25 Ocak 2002 22:00

Bush'un Kâbil temsilcisi gibi

Alman Der Spiegel dergisi, Afganistan'daki geçici hükümetin başbakanı Hamid Karzai ile görüştü. Ülkedeki tüm yerel liderle ilişkisi bulunduğunu sık sık hatırlatan Karzai her ne kadar ülkeye hakim olmaya aday bir portresi çizmeye çalışsa da ülkenin bugün tam bir belirsizlik ortamında olduğu görülüyor. Karzai, ABD'nin elindeki esirlerle ilgili soruya verdiği "ilginç" yanıtla ise bu konuyla pek de ilgili olmadığını ortaya koyuyor. Speigel: 23 yıllık savaş ve kargaşanın ardından hükümetiniz, halen bir bölümü savaş ve olağanüstü hâl içindeki harabeye dönmüş ülkeyi yeniden kurma göreviyle karşı karşıya. Afganistan ne ölçüde kontrolünüz altında? Karzai: Barış isteyen vatandaşlarımızın politik onayı ve sadakati açısından bu hükümet mutlak bir destek sağlayabilir. Ancak çalışma koşullarımız oldukça kötü. Yani, sizin egemenliğiniz şu ana kadar Kâbil ve çevresi ile sınırlı. Sizden önceki birçok hükümet yöneticisi için de durum aynıydı. Yerel ayrılıkçılar ve savaş ağalarını kastediyorsanız, size şunu söyleyeyim ki, hepsi bana bağlılık mektupları yazdılar. Dostum ve İsmail Han bile. İsmail Han beni üç kere Herat şehrine davet etti ve bu ziyareti yapamadığım için de bana kızgın. Peki niye Herat'a gitmiyorsunuz? Uluslararası görevler ve ziyaretçiler şu ana kadar bu seyahati yapmama engel oldu. Kandahar'ın valisi açıkça keyfine göre hareket ediyor. Molla Turabi ile birlikte eski Taliban adalet bakanını serbest bıraktılar. Vali Gül Ağa'yı iyi tanırım. Her akşam telefonlaşıyoruz. Dışişleri bakanı 'Turabi'nin serbest bırakılmaması gerekirdi' demiş, ABD'den de benzer sesler gelmişti. Olay çok yanlış aksetti. Turabi bizim tarafımızdan yakalanmadı, o kendisi, açıklayamayacağımız bir uzlaşma noktası bulma garantisi ile valiye teslim oldu. Böyle gizli anlaşmalar yapabilecek çok sayıda üst düzey Taliban var gibi görünüyor. Turabi örneğin, Buda heykellerinin havaya uçurulmasında önemli rol oynayan biriydi. Haklısınız, Turabi çok kötü birisiydi. Ama onunla anlaşma yapmamızın önemli nedenleri vardı. Molla Ömer'in bu kadar uzun süre saklanabilmesi, hâlâ çok sayıda taraftarı olduğu anlamına gelmiyor mu? Kesinlikle hayır. Taliban döneminde ona ait hiçbir resim yok. Afganlar onun yüzünü dahi tanımıyor. Molla Ömer bir Bay X idi. Şu anda, tanınmadan Kâbil içinde gezintiye bile çıkabilir. Ama biz onu aramaya devam ediyoruz. En son nerede izine rastlandı? Helmand'da. Arama birliği gönderdik ama kaçmıştı. Amerikalılar ülkenin doğusunda Host'ta bazı hedefleri bombalıyor. Ömer belki de orada saklanıyordur. Hayır, orada Araplar ve El Kaide teröristleri bombalanıyor. Belki Bin Ladin'in kendisi de? Yoksa Afganistan'dan kaçtı mı? Nerede saklandığını bilseydik, yakalardık. En yeni dedikodulara bakılırsa Keşmir'in Pakistan tarafında olabilirmiş? Bilmiyorum. ABD bombardımanının hâlâ Afgan sivillerinin hayatlarına mal olması, sizin geçiş hükümetinizin sempati kaybetmesine yol açabilir. Yanılıyorsunuz. Afgan halkı burada terörizmin kesin olarak yok edilmesini istiyor. Onlar bu uğurda büyük kayıplar bile vermeye hazır. Ben buna bizzat Oruzgan'da şahit oldum. Orada direniş örgütlediğinizde mi? Taliban tarafından öldürülen arkadaşınız Abdul Hak'ın başına gelenler nedeyse sizin de başınıza gelecekti. O