07 Ocak 2002 22:00

Günün doğuşunu görmek için

O, sorunsuz yılların ardından karşısına çıkan her şeyin sorun olduğu bir yerde zorunlu görevde. Mesleği öğretmenlik; görev yeri Siirt. Türkiye'nin iki yakasını biraz geç de olsa görmüş.

Paylaş
Günün doğuşunu görmek içinRojda İldanOkumak ve gelecekte bu okumanın sonunda edineceği işle geçinmek isteyenler için hayat artık bir tercihler sıralaması. Hayatınız girdiğiniz sınavlar ve sınavlarda yaptığınız tercihlerle belirleniyor; Anadolu Lisesi sınavı, Fen Lisesi sınavı, üniversite sınavı, yabancı dil sınavı, yüksek lisans sınavı, devlet memurluğu sınavı... Paran yettiği kadar oku, okuduğun kadar öğren, öğrendiğin kadar sınava gir; girdiğin sınav kadar tercih yap!Hayatı tercih meselesine dönüştürenler arasında, en ürküteni üniversite sınavı herhalde; "Ya olacak ya olacak" ve "Mutlaka olmalı" çünkü. Bu sınavda tercih hakkın çok; on sekize kadar yolu var, tabii kazanırsan. 'O', tercih sıralamasının belirlediği bir hayat yaşıyor. O, 'Muallim Bey.'Muallim Bey, beş yıl önce üniversite sınavını kazandı; 13. tercihiydi. Mecburen okudu, mezun oldu. Bir sınav daha vardı karşısında; ya kazanıp artık hayata atılacaktı ya işsiz kalacaktı. Kazandı. Bir sıralama daha vardı şimdi karşısında: "Görev yapmak istediğiniz yerler?" O, cevapladı: "Bolu, Çorum, Düzce, İstanbul ve Kocaeli". Altıncı şık kendiliğinden seçmeliydi ki herhal, işaretlemediği halde ona o düştü: "Bunların dışında".81 il var Türkiye'de, yani "Bunların dışında" 75 il olabilirdi; Kars, Denizli, Aydın, Konya, Adana, Antalya. Olabilirdi ama olmadı. Siirt oldu. Siirt; her seferinde dört ay daha OHAL'i uzatılan dört ilimizden biri. Haber, Çorum'da ailesinin yanındayken ulaştı ona. Şoka girdi. İlk önce sevdiğini aradı: "Aradım, inanmadı, şaka sandı, anneme söyledim, ağlamaya başladı. Sonra haritaya baktım. Siirt nerede diye? Annem ağıt yakıyordu, evden çıktım. Sokaklarda dolaştım." Siirt'e gittiğinde, orada olduğuna inanamıyordu hâlâ. İlk sevgilisini aradı yine. Telefon görüşmesini ayva yerken yapıyordu. Sevgilisi "Ne yapıyorsun?" diye sorunca "Ayva yiyorum" demişti, sevgilisi bunu "Ayvayı yedim" olarak algıladı ve geceyi ağlayarak geçirdi. O ise gece gördüklerine şaşırmıştı. Bir başka telefonda; "Çöplerden ekmek toplayan çocuklar var demişlerdi, yok. İnekler başıboş dolaşıyor sokaklarda" diyordu.

'Biz burada unutulduk'Siirt'te kaldığı ilk günler kabus gibiydi. Gittiği ilk yer öğretmeneviydi. Siirt'in en yüksek binası, orayı ona "Nereden baksan görürsün" diye tarif etmişlerdi. O, bir hafta oranın ek binasında kaldı: "Hayvanın bile barınamayacağı bir yerdi. Yataklar çok kirliydi, bitlendik. İl Milli Eğitim Müdürü bize 'Ben sizi buraya layık görmüyorum ama elimden de başka bir şey gelmiyor' demişti. Kendisi de bizim üst katta kalıyordu zaten".O, bir hafta kent merkezinde "Burada ne yapacağım?" diye sordu kendi kendine. Sonra gideceği köyü öğrendi. "Arabayla 40 dakika sürdü ama o kadar yorucuydu ki! Bir sürü dağ aştık. Ve köyün dışarıyla hiçbir bağlantısı yoktu. Sınıfa giriyorum telefon çekmiyor, dağa çıkıyorum çekmiyor. Köylüler ilgilenmiyor". Bir hafta bu bunalımlı ve kabus günleri yaşadıktan sonra şimdiki köyüne çıktı tayini ve uzun zaman sonra ilk defa, bir parça sevinç düştü içine.

Zamanı yakalayamayanlar"Köye gittiğimde köylüler caminin yanında dikelmiş bekliyorlardı. Domates ekmek verdiler, yedim. Köylüler 'Muallim hoşgeldin' dediler. Muhtarı aradı gözüm. Sonunda geldi 'Ben bu köye iyi niyetlerle geldim. Birbirimize yardımcı olalım' dedim. O bana 'Evli misin?' diye sordu. Meğerse kızını vermek için soruyormuş. Önce bekarım demiştim, işin aslını öğrendikten sonra 'sözlüyüm' dedim." Köyde iki öğretmen var. Diğer öğretmen daha önce gitmiş, okulu tamir etmiş; 1, 2 ve 3. sınıfları okutuyor. O, 4 ve 5. sınıfları. Sınıfta sobayı onlar yakıyor, temizliği onlar yapıyor. "Kanun biziz yani orada" diyor.Okulda 65 öğrenci var, onun öğrenci sayısı 25. 4 ve 5. sınıflar aynı anda ders görüyor. Bir yıl 5. sınıf, diğer yıl 4. sınıf planı uygulanıyor. Fakat bir sorun var hoca için, onun öğrencileri hiç zamanı yakalayamayacak; şimdi 5. sınıf derslerini gören 4. sınıf öğrencileri, seneye 5. sınıf olduğunda muallim 4. sınıf derslerini anlatacak! Engel olmadığı için muallim yerlere taş diziyor. Sonra da üstünden atlatıyor beden derslerinde. Mikroskobu anlatıyor, çocuklar anlamıyor. Neden? Çünkü yok! Muallimin morali, maddi ve manevi olarak uyum sorunu çektiği Siirt'te eğitimin bu halini görünce daha da bozulmuş önceleri.

Dil sorunu eğitime engel "Derslere başlarken yine de hevesliydim. Ama çocukların gelecekle ilgili beklentilerinin olmaması ve bunun aileleri tarafından da desteklenmesi hevesimi kırdı. Sınıftakilerin hepsinin geleceği belli. Ya çoban olacaklar ya de ev kadını" diyor, ama kendini kaptırmaktan da geri durmuyor. "Benim çocuklarım" dediği öğrencilerini anlatıyor: "4'ü okuma yazma bilmiyor. 4'ü de 4. sınıf öğrencisi. Aptallıklarından değil, çok zekiler. Ama Türkçe anlamıyorlar. Genel bir sorun bu. En çok sevdikleri dersler İngilizce, matematik, müzik, beden ve resim. Çünkü dil sorunu yok bu derslerde".

'Güneş buradan doğuyor'Siirt'e gidişinin ardından beş ay geçti. Beş ay, bunalımlı da şaşırtıcı da üzüntülü de olsa geçti. "O kadar da kötü değilim artık" diyor. Beş ay önce, "Buradan nasıl kurtulurum?" diye sorarken; artık yanıtı aranan soru: "Hayat nerede? Gerçek ne? Siirt mi?". Gerçeğini bulduğunu düşünüyor ve Siirt ile okuduğu şehir arasındaki 22 saatlik karayoluna bakıp diyor ki "Hayat ve gerçek Siirt".Neden mi? Muallim Bey'in yanıtı: "Orada kendi gerçeğimi aramaya başladım. 'Siirt mi, Bolu mu gerçek?' diye epey düşündüm. İki kişilik çıktı ortaya. Biri Siirt'teki uyumsuz ve sorunlu, diğeri Bolu'daki gayet mutlu bir insan. Bolu'dayken pembe bir dünya yaşıyorduk. Burada köylülerin sorunlarını dinliyorsun. Ders veremiyorsun, dil anlamıyorsun. Araç yok, yakıt yok. Her şey sorun yani. Öğrenciliğin güzelliklerinden hiçbiri yok. Hayat Siirt çünkü".Türkiye'nin iki yakasını biraz geç de olsa görmüş Muallim Bey. "Bir yanda bilgisayarda ikiz kuleleri bombalayan çocuklar, diğer yanda Türkiye dışında ülke ismi bilmeyenler" ve yerini seçmiş, "çocuklarının" yanını. Sabahın altısında sürü otlatmaya giden çocuklarının. Onların hayallerinin engellere takılacağını biliyor, ama yine de var gücüyle uğraşıyor, yapabileceği herşeyi yapıyor. Okumayı seven çocukların babasıyla özel olarak konuşuyor, gençlerin sorunlarını dinliyor. Şimdi üniversitedeki arkadaşlarından kitap istemiş; kardeş okul bulmak için bağlantı arıyor.Arkadaşlarına telefonda şöyle diyor: "Unutmayın. Güneş buradan doğuyor, güneşin doğuşunu görmek için buraya bakmak zorundasınız".
ÖNCEKİ HABER

Madenler işçi yutuyor

SONRAKİ HABER

İlk hedefler Somali ve Filipinler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...