapatıldığını, çok az yemek yiyebildiğini ve yaralı olduğu halde doğru dürüst bir bakım görmediğini belirttiler.
Konteynere kapatıldı Kandahar civarındaki ABD üssü Rhino'ya nakledildikten sonra, Lindh'in gözleri bağlandı ve elleri kelepçelendi. Ardından giysileri yırtıldı, el ve ayakları bir daha kelepçelendi ve bantla bir sedyeye bağlandı. Ardından, çırılçıplak bir halde, bir metal konteynere kapatıldı. Birkaç gün boyunca, bu halde bir kutunun içinde kalan Lindh, 10 Aralık'ta; yine gözleri bağlı bir halde bir binaya götürüldü. Avukatların aktardığına göre, burada bir avukat talep etti. Ancak kendisine verilen yanıt, "Burada avukat yok" oldu. Ardından da, kendi ifadesine göre, işkenceden kurtulmak için FBI ajanları ne dediyse kabul etti.
Şarbon skandalı 11 Eylül saldırıları ile ilgili soru işaretleri de, her yeni gelişmeyle daha da büyüyor. Saldırıları düzenleyen kişilerden birinin, olay tarihinden üç ay önce, şarbona maruz kaldığı için oluşan bir yara yüzünden tedavi gördüğüne ilişkin tıbbi raporlar ortaya çıkarıldı. Johns Hopkins Üniversitesi Sivil Biyolojik Savunma Stratejileri Merkezi, 11 Eylül'deki uçak saldırılarını düzenleyenlerden biri olan Ahmed İbraim El Haznavi'nin Florida'da gördüğü tedaviye ilişkin raporlar üzerinde yaptığı çalışmada, El Haznavi'nin şarbona maruz kaldığı sonucuna vardı. Açıklama, üniversitenin sözcüsü Tim Parsons tarafından yapıldı. Suudi asıllı El Haznavi, amacına ulaşamayarak Pennsylvania'da çakılan 93 sayılı United Airlines uçağını kaçıranlardan biriydi.
5 kişi ölmüştü El Haznavi'nin, bacağında oluşan bir yara nedeniyle Haziran ayında Florida'da Dr. Christos Tsonas tarafından tedavi edildiği, yaranın temizlendiği ve Haznavi'ye antibiyotik verildiği belirtiliyor. Haznavi'nin, bacağını bavula çarptığı için yaralandığını söylediği, 11 Eylül'den sonra Dr. Tsonas'ın, El Haznavi'nin bacağındaki yaranın, şarbondan kaynaklandığı sonucuna vardığı kaydedildi. Bu bulgu, daha sonra Johns Hopkins Üniversitesi uzmanları tarafından da doğrulandı.
Evrensel'i Takip Et