zaman gerçekten kıl payı kurtuldum. Bir çoban beni dağda koyunların arasında sakladı ve ihbar etmedi. O bölgedeki çevre köylerin de ABD bombalarına kurbanlar vermiş olması, sizin için sorun yaratmadı mı? Hayır. Tirin Kot'ta bir çiftçinin traktörü üzerinde bulunan karısı ve çocukları ile Amerikalılar tarafından yanlışlıkla havaya uçuruldu. Daha sonra ABD özel birlikleri o bölgeye gelip bize silah sağladıklarında adı Aziz Ağa olan bu köylü Amerikalılara şöyle dedi: Sizin bombalarınız benim ailemi yok etti. Fakat siz bizim ülkemizi terörizmden kurtardığınız için yas tutmayacağım. Bütün Afganlar böyle kahramanca düşünmüyordur belki de. Maalesef terörizme karşı mücadele çok fazla kurbana mal oluyor. Ama biz bu bedeli ödemeye hazırız. Arap Usame Bin Ladin pratikte Afganistan hükümeti yerine geçmişti. Taliban'ı avucuna almıştı, ülkeyi ve halkı mahvetti. Şimdi kurtarıldık ve bunun için herşeyden önce Amerikalılara teşekkür borçluyuz. Taliban'ın 45 bin savaşçısı olduğu söyleniyordu. Birkaç bini öldürüldü. Birkaç yüz kadarı Amerikalılar'ın elinde. Kalanlar yer altında mı? Sıradan Taliban askerleri köylerine, ailelerinin yanına geri döndü. Onların teröristlerin çekirdek birlikleri ile alakaları hiç olmadı. Ülkemizdeki vahşetten sorumlu olan 40-50 kadar Taliban önderi kaçak durumda. Bunların 15'i en çok arananlar listesinde. Bunları yakalayacağız, hesap vermek zorunda kalacaklar. Burada Afganistan'da mı, özel Amerikan mahkemelerinde mi? Böyle bir yargılama için bizim olanaklarımız yok şu anda. Sizce Amerikalılar'ın Taliban tutuklularını sakallarını keserek veya zincire vurarak aşağılamaları akıllıca bir davranış mı? Şu sakal konusunda beni rahat bırakın. Sakal iyi bir müslüman olmak için bir ölçü değil. Bizde Hippiler de de sakal bırakıyor. Ancak tabii ki kimse aşağılanmamalı, tutuklu suçlular bile doğru dürüst bir muamele görmeli. Bu konularda çok farklı ölçüler var gibi. Ancak siz de kan emici Dostum'la Savunma Bakanı yardımcısı olarak aynı kabinede insan hakları savunucusu olarak oturamazsınız herhalde. Böyle bir kişi ile birlikte çalışmak çok zor olmalı. Kesinlikle değil. General Dostum işbirliği arzusunu bize sundu ve biz de kabul ettik. Biz hepimiz hayatın gerçekleri ile başa çıkmayı öğrenmeliyiz. Hayat kafamızda çizdiğimiz ideallere benzemiyor. Mücahit önderleri yeni döneme katılıyorlar mı, yoksa bir bozuşma ve o sayede kendi geri dönüşlerini mi bekliyorlar? Hepsi bana çok güzel mektuplar gönderiyor. En önemli iki mücahit önderi işbirliğinden yana. Profesör Resul Seyyaf ile her hafta buluşuyorum. Ve Başkan Rabbani iktidarı alma işini vaktinde halletti. Hikmetyar da görüşmek için bana damadını gönderdi. İlk yeniden inşa başarılarınızı ortaya koyabilmeniz için beş ay kaldı. Uluslararası topluluğun yardım tedbirleri bunun için yeterli mi? Eğer uluslararası topluluk Afganistan'ın tekrar kaosa sürüklenmesini ve terörist yuvası olmasını istemiyorsa, yardım sözlerini yerine getirmek zorundadır. Şu ana kadar pek bir şey görmedik. Bu çok hayal kırıcı. Batı dünyasının, Sovyetler'in çekilmesinden sonra olduğu gibi Afganistan'a sırtlarını dönmeyeceklerini, yalnızca ümit edebilirim. Aksi çok büyük bir hata olur. Çağrım şu: Bizi yalnız bırakmayın. (Çeviren Sema Saydı) src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön