13 Aralık 2001 22:00

Ulucanlar'da 'slogan' komplosu

Ulucanlar Cezaevi'ndeki katliamın mağdurlarının sanık sandalyesine oturtulduğu davanın avukatlarına 'slogan atmak' suçlamasıyla dava açıldı.

Paylaş
Ulucanlar'da 'slogan' komplosuTuna ArıgüçAnkara Ulucanlar Cezaevi'nde 26 Eylül 1999'da düzenlenen ve 10 tutuklunun öldürülmesiyle sonuçlanan operasyonla ilgili yargılanan mağdurların avukatlarına dava açıldı. Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcısı Kenan Sağlam 27 avukat için hazırladığı iddianamede "Görevi kötüye kullanmak" suçundan yargılanmalarını istedi. Avukatlar, 1 ile 3 yıl arasında hapis cezası istemiyle Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanacaklar. 85 mağdurun toplam 112 bin yıl ceza istemiyle yargılandığı Ulucanlar davasının, görülmeye başlandığı 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunma hakkının engellenmesi ve duruşmaların terörize edilmesi nedeniyle 'reddi heyet' talebinde bulunmuş, bu istek Yargıtay onayından geçerek kabul edilmişti. Bu duruşmayı izlemek isteyenlere de polisler Abdi İpekçi Parkı'nda saldırarak, çok sayıda kişiyi yaralamıştı. Tutuksuz sanıkların salona alınmadığı duruşmada, salonu jandarmalar ve sivil polisler doldurmuştu. Duruşmada ayrıca, mahkeme heyeti, sanıkların ve avukatların sürekli sözünü keserek, savunma yapmalarını engellemiş, çıkışta bu durumu protesto eden sanıkların slogan atması üzerine jandarmalar, tutukluları dövmüştü. Bu saldırı sırasında avukatlar mahkeme heyetinden, sanıklara yönelik darpın engellenmesini istemiş, ancak jandarmalar avukatlara da saldırarak, bazılarını yaralamıştı.

Dayanakları jandarma5 Aralık 2000'deki olaylı duruşmadan sorumlu tutulmaya çalışılan 27 avukat hakkında "Görevi kötüye kullanmak" suçundan 1 ile 3 yıl arasında hapis cezası istemiyle dava açıldı. Avukatlık yasasına göre en yakın mahkeme olan Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan davanın iddianamesini hazırlayan savcı Kenan Sağlam, avukatların duruşma çıkışında slogan attığını ve sanıkları jandarmalara karşı kışkırttığını ileri sürdü. İddianamede, "DHKP-C ve TKİP terör örgütü üyesi tutuklu müvekkilleriyle birlikte hareket edip, duruşma çıkışında slogan attıkları, sanıkları ve mahkeme salonunda izleyici olarak bulunan şahısları görevli jandarmalara karşı kışkırtarak jandarma aleyhine bağırtıp mukavemette bulundukları, tüm evrak içeriğinden anlaşıldı" denildi.Davanın sanıklarından Avukat Filiz Kalaycı gazetemize yaptığı değerlendirmede, savcının tek dayanağının jandarmaların ifadeleri olduğuna dikkat çekerek, davayı "hukukdışı" buldu. Kalaycı, davanın, Ulucanlar davasındaki yanlı ve hukuk dışı tablonun bir sonucu olduğunu belirterek, savunma hakkına yönelik baskıların sürdüğünü kaydetti. Dava öncesi hazırlık soruşturmasında ifadeler alındıktan sonra Adalet Bakanlığı'nın Cezaevleri Genel Müdürlüğü'nden acilen fezleke istediğine işaret eden Kalaycı, bu denli acil istenen fezlekenin savunma hakkına yönelik baskının boyutunu gösterdiğini ifade etti. Kalaycı, jandarmaların avukatlara saldırdığını ve dava sanığı avukat Suna Coşkun'un Adli Tıp'tan işgöremez raporu aldığını hatırlatarak, çıkan olayların ve açılan davanın Ulucanlar davasındaki tutumu gözler önüne serdiğini ifade etti. Haklarında dava açılan avukatların adları şöyle: Medeni Ayhan, Nurten Çağlar, Fahriye Belgün, Dilek Mıdık, Vahide Özgür Sarıyıldız, Sevil Ceylan, Aytül Kaplan, Devrim Karakülah, Rıza Karaman, Gaye Dinçel, Hüseyin Yüksel Biçen, Nuray Özdoğan, Nazan Betül Vangölü, Vedat Aytaç, Hacı Ali Özhan, Filiz Kalaycı, Suna Coşkun, Kazım Bayraktar, Gülizar Tuncer, İbrahim Ergün, Selçuk Kozağaçlı, Sevim Akat, Keleş Öztürk, Göksel Arslan, Zeki Rüzgar, Mecit Engeci ve Oya Aydın. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Türkiye Laeken'in gündeminden düştüBaşbakan Bülent Ecevit, bugün başlayıp yarın sona erecek Avrupa Birliği (AB) Liderler Zirvesi'ne, rahatlamış olarak gidiyor. İki hafta öncesinde kadar, Avrupa acil müdahale gücü, Avrupa Konvansiyonu ve Kıbrıs'ın AB'ye üyeliği konularında Türkiye'nin taleplerinin kabul edilmemesi nedeniyle zirve Dışişleri Bakanlığı'nın "kabusu" olmuştu. Ancak, Ankara Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) ve Kıbrıs konularında attığı adımlarla en azından zirveyi rahat atlatabileceği bir pozisyon sahibi oldu. Türkiye'yi Ecevit, Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve bazı bürokratlardan oluşan heyetin temsil edeceği, Belçika'nın Laeken beldesindeki zirve, AB içinde de ciddi pazarlıkların yapılacağı toplantılara sahne olacak. Bugün Laeken'e hareket edecek olan Ecevit ise, yalnızca yarınki AB üye ve adayı olan ülkelerin liderlerinin "aile fotoğrafının" çekileceği yemeğe katılacak ve Türkiye'ye geri dönecek.

