18 Mart 2002 22:00
Her şey söylendi ama...
İlki İstanbul'da gerçekleştirilen ve işçilerin büyük tepkisiyle karşılaşan Türk-İş'in salon toplantılarının ikincisi Adana'da gerçekleşti. Toplantı işçi sınıfının eylem isteğinin yanısıra, sendikal bürokrasiye yönelik öfkesini net olarak ortaya çıkardı.
Türk-İş Genel Merkezi, İstanbul deneyiminden sonra, Adana toplantısı için bayağı hazırlıklıydı. Bölge toplantısından 2-3 gün önce Adana'ya gelen Türk-İş Genel Merkez yöneticileri, yaptıkları ön toplantılarda şube başkanlarına üyelerine sahip olmaları konusunda uyardılar. İşçilerin herhangi bir "taşkınlık" yapmaması ve genel merkezi protesto etmemesi için gerekli önlemler alındı.
Konuşmacı olarak sadece Yol-İş Adana Şube Başkanı Ramazan Ağar'ın belirlenmesi, işçilere ve mücadeleci sendikacılara söz verilmek istenmemesinin bir sonucuydu. KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü ile bazı şube başkanlarının Türk-İş Adana bölge binasına gidip toplantıya katılma ve katkı sunma önerilerinin geçiştirilmesi de oluşabilecek tepkilerin azıltılmasına yönelikti.
Başkanların görevi! Şube başkanlarının genel merkezden aldıkları talimatlar sonucu işyerlerinde yeterince çalışma yapmaması ve tüm işçileri toplantıya taşımaması da planın bir parçasıydı. Her sendika için ayrı yer belirlenmesi ve yöneticilerin "görevli" olarak işçilerin başına konması, ayrıca çoğu sendika başkanın kendisine muhalefet etmeyen işçileri getirmesi olası bir işçi öfkesinin önüne set çekme amacı taşıyordu. Bunlara rağmen 17 Mart Pazar günü saat 10.30'da Adana Menderes Kapalı Spor Salonu'nda başlayacak toplantı için işçiler saat 8.30'dan itibaren gelmeye başladılar. Salonun bir çok köşesine konulan dev anfiler ve sürekli çalınan oyun havaları eşliğinde salonu doldurdular. Urfa, Kilis, Antep, Hatay, İskenderun, Mersin ve Adana'dan yaklaşık 4 bin işçinin eylem isteğini yansıttığı toplantıya TÜMTİS tüm üyelerini taşırken, Tes-İş, Yol-İş, Haber-İş, Tek Gıda-İş, Petrol-İş, Tarım-İş ve Orman-İş kitlesel katılım sağlamışlardı. Harb-İş, Hava-İş, Çimse-İş gibi bazı sendikalar ise yönetici ve temsilci düzeyinde katıldılar. Salona üyelerini bilerek geç getiren Yol-İş Sendikası, işçiler ile kürsünün ve sendikacıların oturduğu protokol alanının etrafında bir set oluşturdu. Böylece "aykırı sesler"in Bayram Meral'e ulaşması engellenmeye çalışıldı.
Ne yapmalı? Adana şubeleri adına konuşan Yol-İş Şube Başkanı Ramazan Ağar'ın, Türk-İş Genel Merkezi'nin AB ve Ermeni sorunları konusundaki tavrını dile getirmesi, Galatasaray-Roma maçındaki olayları protesto etmesi işçi sorunlarıyla ne kadar ilgili olduğunun işaretiydi. Ajitatif ve sert konuşmasıyla yer yer Bayram Meral'i de eleştiren Belediye-İş Genel Başkanı Nihat Yurdakul'un konuşması ise işçiler tarafından ilgiyle karşılandı. Yurdakul'un "Ne yapalım?" sorusu işçiler tarafından "Genel grev genel direniş" sloganıyla yanıtlandı.
Talepler birleştirilemedi Kürsüden attırılan "Türk-İş nerede biz oradayız?" sloganına karşılık TÜMTİS işçilerinin öncülüğüyle "Eylem nerede biz oradayız", "Türk-İş uyuma kurda kuşa yem olma", "Suskun Türk-İş istemiyoruz" sloganları atıldı. Bu sloganlara başta tekstil, orman ve gıda işkolunda çalışanlar olmak üzere tarafından destek buldu. Ancak, Tekel işçilerinin "Tekel bizimdir satılamaz", Telekom işçilerinin "Telekom vatandır, satılamaz", orman ve demiryolu işçilerinin "Kadro istiyoruz", petrol işçilerinin "Müteahitleştirmeye hayır" sloganları ayrı ayrı atıldı. Etkili ve sonuç alıcı eylemlerin yapılmasını isteyen, işçilerin birliği ve dayanışmasını öne çıkaran, Türk-İş Genel Merkezi'ni eleştiren sloganlar atan mücadeleci işçiler, diğer işkollarındaki işçilerin sloganlarını benimsemiş olsalardı, talepler tek potada birleştirilmiş olacaktı.
Yine Kızılay kararı Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral ise söylenebilecek her şeyi söyledi. Ancak sonuç alıcı ve işçileri mücadele sevk edecek kararlardan ısrarla kaçtı. Sadece 800 profesyonel sendikacının Ankara'ya gitmesi ve ardından tüm işçilerin Kızılay'a taşınması kararını açıkladı. Bu karar açıklanırken salonda hiç kimsenin kalmaması da işçilerin tatmin olmadığını gösterirken, daha etkin kararların sonuç bildirgesine konulması için ısrarcı olunmaması eksiklikti.
Başkanların görevi! Şube başkanlarının genel merkezden aldıkları talimatlar sonucu işyerlerinde yeterince çalışma yapmaması ve tüm işçileri toplantıya taşımaması da planın bir parçasıydı. Her sendika için ayrı yer belirlenmesi ve yöneticilerin "görevli" olarak işçilerin başına konması, ayrıca çoğu sendika başkanın kendisine muhalefet etmeyen işçileri getirmesi olası bir işçi öfkesinin önüne set çekme amacı taşıyordu. Bunlara rağmen 17 Mart Pazar günü saat 10.30'da Adana Menderes Kapalı Spor Salonu'nda başlayacak toplantı için işçiler saat 8.30'dan itibaren gelmeye başladılar. Salonun bir çok köşesine konulan dev anfiler ve sürekli çalınan oyun havaları eşliğinde salonu doldurdular. Urfa, Kilis, Antep, Hatay, İskenderun, Mersin ve Adana'dan yaklaşık 4 bin işçinin eylem isteğini yansıttığı toplantıya TÜMTİS tüm üyelerini taşırken, Tes-İş, Yol-İş, Haber-İş, Tek Gıda-İş, Petrol-İş, Tarım-İş ve Orman-İş kitlesel katılım sağlamışlardı. Harb-İş, Hava-İş, Çimse-İş gibi bazı sendikalar ise yönetici ve temsilci düzeyinde katıldılar. Salona üyelerini bilerek geç getiren Yol-İş Sendikası, işçiler ile kürsünün ve sendikacıların oturduğu protokol alanının etrafında bir set oluşturdu. Böylece "aykırı sesler"in Bayram Meral'e ulaşması engellenmeye çalışıldı.
Ne yapmalı? Adana şubeleri adına konuşan Yol-İş Şube Başkanı Ramazan Ağar'ın, Türk-İş Genel Merkezi'nin AB ve Ermeni sorunları konusundaki tavrını dile getirmesi, Galatasaray-Roma maçındaki olayları protesto etmesi işçi sorunlarıyla ne kadar ilgili olduğunun işaretiydi. Ajitatif ve sert konuşmasıyla yer yer Bayram Meral'i de eleştiren Belediye-İş Genel Başkanı Nihat Yurdakul'un konuşması ise işçiler tarafından ilgiyle karşılandı. Yurdakul'un "Ne yapalım?" sorusu işçiler tarafından "Genel grev genel direniş" sloganıyla yanıtlandı.
Talepler birleştirilemedi Kürsüden attırılan "Türk-İş nerede biz oradayız?" sloganına karşılık TÜMTİS işçilerinin öncülüğüyle "Eylem nerede biz oradayız", "Türk-İş uyuma kurda kuşa yem olma", "Suskun Türk-İş istemiyoruz" sloganları atıldı. Bu sloganlara başta tekstil, orman ve gıda işkolunda çalışanlar olmak üzere tarafından destek buldu. Ancak, Tekel işçilerinin "Tekel bizimdir satılamaz", Telekom işçilerinin "Telekom vatandır, satılamaz", orman ve demiryolu işçilerinin "Kadro istiyoruz", petrol işçilerinin "Müteahitleştirmeye hayır" sloganları ayrı ayrı atıldı. Etkili ve sonuç alıcı eylemlerin yapılmasını isteyen, işçilerin birliği ve dayanışmasını öne çıkaran, Türk-İş Genel Merkezi'ni eleştiren sloganlar atan mücadeleci işçiler, diğer işkollarındaki işçilerin sloganlarını benimsemiş olsalardı, talepler tek potada birleştirilmiş olacaktı.
Yine Kızılay kararı Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral ise söylenebilecek her şeyi söyledi. Ancak sonuç alıcı ve işçileri mücadele sevk edecek kararlardan ısrarla kaçtı. Sadece 800 profesyonel sendikacının Ankara'ya gitmesi ve ardından tüm işçilerin Kızılay'a taşınması kararını açıkladı. Bu karar açıklanırken salonda hiç kimsenin kalmaması da işçilerin tatmin olmadığını gösterirken, daha etkin kararların sonuç bildirgesine konulması için ısrarcı olunmaması eksiklikti.
Evrensel'i Takip Et