21 Aralık 2001 22:00

YÖK'e göre parasız eğitim zengin işi

Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK), yükseköğretimde paralı eğitimin adını koyduğu işletme hesabının propagandası için kitap yayımladı.

Paylaş
Parasız eğitim zengin işiymişŞebnem TurhanYüksek Öğretim Kurumu (YÖK), yükseköğretimde paralı eğitimin adını koyduğu işletme hesabının propagandası için kitap yayımladı. Üniversitelerde verilen eğitimin paralı olmasının gerekliliğini, "Yükseköğretim sadece zengin ülkelerde ücretsiz verilmektedir" sözüyle teorize eden YÖK, özel üniversitelerin gelişimini örnek göstererek bu kurumların desteklenmeye devam edilmesini savunuyor. YÖK tarafından yayınlanan ve milletvekillerine gönderilen, "Türk Yükseköğretiminin Bugünkü Durumu" başlıklı kitapta yükseköğretimin tüm ülkelerde yarı kamusal bir hizmet olarak kabul edildiği ve serbest pazar yönelimlerinin yükseköğretimde de uygulanması empoze ediliyor. Serbest pazar yönelimlerinin üniversitelere maliyet verimliliği, kalite kontrolü, akreditasyon ve özel yükseköğretim kurumlarının yaygınlaştırılması olarak yansıdığı belirtilen kitapta, "Özel yükseköğretim kurumlarının ancak zengin ülkelerde yaygınlaşabileceği yolundaki görüş de tümüyle geçersizdir. Nitekim bu tür kurumlar başta Romanya olmak üzere eski Sovyet bloğu ülkelerinde de giderek yaygınlaşmaktadır. Ancak bir devlet yükseköğretim kurumunun kaynakları değerlendirebilmesi için vazgeçilmez ön koşul, kurumun tabi olduğu bütçe sistemi ile idari ve mali mevzuatın o kuruma, serbest pazar ekonomisinin getirdiği rekabet ortamı içinde gereken biçimde hareket edebilme imkanının sağlanmasıdır" denildi.

Rekabet ortamı tehlikesiKitapta, devlet üniversitelerinin eğitim, öğretim, araştırma ve geliştirme faaliyetleri bakımından kendini yenileyebilmeleri için yükseköğretimde rekabet ortamının oluşturulmasının şart ve kaçınılmaz olduğu savunulurken, devlet üniversitelerinin yurtdışındaki üniversitelerin ve vakıf üniversitelerinin sahip olduğu idari ve mali yetkilere sahip olmaları gerektiği bildirildi. Devlet üniversitelerinin böylesi mali kaynaklara kavuşmalarının tek koşulu ise öğrencilerden daha fazla katkı payı almak ve üniversitelerin sermayeye hizmet üretmesi olduğu gözönüne alındığında yaklaşan tehlike bir kez daha kendini belli etti. YÖK'ün üniversiteleri sermayenin işgücü ihtiyacını karşılayan kurumlar olarak gören anlayışı, müfredatlarında ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlara göre şekillenmesi olarak kitapta da yer aldı. Devletin yükseköğretimdeki rolünün düzenlemeden değerlendirmeye geçmesi gerektiğinin savunulduğu kitapta, bu uygulamanın ardından üniversitelerde toplum ve pazarın etkisinin artacağı kaydedildi.

Meslek liseli kurtarılmış!Yükseköğretime başvuran ve yerleştirilen öğrenci oranlarına da yer verilen kitapta, 2001 yılında başvuran 1 milyon 471 bin 197 öğrenciden 455 bin 531'inin bir yükseköğretim kuruluna yerleştirildiği ve başarı yüzdesinin de yüzde 31 olduğu kaydedildi. Meslek lisesi mezunlerinin mühendislik bölümüne yerleştirme oranının yüzde 0.17 olduğu belirtilen kitapta, "Son derece düşük oranlar üzerinde spekülasyon yapmanın hiçbir anlamı yoktur" denilerek, meslek lisesi mezunlarına üniversitelerin kapılarını kapatan anlayışın artarak süreceği ilan edildi. Ayrıca kitapta alan puanı ve ek puan uygulanması suretiyle mesleki ve teknik lise mezunlarının dersanelere mahkum edilmesinin önüne geçildiği ileri sürülerek, bu yeni düzenleme yapılmamış olsaydı mesleki ve teknik lise mezunu öğrencilerin dersanelerde, 'mesleki ve teknik becerilerini kaybetmeye devam edecekleri' gibi ilginç ifadeler de yer aldı. Fakültelerde ve meslek yüksek okullarında toplam 984 bin 648 öğrencinin kayıtlı olduğu kaydedilen kitapta, üniversitelerde bulunan öğretim elemanı sayısının ise 66 bin 750 olduğu ifade edildi. Bu rakamlar göz önüne alındığında ise öğrenci sayısına karşılık yetersiz sayıda öğretim elemanı olduğu ortaya çıktı. Doğuş, Çağ, Bahçeşehir, Işık ve Haliç gibi bazı özel üniversitelerde ise 8 ile 23 arasında öğretim elemanı bulunması özel üniversitelerdeki eğitimin kalitesinin anlaşılması bakımından da ilgi çekici. Mersin Üniversitesi'nde 254, Osmangazi Üniversitesi'nde 370, Süleyman Demirel Üniversitesi'nde 372 öğrenciye bir öğretim üyesi düşerken, Pamukkale Üniversitesi'nde 233, Kocaeli Üniversitesi'nde 312, Sakarya Üniversitesi'nde de 292 öğrenciye bir öğretim üyesi düştüğü kaydedildi.
ÖNCEKİ HABER

Orman-İş kongresinde Arjantin uyarısı

SONRAKİ HABER

Eczacıların iflas feryadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...