AGSP kriziAylar öncesinden, Laeken Zirvesi, AGSP'nin resmen ilan edileceği zirve olarak tanıtıldı. Zirvenin bu en önemli gündemi konusunda, son haftalarda içinde Türkiye'nin doğrudan taraf olduğu gelişmeler yaşandı. Türkiye, AGSP karşısında NATO'da veto yetkisini kullanmayacağını açıkladı, fakat bu defa Yunanistan'ın "Türkiye'ye verilen tavizler" gerekçesiyle AGSP'yi veto etme ihtimali hâlâ var.1999 sonunda resmen hazırlığına başlanan AGSP kapsamında, 2003 yılına kadar 60 bin kişilik bir acil askeri müdahale gücü oluşturulması hedefleniyor. Ancak "Avrupa ordusu"nun önceli olarak tarif edilen bu gücün etkili olabilmesi için, AGSP'nin, özellikle planlama, istihbarat ve yüksek teknoloji alanlarında NATO'nun olanaklarından "otomatikman" yararlanması gerekiyor. AB'nin bunu gerçekleştirebilmesi içinse, tüm NATO üyelerinin desteğine ihtiyacı var. Fakat Türkiye iki yıl boyunca, oluşturulacak askeri gücün NATO olanaklarından yararlanacağı operasyonlarda ve kendi sınırları civarındaki müdahalelerinde, komuta kademesinde yer almasına olanak sağlanmazsa, NATO'daki veto yetkisini kullanacağı tehdidini kullandı. Türkiye'nin "ulusal çıkarlar" gerekçesiyle uyguladığı bu tehdit politikası, ABD tarafından da desteklendi. Avrupa'nın, NATO'ya alternatif bir askeri güç oluşturmasından tedirgin olan ABD, ilk başlarda örtülü olarak AGSP'yi baltaladı. AB'den gelen "garantiler" üzerine ABD bu tavrını değiştirince, Türkiye'nin muhalefeti desteksiz kaldı ve geçen mayıs ayında, ABD ile Avrupa'daki en yakın müttefiki İngiltere, Türkiye'yle "üçlü görüşme" sürecini başlattılar. Görüşmelerin 26 Kasım günkü son turunda, "Türkiye'nin taleplerinden bazılarının kabul edildiği" açıklandı. Ertesi gün de, AB Dönem Başkanı Belçika'nın Başbakanı Başbakanı Guy Verhofstadt, Ankara'ya ani bir ziyaret gerçekleştirerek Bülent Ecevit ile görüştü. Bunun üzerine, Türkiye hükümeti, kendisine verilen bu şartlar karşılığında AGSP'yi onaylayacağını duyurdu. Bu şartların içeriği ise, "tavizin" Türkiye'ye değil, NATO ve ABD'ye verildiğini gösteriyor. Laeken Zirvesi'nde resmileşip resmileşmeyeceği merak konusu olan anlaşmaya göre, AB "stratejik" özellikteki NATO olanaklarını kullanabilmek için, her seferinde ittifakın tüm üyelerinden onay almak zorunda kalacak. Ayrıca, çevresindeki müdaheleler öncesinde Türkiye'ye "danışılacak" ve AGSP, NATO üyelerinin aleyhine kullanılmayacak. AB'nin karar gücünü, NATO lehine sınırlayan bu anlaşmaya Yunanistan tepki gösteriyor. Geçen salı günkü AB Genel İşler Konseyi'nde bu anlaşmayı kabul etmeyen Yunanistan ile diğer AB üyeleri arasındaki pazarlık, zirve öncesinde olduğu gibi, zirve boyunca da sürüyor. Eğer Yunanistan'ın vetosu kalkmazsa, bugün başlayan zirvede AGSP'nin "siyasi olarak" ilan edileceği, NATO olanaklarının kullanımı gibi "teknik" konuların ise, Yunanistan ikna edildikten sonra halledileceği söyleniyor. Yunanistan'ın şimdiden ikna olması durumunda ise, AGSP bugün başlayan zirvede ilan edilecek ve NATO Genel Sekreteri George Robertson ile AB Yüksek Temsilcisi Javier Solana'nın birbirlerine verecekleri mektuplarla resmiyet kazanacak.

Diğer konularLaeken Zirvesi'nin gündemindeki en önemli konulardan ikisi de, AB'nin yeni üyelerle genişlemesi ve birliğin geleceğini tasarlayacak olan AB Konvansiyonu'nun oluşturulması. Diplomatik kaynaklara göre, zirve sonunda açıklanacak bildiride, AB'nin 2004'e kadar üye sayısını 25'e çıkarma hedefi ilan edilecek. 2 yıl içinde birliğe dahil edecek ülkeler arasında Türkiye bulunmazken, Kıbrıs yer alıyor. Kıbrıs'in bu listede yer alması, son iki hafta öncesine kadar Türkiye ile AB arasında ciddi bir kriz konusuyken, adadaki Türk lideri Rauf Denktaş ve Rum lideri Glafkos Klerides'in tekrar yüz yüze görüşme sürecine başlamaları, gerginliği en azından zirveden sonrasına erteledi. AB üyesi ve adayı ülkelerden bir hükümet ve iki parlamento temsilcisinin katılımıyla oluşacak Konvansiyon'a, Türkiye'nin katılımına izin verilmesi ihtimali düşükken, Kıbrıs ve AGSP konularında atılan adımlar sonrasında, bu olasılık yükseldi. AB Dönem Başkanı Belçika'nın Başbakanı Guy Verhofstadt'ın danışmanı Peter Moors, basına yaptığı değerlendirmede, AB Dönem Başkanlığı'nın Türkiye konusunda fikir değiştirdiğini, "tüm adayların, Konvansiyon'a eşit koşullarda katılımını önereceğini" açıkladı.AB üyesi ülkelerin dikkatleri ise, Türkiye'nin katılıp katılmayacağında deği, Konvansiyon'un başkanlığının kimde olacağında. Bu konuda, birlik üyeleri arasında ciddi pazarlıkların döndüğü haber veriliyor. Konvansiyon, genişleme sürecinden sonraki AB'nin yapısının belirlenmesi için 2003 sonuna kadar çalışacak.

Baskı kararlarıZirve'nin önemli gündemlerinden biri ise, "terörizmle mücadele" konusunda alınacak kararlar. Bazı ülkelerin "iç yasalarının izin vermeyeceği" sebebiyle, alınacak kararlara muhalefet ettiği, ayrıca oluşturulacak "izlenecek", "mali denetime alınacak" ve "engellenecek" örgütler listeleri konusunda anlaşma sağlanmasının zor olduğu bildiriliyor. Zirvede, hak ve özgürlükler konusunda kısıtlama getirecek olan "Avrupa Tutuklama Emri" konusunun ise karara bağlanması bekleniyor.
ÖNCEKİ HABER

Türkiye yabancı sermayeye teslim

SONRAKİ HABER

Su ve boyanın dansı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...